Eğitimine 2 kez ara verdi ama yılmadı

Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı, hemşehrimiz Halil Aydoğan, Vakıfbank’ın yayın organı olan Hayat dergisine röportaj verdi. Aydoğan, Afyonkarahisar’daki hayatından bansederken imkansızlıklara rağmen okumak için mücadele ettiğini söyledi Finans sektöründe hızın çok önemli olduğunu söyleyen VakıfBank Yönetim Kurulu Başkanı Halil Aydoğan, “Müşterinin çıkarını korumak, güven sağlamak, vefa göstermek önemli. Ayrıca sadakat da çok önemli. VakıfBank, müşterilerine karşı [&hellip]

Eğitimine 2 kez ara verdi; ama yılmadı

Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı, hemşehrimiz Halil Aydoğan, Vakıfbank’ın yayın organı olan Hayat dergisine röportaj verdi. Aydoğan, Afyonkarahisar’daki hayatından bansederken imkansızlıklara rağmen okumak için mücadele ettiğini söyledi

Finans sektöründe hızın çok önemli olduğunu söyleyen VakıfBank Yönetim Kurulu Başkanı Halil Aydoğan, “Müşterinin çıkarını korumak, güven sağlamak, vefa göstermek önemli. Ayrıca sadakat da çok önemli. VakıfBank, müşterilerine karşı hep bu duygularla yaklaşan bir banka oldu” diyor.
Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkanı Halil Aydoğan, 1 Nisan 1950’de Afyonkarahisar’ın Çakır Köyü’nde’ doğdu, istanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi’ni bitirdi. VakıfBank’ta müfettiş yardımcısı olarak başladığı bankacılık kariyerinde, bankacılığın her alanında, kelimenin tam anlamıyla sahada görev alarak devam etti. Kadıköy, Mecidiyeköy, Taksi istanbul ve Şişli şubelerinde müdür olarak görev yaptı. 20 yıldan fazla VakıfBank’ta çalıştıktan sonra genel müdür yardımcısı olarak bankadan emekli oldu. Emekli olduktan sonra 1,5 yıla yakın Vakıf Finansal Kiralama A.Ş.’de genel müdür olarak göre yaptı. Daha sonra 2002 yılında Afyonkarahisar’dan milletvekili seçildi. 2002-2011 yılları arasında vekillik yaparken de bankacılıktan uzak durmadı. Bu kez, masanın diğer tarafında çalışmalarını sürdürdü. Bankacılık ile ilgili yapılan yasalarda etkin rol aldı. Alt Komisyon Başkam olarak görev yaptı. 2002’den sonra çıkarılan Bankacılık Yasası’nda önemli çalışmalarda bulundu. Kader onu Ocak 2012’de VaktfBank’a Yönetim Kurulu Başkanı yaptı. Ömrünün son 35 yılına bankacılıkla ilgili birçok şeyi sığdıran Halil Aydoğan ile nostalji tadında bir söyleşi yaptık. Önce Vakıf Bank’taki kariyer merdivenlerini nasıl tırmandığını, sonra Ankara’daki vekillik günlerini konuştuk. Hepsinden önemlisi de bankacılık sektörü ile Vakıf Bank’ın bugününü ve geleceğini masaya yatırdık. VakıfBank’ın kamu bankası olmanın avantajlarının kullanarak özel banka gibi büyümeye devam edeceğini söyleyen Halil Aydoğan, “Büyürken karlılığa önem vereceğiz. Sürdürülebilir bir şekilde büyüyeceğiz. Kısacası ikisi bir arada olacak” diyor.
Biraz kendinizden bahseder misiniz? Afyonkarahisar doğumlusunuz. Sizin döneminizde Afyonkarahisar nasıldı? Nasıl bir ailede büyüdünüz?
1950 yılında Afyonkarahisar’ın Çakır Köyü’nde doğdum, ilkokulu orada okudum. Daha sonra okula dört yıl ara vermek zorunda kaldım. Çünkü ailemin ekonomik durumu beni okutmak için müsait değildi. Sonrasında öğrenim hayatıma devam ettim. Afyon Lisesi’nde fark derslerini vererek liseyi bitirdim. Bu süreçte annem ve babam vefat edince tahsilime tekrar ara vermek zorunda kaldım. Daha sonra üniversite sınavlarına girdim.
Neden iktisat fakültesini tercih ettiniz?
O dönemde benim hukuk, filoloji gibi pekçok bölüme girme imkânım vardı. Bana dediler ki; “Senin kısa sürede iş hayatına atılman lazım. Annen baban yok. Geliriniz de yok”. Onun için okulu bitirdiğimde hemen iş bulabileceğim bir alanda okumam gerekiyordu. Aslında hukuka yatkınlığım vardı. Avukat olmak da istiyordum. O dönemde hukuk fakültesinde okusaydım, iki yıl staj yapmam gerekiyordu. Benim o dönemi yani iki yılı finanse edecek durumum yoktu. Bu nedenle bazı akrabalarım hukuk fakültesinde okurken bana, “Sen iktisat fakültesinde oku” diye öneride kanal televizyon vardı. İktisadın olduğunu bilen birileri bite yoktu çevremizde. Açıkçası ben de bilmiyordum. O yıllarda hukuktan mezun olanlar, avukat, savcı hâkim olacak denirdi. Tıptan mezun olanların doktor olacağı, teknik üniversiteden mezun olanların da mühendis olacağı bilinirdi. Bize de ‘Okulu bitirdiğinde ne olacaksın’ diye sorarlardı. Biz de ‘Müfettiş, yönetici olacağız’ derdik.
Hangi yıllardı?
Ben üniversiteye 1972 yılında girdim. 1976 yılında da mezun oldum.
Okul biter bitmez VakıfBank’ta mı iş hayatına atıldınız?
Maliye Bakanlığı’nın müfettişlik sınavlarına girdim. Yazılı sınavları kazanmıştım ama sözlü sınavları geçemedim. Vakıf Bank’ın sınavlarına girdim ve kazandım. Kısmet burasıymış. Üç yıl müfettiş yardımcılığı yaptım. Bu vesileyle ilk üstadım Atilla Koçak Bey’i de saygıyla anmak isterim. Daha sonra askere gittim. Askerden geldikten sonra 2,5- 3 yıl kadar müfettişliğe devam ettim.
Sonra şubecilik başlıyor galiba…
VaktfBank’ta beş yıl müfettişlik yaptıktan sonra askerlik dönüşü şubede görev almaya başladım. 2,5 yıl Mecidiyeköy Şubesi’nin müdür yardımcılığını yaptım. 1985 yılında ise 2,5 yıl Kadıköy Şubesi Müdürlüğü yaptım. Ondan sonra Mecidiyeköy Şubesi’ne müdür olarak geri döndüm. Buradaki göre-vimden sonra Taksim Şubesi Müdürlüğü yaptım. Şubelerdeki çalışma sürecim, istanbul Merkez ve Şişti şubelerinde devam etti. 15 yıla yakın şube müdürü olarak görev yaptım.
Sizin ilk deneyiminiz en büyük şubelerden başlıyor…
Evet, öyle oldu. Benim şube müdürlüğü yaptığım yıllarda VakıfBank’ın en önemli beş şubesini sayın deseler, benim görev yaptığım Kadıköy, Şişli, Taksim gibi şubeler ön plana çıkardı. Bu şubeler, hem çalışan sayısı hem de işlem hacmi açısından en büyük şubeler arasında yer alıyordu.
Dikkat ederseniz benim ilk müdürlük yaptığım şube Kadıköy Şubesi. VakıfBank’ta genel olarak ilk kez şube müdürü olanları daha küçük bir şubede görevlendirirler. Bu anlayışla banka yönetimi, yeni şube müdürünü deneyerek test ederdi. Başarılıysanız daha büyük bir şubeye gönderirdiniz.
Müfettişlikten şubeciliğe geçiş sizin tercihiniz miydi?
İç atamalarda çoğu zaman tercihler etkili ötmüyordu. Müfettiş olarak sızın yaptığınız çalışmalar, hazırladığınız raporlar, sosyal ilişkileriniz önemiydi. Şube müdürleri bizim pozisyondaki insanlara ‘Müdür yardımcısı arıyorum, olur musunuz?’ diyorlardı. O zaman Mecidiyeköy Şubesi Müdürü olan, hâlâ kendisini saygıyla anıyorum, Otoman Özsoy Bey, bana şube müdür yardımcılığı önermişti.
O dönem nasıl geçti?
Arkadaşlarımızla ekip halinde, yaptığımız işi benimseyerek başarılı bir şekilde çalıştık. Bütün müşterilere en iyi hizmeti vermek, şubeleri büyütmek ve daha etkin hale getirmek için elimizden geleni yaptık. Şubelerde 15 yıla yakın çalıştıklar sonra 1996-1999 yılları arasında genel müdür yardımcısı olarak görev yaptım. VakıfBank’ta 20 yıldan fazla çalıştıktan, sonra 1999 yılında emekli oldum. Emekli olduktan sonra da Vakıf Finansal Kiralama A.Ş.’nin genel müdürü olarak 1,5 yıla yakın görev yaptım.
2000 yılında VakıfBank’ta birinci döneminiz bitti. Bundan sonra nasıl bir süreç başladı?
VaktfBank’ın emekli müşterisi olarak hayatım devam etti.
VakıfBank’takı ikinci döneminize geleceğim ama önceki döneminizde bankacılığın en temel iki alanında yıllardır çalıştığınızı söylersem bana katılır mısınız?
Tam olarak böyle ifade edersek arkadaşlar yanlış anlar. Bundan öte diğer bölümlerdeki arkadaşlara da haksızlık etmiş oluruz. Vakıf Bank’ı esas alırsak, kariyer basamaklarını tırmanmanın üç yolu vardır. Birincisi, bankaya memur olarak girersiniz ve yükselirsiniz, ikincisi, uzman yardimcısı veya malı analist yardımcısı olarak göreve başlarsınız. Üçüncüsü ise, müfettiş yardımcısı olarak bankadaki is hayatınız baslar, sonra da terfi edersiniz. Kısacası, VakıfBank’ta aşağıdan yukarıya doğru yönetici yetiştirmenin üç temel kanalı vardır. Benim görev yaptığım dönemde belki müfettiş olarak başlamak en önemli kanaldı. Bunu belirtmek lazım, çünkü o yıllarda gerek müdür gerekse müdür yardımcılarının çoğu teftiş kökenliydi.
Yönetim Kurulu Başkanı olarak döndüğünüzde neleri değişmiş buldunuz?
Benim görev yaptığım dönemde, VakıfBank’ın 350 şubesi vardı. Bugün, 700’e yakın şube ile hizmet veren koca bir banka oldu. Şube sayısı neredeyse iki katına çıkmış. O zamanlar bugünkü gibi türev ürünler yoktu. Ev kredisi vardı ama bu kadar yaygın değildi. Bireysel krediler de bu kadar çeşitli değildi. Skor kart sistemi kullanılmıyordu. Bir kredi vermek için günlerce istihbarat yapılırdı. Şimdi ise bu süreçler çok kısaldı. Müşteriler daha şanslı. Bankaların teknoloji yatırımları çok arttı. Kredi kartları çok çeşitlendi. Artık birçok alanda sadece bir ürün yok. Herkese ya da her şirkete göre bir ürün var.
Siz şubecilik yaptığınız dönemlerde Genel Müdürlük Ankara’daydı. Rekabetin İstanbul’da yaşandığı bankacılık sektörü için bu durum dezavantaj mıydı?
İletişimde zaman zaman problemler oturdu ama asıl sorun bana göre yöneticilerde biter. Yöneticinizin olaya ve soruna yaklaşımı çok önemli. Bir yönetici, sorunu çözmek mi istiyor yoksa kestirip atmak mı? Bütün olay burada bitiyor, istanbul’a taşınmak, bankamız için çok önemli oldu. Bankaya değer kattı. Bunu göz ardı etmemek lazım. Bankacılık istanbul’da yapılırken Genel Müdürlüğün Ankara’da olması bazen prosedürleri uzatıyordu. Bunu kabul etmemiz lazım.
Ama Genel Müdürlüğümüz sürekli çözüm odaklıydı. Ben Mecidiyeköy Şubesi Müdürü iken, Genel Müdürümüz Sayın İsmet Alver, haftanın üç günü şubemizin üst katında çalışıyordu. Ben dört yıl boyunca hemen hemen her haftasonu şubeye geldim. Çünkü kendimizi ev sahibi olarak görürdük. Bundan hiç şikâyet etmedim.
Genel Müdürlüğün İstanbul’a taşınması bankayı nasıl etkiledi?
Şimdi Genel Müdürlük, Ankara’dan İstanbul’a taşındı. Bizim iki yönümüz var. Biz özel bankalar gibi hizmet veren bir vakıf bankasıyız. Bunu her dönem vurguladık. Bugün daha fazla vurguluyoruz. Ama vakıf bankası olmak, kamudan ayrıyız anlamına gelmiyor. Bunu da söylüyoruz. Bu yapı ile hem kamunun özel bankasıyız hem de özel sektöre en iyi hizmet veren bankayız. Çünkü kamu kurum ve kuruluşları bizim her dönemde çok iyi müşterilerimiz oldu. Bu anlamda Ankara başta olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları nerede varsa biz VakıfBank olarak oradaydık. Önümüzdeki süreçte, haftanın iki günü Ankara’da bulunup kamu kurum ve kuruluşları ile ilişkilerimizi daha da geliştirmenin yollarını aramayı planlıyoruz.
VakıfBank çalışanlarında bir aidiyet duyusu var. Bu duygu diğer bankalarla kıyaslanmayacak ölçüde bu duygu fazla. Bunun nedeni nedir? Kısacası VakıfBanklılık’ı farklı kılan nedir?
Yıllardır o kültür oluşmuş. Ayrıca vakıf kültürünün ayrı bir önemi var. VaıfBank’ta çalışıyorsanız vakıf malını yönetmenin sorumluluğunu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bu, çok önemli bir bilinç oluşturuyor. Bizim bir tarihte, istem hacmimiz çok arttığından dolayı hesaplarımız karışmıştı. 52 haftanın 50’sinde bütün personel cumartesi pazar günleri ise geldi. Ama müdürleri olarak ben de başlarında bulundum. Çalışanlar fazla çalışma ücreti alırdı, yöneticiler almazdı ama yine gelirlerdi. O da yönetici sorumluluğu ile ilgili bir durum. Bunlar kolay kazanılan kültürler değil.
Size göre ‘Kamunun en özel bankası’ tarifi VakıfBank’ı en kısa şekilde özetleyen bir tarif mi?
Kesinlikle öyle. VakıfBank kamunun en özel bankası. Çünkü hizmet kalitesi olarak özel bankalarla yarışıyoruz. Finans sektöründe hız çok önemli. Müşterinin çıkarını korumak önemli, güven önemli, vefa önemli, sadakat da çok önemli. VakıfBank. müşterilerine karsı hep bu duygularla yaklaşan bir banka oldu. Hiçbir zaman yanlış bir iş yapıp müşterilerini zarara uğratan bir banka olmadı.
Rakiplerin frene bastığı bir dönemde, VakıfBank son yıllarda en hızlı büyüyen bankalar arasında. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz hem büyümeye hem de kârlılığa odaklandık. Biz sadece büyüme odaklı bir strateji izlemiyoruz. Sadece kârlılığa odaklı bir strateji de izlemiyoruz. Biz bu ikisini bir arada sürdürecek bir strateji izleyeceğiz. Bunları dengeli bir şekilde yürütecek büyüme politikası izlemeye devam edeceğiz.
Hangi alanlardaki büyüme dikkat çekecek?
Zaten bu yıldan itibaren yeni iş planlarımızda, KOBİ bankacılığı daha etkin olarak yer alıyor. KOBİ bankacılığında işlemlerimizi ve hacimlerimizi artırmaya çalışıyoruz. Bu alan, çok önemli ve önümüzdeki yıllarda KOBİ bankacılığı çok daha önemli bir alan olacak. Aynı şekilde bireysel bankacılık da çok önemli olacak. Bu iki alanda rakiplerle daha iyi mücadele edebilmek için teknoloji yatırımlarımızı artırmak ve sistemleri yenilememiz gerekiyordu. Bunları da göz ardı etmiyoruz. Bu konuda çok yoğun bir çalışma yürütüyoruz. Ayrıca üretim, yatırım ve istihdam odaklı islerin hepsinde yer alacağız. Bunların yanı sıra doğrudan ya da dolaylı olarak Biz VakıfBank olarak üretim, yatırım ve istihdam odaklı işlerin hepsinde yer alacağız. Doğrudan veya dolaylı olarak ihracata yönelik tüm sektörler bizim büyüme potansiyeli gördüğümüz sektörler olacak. Bizim amacımız ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamak.
İhracata yönelik tüm sektörler bizim büyüme potansiyeli olarak gördüğümüz sektörler olacak. Çünkü bizim bankacılar olarak amacımız ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamak olmalı. Bunun için çalışacağız.
Kamu bankası olmanın ya da kamu bankasında yönetici olmayı rakiplerinizle kıyaslarsanız avantajı var mı?
Bu durumun, yani kamu bankası olmanın ayrıca avantajları var. Ama özel banka olmanın da kendine özgü avantajları var. Biz her ikisi gibiyiz. Yani kamunun en özel bankasıyız. Özel bankalar kadar hızlı ve etkin olacağız. Bir yandan da kamu bankası olmanın ayrıcalıklarından yararlanacağız.
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlarsınız?
Ben felsefe olarak şuna inanıyorum: Herkesin; ister yönetici olsun ister memur tüm çalışanlar işini en üst düzeyde yapacak, işini iyi yapmak için maksimum çabayı gösterecek. Herkes maksimum derecede katma değer yaratacak ve sorumluluklarını yerine getirecek. Elbette ki bu durum iş hayatında çalışan herkes için geçerli olmuyor. Böyle durumlarda yönetici olarak, önce uyarırım. Hiç arzu etmememe karşın, gerekirse ceza da veririm. Benim yönetici olarak temennim hiçbir arkadaşımızın ceza almadan bu saydığım ölçülerde çalışması, yani işini yapmasıdır. Ama esas felsefem, burada bir çalışanla 10-15 yıl sonra karşılaştığımda iki tarafın da geçmişi iyi olarak anmasıdır. Yani 15 yıl sonra birisi çıkıp da “O günler ne kadar güzel ve keyifliydi” diyorsa o dönem yönetimsel olarak başarılıdır. Benim ilişkilerim hep böyle oldu.
Şu anda bankacılığı gençlere önerir misiniz?
Elbette öneririm. Ekonomik bir faaliyet varsa, finans bu faaliyetler içerisinde her zaman önemli olmaya devam edecek Onun için finans önümüzdeki yıllarda da çok önemli bir meslek olmaya devam edecektir. Bundan kir kuşkusu olmasın. Bankacılık finansın en önemli ayağı olarak önemli bir meslek olmaya devam edecek. Ama olduğu gibi bu işin sevilerek yapılması lazım, aksi takdirde başarılı olmak zor…
VakıfBank çalışanlarına neler önerirsiniz?
Bir çalışan için iş felsefesi şöyle olmalı: ‘Bir işe başlarken şöyle olacağım, böyle yükseleceğim diye yola çıkarsanız bu yanlış olur. Hep çalışacaksınız doğru dürüst yapan, gerçekten inanarak çalışan bir insan olacaksınız. Böyle olursanız her zaman kazanırsınız. Belki kısa vadede beklentileriniz karşılanmayabilir; ama orta ve uzun vadede çalışan herkes kazanır. Gençlere de özellikle bunu öneriyorum. Öncelikle hiçbir çalışmanın karşılıksız kalmayacağını anlamaları Biz yöneticiler, çalışanların bunları bekliyoruz. Bizler, VakıfBank’ı daha yüksek yerlere taşımak için neler yapmalıyız?’ sürekli bunun hesabını yapıyoruz. 

Mecliste de bankacılık yaptı

İki dönem Adalet ve Kalkınma Partisi’nden (AK Parti) Afyonkarahisar Milletvekili seçilen Halil Aydoğan, siyasetin içerisinde de hep teknik alanlarda yer aldı. Televizyon ekranlarında pek görülmedi ama birçok komisyonda görev aldı. Bazı alt komisyonlarda başkanlık yaptı. Vekillik yaptığı dönemlerde bankacılık sektörü için çalıştı. Yeni Bankacılık Yasası’nın nazlanmasında görev aldı. Dünyada yaşanan ekonomik krizle ABD ve Avrupa’da bankalar batarken o dönemde çıkarılan yasalarla mali yapıları güçlü kalan Türk bankaları dünyaya örnek oldu. VaktfBank Yönetim Kurulu Başkanı Halil Aydoğan yasal düzenlemelerle ilgi olarak şunları söylüyor:
“2001 krizinden sonra birtakım düzenlemeler yapıldı. Ama bunların devam ettirilmesi ve yeni önlemlerin alınması gerekiyordu. Bunlardan biri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu, bir diğeri de 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’dur. Finans ile ilgili pek çok düzenleme yapıldı. Bu yasalar bankacılık sektöründe düzenlemenin ve denetlemenin etkinliğini ve kalitesini artırdı. Biz önceki krizleri niye yaşadık? Düzenleme ve denetlemenin kalitesi yoktu. Kurumlar arası işbirliği ve koordinasyon yoktu, iletişim bu kadar güçlü değildi. Bütün bunlara bankaların sermaye eksiklikleri de eklenince 22 bankamız battı. Sonra birtakım tedbirler aldık. Bu işin olmazsa olmazları, siyasi ve ekonomik istikrardır. Siyası ve ekonomik istikrar sağlanınca, bunlarla: çıkarılan yasalar da önem kazandı. Biz öyle yasalar çıkardık ki; bugün bankacılık sektörümüz çok güçlü ve Avrupa’ya örnek oluyor. BDDK da çok önemli görevler yaptı. Yasalar, yasayan organizma gibidir. O günün şartlarında yapılmış çok iyi yasalardır. Ama her dönem yasalar yeniden gözden geçirilebilir. O günün şartlarına göre yeniden yapılır”.

“Biz VakıfBank olarak üretim, yatırım ve istihdam odaklı işlerin hepsinde yer alacağız. Doğrudan veya dolaylı olarak ihracata yönelik tüm sektörler bizim büyüme potansiyeli gördüğümüz sektörler olacak. Bizim amacımız ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamak.”

“Kariyer basamaklarını tırmanmanın üç yolu vardır: Birincisi, bankaya memur olarak girersiniz yükselirsiniz. İkincisi, uzman yardımcısı veya mali analist yardımcısı olarak göreve başlarsınız. Üçüncüsü ise, müfettiş yardımcısı olarak bankadaki iş hayatınıza başlar; sonrada terfi edersiniz.”

İş dışında nasıl bir insansınız?

Açık konuşmak gerekirse, hayatı iş olan insanların iş dışında renkli bir hayatı olmuyor. Ben Galatasaray taraftarıyım ve futbol merakım var; ama iyi oynayan bir takım, benim tuttuğum takımı yenerse normal karşılarım. Maçtan yine de keyif alırım. Takımımın yenilgisini asla kabul etmeyen bir taraftar değilim. Kitap okurum, özelikle ekonomi ve bankacılık kitaplarına merakım var. Fırsat buldukça ailemle gezmeye çalışırım.(Kocatepe)

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme