- Haberler
- Kültür Sanat
- Fotoğrafa bakıyor, minyatürünü yapıyor – Kocatepe Gazetesi
Fotoğrafa bakıyor, minyatürünü yapıyor – Kocatepe Gazetesi
“İstanbul’da inşa edilen Çamlıca Camii’ni, Afyonkarahisar’da görebilirsiniz” desek, inanır mısınız? Ya da kutsal topraklar Mekke ve Medine’de, kalbimizi coşturan eserleri, Afyonkarahisar’d ziyaret edebileceğiniz aklınıza gelir mi? Bundan sonra gelmeli.İmaret Camii’nin arka sokağında kendine ait mütevazı atölyesi ve sergi dükkanı ile, 70’i aşkın eserini sergileyen, bir o kadar da eserini üretmek için çalışan bir usta, Ali [&hellip]
“İstanbul’da inşa edilen Çamlıca Camii’ni, Afyonkarahisar’da görebilirsiniz” desek, inanır mısınız? Ya da kutsal topraklar Mekke ve Medine’de, kalbimizi coşturan eserleri, Afyonkarahisar’d ziyaret edebileceğiniz aklınıza gelir mi? Bundan sonra gelmeli.
İmaret Camii’nin arka sokağında kendine ait mütevazı atölyesi ve sergi dükkanı ile, 70’i aşkın eserini sergileyen, bir o kadar da eserini üretmek için çalışan bir usta, Ali İhsan Kocaçay.
Daha önce telefonla ulaşmıştım kendisine, gazetenin hemen yukarısındaki dükkanına gittim. Sergi dükkanının yanında, küçük sayılabilecek iki penceresinden güneş ışığı giren atölyesinde, kimseye yaptığı bir eseri, torunları için meydana getirmeye uğraşıyordu. Torunlarına “iltimas” geçiyordu, bir anlamda.
“Selamün Aleyküm İhsan Amca” dedim.
“Aleyküm Selam” diye karşılık verdi. Kendimi tanıttım, “Buyur gel” diyerek oturacağım tabureyi gösterdi.
“Methinizi duydum, haber yapmak istedim, neler yapıyorsunuz” soruma şöyle karşılık verdi:
-Torunlarım için minyatür ev yapıyorum. Yaptığım evi, torunum çizdi. Garajı, odaları, hatta bahçesi olan bir ev. Başkası istese yapmazdım, ama torunlarımı kıramıyorum. Bu evlerden birkaç tane ortaya çıkardık. Hatta oturma gruplarını bile koyduk.
-Aslında cami yapıyorsunuz değil mi?
-Elimizden geldiği kadar…
Gözlerinde bir mahcubiyet belirdi, “Bu işler farklıdır” dercesine bir ifadeyle sustu.
-Bu kadar camiyi nasıl yapıyorsunuz, bu maharet nereden geliyor?
Suskunluğunu bozdu:
-Oluyor işte.
Onca güzel eserin minyatürünü yapıp da “Oluyor işte” diyebilmek, her yiğidin harcı değildi kuşkusuz.
-Manevi bir hâl ile mi yapıyorsunuz bu eserleri?
-Allah aşkıyla, Peygamber (SAV) sevgisiyle yola çıkarsanız, yolda kalmıyorsunuz.
Aslında bu cevapla, ıssız çölde gizlenen vahayı bulmuştum. Fakat Ali İhsan Amca, ketumluğu tercih ediyor; bu konuda pek de konuşmak istemiyor gibiydi.
Yüzünde belli belirsiz bir tebessüm belirdi. O tebessüme sığınarak yine sordum Ali İhsan Amca’ya:
-Maneviyat olmazsa olmaz bir durum sizin için değil mi?
-Eserlerimi yaparken manevi olarak haz duyuyorum. 5 yaşımdan beri ilimle uğraştım. Fıkıh ve Hadis ile uğraşıyorum. Bu camilerden ayrılamıyorum.
-Bu eserleri giderek görerek mi aklınıza kazıyorsunuz?
-Gittiğim ve gördüğüm camiler var. Onların ölçülerini hesaplıyorum. Bazen yanımda cetvel gibi bir ölçü aleti olmazsa, gözümün önüne bir kalem tutarak, kalem üzerinden ‘Boyu şu kadar, eni bu kadar’ şeklinde hesaplama yapıyorum. Buna göre proje çiziyorum. Büyük bir proje çıkarmak 15 günümü alabiliyor.
-Peki nasıl başladı bu merakınız?
-Ben ortaokul talebesiydim. Babam Hacc’a gitti geldi, Hacc’ın bilinmediğini söyledi. Kabe’nin bir maket şeklinde yapılması gerektiğini ve maketle Kabe’yi öğreteceklerini söyledi. Bir kompozisyon dersinde öğretmen, ‘nereye gitmek istersiniz’ diye sordu. Ben Mekke ve Medine yazdım, o gün sınavdan sıfır aldım. O günden itibaren ahşaptan maketler yapmaya başladım. Ahşaptan strafora döndüm. Şimdi foleks yapmaya çalışıyorum. 25 sene önce yaptığım eserler hâlâ ayakta. İmkân olsa da bunları bir evin bahçesinde sergileyebilsem.
Küçük atölyesinden çıkıp “sergi salonu” olarak kullandığı yan taraftaki dükkanına geçiyoruz Ali İhsan Amca’nın. Burası, esasında küçük bir sanat galerisi. Bu sanat galerisinin içi, galeride bulunan camiler vasıtasıyla ışıklandırılmış. Karşı tarafta Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, girişe göre sağ tarafta Kız Kulesi ve Galata Kulesi selâmlıyor ziyaretçileri.
Ali İhsan Amca, hakkında yayınlanan haberleri dükkanına asmış, hepsini gösterdi bana. “Ben bu haberleri, tanıdıkların vasıtasıyla gördüm. Keşke bir nüsha bırakıverselerdi” dedi, yine tebessümle.
Yaygın bir gazetenin de haberinden sonra şöhreti artmış Ali İhsan Amca’nın:
-Türkiye genelinde yayın yapan bir gazetede haberim çıkınca, şehir dışından gelenler de bizi ziyaret etmeye başladı. Hatta Mimar Sinan’ı araştıran ve bunun hakkında tez yazacak birkaç kişi geldi. Gazete ‘Afyon’un Mimar Sinan’ı’ diye yazmış. Onlar da o gazeteyi görmüşler. Hatta bir gün dükkandaydık. Mimar Sinan’ın camileri nasıl yaptığı konusunda bir konuşma geçti burada. Birisi Mimar Sinan’ı anlatırken ben, ‘Öyle değil’ dedim. Bunun üzerine o araştırmayı yapanlar da yanımıza geldiler. Ben de Mimar Sinan’ın camilere nereden başlayıp nasıl devam ettiğini izah ettim: Zannedilir ki Mimar Sinan, camilerini inşa ederken temelden başlar. Camiye temelden başlanır mı? Mimar Sinan, camiye kubbelerinden başlar. Kubbelerine göre caminin genelini ayarlar, oturtur…
Ali İhsan Amca için Mimar Sinan’ın yeri ayrı. Zira O da gönül gözüyle görüyor dünyayı. “Mimar Sinan’ın eserlerini özellikle incelerim” diyor Ahi İhsan Kocaçay. Bir rivayeti de şöyle anlatıyor:
-Kanunî Sultan Süleyman, bir gece rüyasında Peygamber Efendimiz’i (SAV) görüyor. Efendimiz (SAV), Kanuni Sultan Süleyman’dan şimdiki Süleymaniye Camii’nin bulunduğu alanda bir cami yaptırmasını istiyor, minberin, mihrabın, minarelerin nerede bulunması gerektiğini anlatıyor. Sabah Sultan Süleyman kalkıyor ve Mimar Sinan’ı çağırıyor. Beraber, o alana gidiyorlar. Mimar Sinan, Sultan Süleyman daha söze başlamadan, rüyadaki tarifi söylüyor ve neyin nerede olacağını gösteriyor. Sultan Süleyman, ‘Ey Sinan, nedir bunun hikmeti’ diye sorunca Sinan ‘Hünkarım, Peygamber Efendimiz (SAV) size camiyi anlatırken, ben de sizin arkanızdaydım’ diyor… Sinan işte böyle büyük bir insan.
Ali İhsan Kocaçay, her şehirden temsili bir caminin minyatür hâlini yapmak istiyor. Fakat Türkiye’nin manevi kalelerinin çokluğu, Kocaçay’ın önündeki en büyük engel:
-Her vilayetten bir eser yapmaya çalışıyorum. Osmanlı eserlerinin içerisinde değişiklik oldu. Mevlana Külliyesi’ni yaptım. Osmanlı eserleri yerine İslami eser yapma düşüncesindeyim. Şu anda camiler ve ibadet yerleri ile uğraşıyorum. Her vilayetten eser yapalım dedik, ama farklı öneriler geliyor, bu nedenle bazı şehirlerden 2,3 eser yaptığım oluyor. Minyatürlerim arasında Kabe, Peygamber Efendimiz’in (SAV) Mescidi, Mescid-i Aksa, Eyüp Sultan, Fatih, Yavuz Sultan Selim, Süleymaniye ve Ayasofya Camileri de var.
“Afyon’dan eser yaptınız mı” diye soruyorum.
-Yapmaz mıyım hiç. Görmedin mi?
-Dikkat etmemişim Ali İhsan Amca.
-Bak, İmaret Camii ve Taş Medrese var. Bir de yıktırılan Paşa Camii var. Bu Paşa Camii’nin direkleri nerededir bilir misin?
-Yok bilmiyorum…
-Bizim güzelim camimizin direkleri Yunanistan’dadır. Biz büyük bir medeniyete sahibiz. Yeter ki sahip çıkalım.
Hak veriyorum Ali İhsan Amca’ya. Aklıma “Biz bu medeniyeti öğretmek için çaba sarf ediyor muyuz” sorusu geliyor, Ali İhsan Amca’nın cevabı gecikmiyor:
-Ben istiyorum ki kurs açayım. Bana değil ama benim yetiştireceklerime teşvik verilsin. Benden öğrendikleriyle yeni uğraşıları olsun gençlerin, sanata ve maneviyata ilgileri artsın. Ama şimdiye kadar böyle bir imkânla karşılaşmadım.
-Var mı meraklı gençler?
-Var ama, ‘Bir haftada öğrenebilir miyim’ diyorlar. Bir haftada öğrenebilir miyim diye işe başlanır mı? Sen işe başlarsın, ne zaman öğrenirsen o zaman öğrenirsin. Bu senin isteğine, ustanın öğretmesine de bağlı. Ama bir haftada hangi sanat öğretilir?
-Bu eserlerinizi satıyor musunuz peki?
-Hayır. Satmamamın iki sebebi var: Birincisi, manevi boyutu. Camileri yapıp satmak doğru gelmiyor. Minyatür evler yap da sat, diyenler var. İyi ama benden sonra kimse yok ki… Benden sonra birileri öğrense bu işi, ben yine kendim için yapayım, öğrenenler de yapıp satsınlar.
Sohbet biraz daha devam edecekti ki Ali İhsan Amca’nın küçük sanat galerisine birkaç misafir geldi. ‘Kaça bunlar’ dediler, ‘Satmıyorum efendim. İzlemesi bedava’ karşılığını verdi. Bu sırada müsaade istedim. >> Murat ARISOY’UN Özel Öyküsel Röportajı
Bakmadan Geçme





