- Haberler
- Gündem
- Jeoloji Uzmanından Korkutan Uyarı: Afyon'un Altında Gizli Tehlike, Obruklar Büyüyor!
Jeoloji Uzmanından Korkutan Uyarı: Afyon'un Altında Gizli Tehlike, Obruklar Büyüyor!
Afyonkarahisar AFAD Planlama ve Zarar Azaltma Şube Müdürü Jeoloji Mühendisi Hüseyin Sarıkaya, şiddetli depremler başta olmak üzere kentin afet geçmişinin kabarık olduğunu, son dönemde de obrukların oluşmaya başladığını söyledi.
Saadet Parti Afyonkarahisar İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Yerel Sorunlara Yerinde Çözümler Ortak Akıl Güçlü Şehir Afyonkarahisar Deprem Çalıştayının” ilk konuşmacısı Afyonkarahisar AFAD Planlama ve Zarar Azaltma Şube Müdürü Jeoloji Mühendisi Hüseyin Sarıkaya oldu.
Afyonkarahisar AFAD Planlama ve Zarar Azaltma Şube Müdürü Jeoloji Mühendisi Hüseyin Sarıkaya, “İlimizin Afet Durumuna Genel Bakış” başlıklı bir sunum yaptı.
“AFYON İLK DEPREM DENEYİMİMİ 1 EKİM DİNAR DEPREMİNDE YAŞADIM”
Jeoloji Mühendisi olarak Afyonkarahisar’da 1994 yılında Bayındırlık ve İskân Müdürlüğünde göreve başladığını belirten Sarıkaya, “1994 yılında göreve başladıktan hemen sonra 1 Ekim 1995 tarihinde Dinar Depremi ile karşı karşıya geldik. Dinar Depremi'nin her aşamasında, hasar tespitleri başta olmak üzere, yer seçim çalışmaları, hak sahipliği çalışmaları, borçlandırma çalışmaları, 7269 sayılı kanunun öngördüğü hemen her alanda aktif çalışmalarımız oldu. Daha sonra 3 Şubat 2002 Sultandağı depreminde Dinar depreminde edindiğimiz tecrübelerimizi değerlendirdik. Bu arada 1995 Dinar depreminden sonra Afyon'da kurulan Zemin Laboratuvarında İşletme Müdürü olarak 8 yıl kadar görev yaptım. Afyon'daki ilk zemin etütlerini yapan ekibin içerisindeyim. O dönemlerde serbest çalışan jeoloji mühendisleri yoktu. 17 Ağustos 1999 depreminden sonra, parsel bazında zemin etütleri zorunlu hale geldikten sonra serbest piyasadaki arkadaşlarımız çalışmaya başladılar. Onlara da daha önceki edindiğimiz tecrübeleri aktarmaya çalıştık. Bugünkü çalıştay programı içinde ilimizin afet durumuna yönelik bir genel bakışı özetlemeye çalışacağım.” dedi.
“DÜNYA GENELİNDE 31 AFET TANIMLANMIŞTIR”
Sunumunda afet ve afet türleri ile Afyonkarahisar’ın afet durumu, Türkiye’deki afet yönetim sistemiyle ilgili bilgiler aktaracağını söyleyen Sarıkaya, “Afet toplulukların tehdit altında olduğu genelde yerel imkânlarla müdahalenin yetersiz kaldığı ulusal kaynakların seferber edilmesi gerektiği, büyük can ve mal kayıplarına yol açan beklenmedik ve istenmedik durumlar olarak tanımlanıyor. Birçok tanım var, bu daha anlaşılır bir tanım olduğu için bunu kullanmayı yeğledim. Afet türlerine de baktığımızda genelde insan kaynaklı ve doğal kaynaklı afetler olarak ayrılmakla beraber birçok kaynağa göre daha farklı afet sınıflamaları da yapılmış. Kaynaklarına göre baktığımızda, jeolojik kökenli afetler, klimatik kökenli afetler, biyolojik afetler, sosyal afetler, teknolojik afetler başlığı altında toplanmış. Jeolojik afetler ülkemizde ve ilimizde yaşadığımız deprem, heyelan, kaya düşmesi, volkanik patlamalar, çamur akmaları, tsunami gibi olan afetler, sıcak dalgaları, soğuk dalgaları, kuraklık, dolu, hortum, yıldırım, tayfun, sel, çığ gibi afetler de klimatik afetler olarak bu sınıfta değerlendiriliyor. Biyolojik afetler de geçtiğimiz dönemde yaşadığımız, COVID-19 pandemisi gibi afetlerdir. Birçoğumuz bu konuda görev aldı. Salgın hastalıklar, böcek istilaları, orman yangınları son yıllarda gerçekten ciddi hasarlar oluşturmaya başladı. Sosyal afetler olarak da yine yangınlar, savaşlar, terör saldırıları, göç faaliyetleri de sosyal afetler olarak değerlendiriliyor. Teknolojik afetlere baktığımızda da maden kazaları, sanayi kazaları, ulaşım kazaları, biyolojik, nükleer, kimyasal silahlar ve kazalar, yine büyük fabrika yangınları da bu afet listesinde değerlendirilen afet türleri. Dünya genelinde 31 çeşit doğal afet tanımlanmış. Bunların 28 tanesinin meteorolojik afetlerden kaynaklı olduğu görülmüş.” diye konuştu.
“SON DEPREMLERİN ARDINDAN YAKLAŞIK 9 METRE BATIYA KAYMA OLDU”
Afyonkarahisar’ın afet durumuna bakıldığında dünyanın her yerinde deprem olmadığını belirten Sarıkaya, “Dünya da belli başlı deprem kuşakları var. Pasifik deprem kuşağı, Alp Himalaya deprem kuşağı, Atlantik deprem kuşağı olarak üç tane belirgin dünya üzerinde olan deprem kuşağı var. Bizim ülkemizde Alp Himalaya deprem kuşağının, Akdeniz kuşağının tam içerisinde kalıyor. Türkiye'nin bu kuşak içerisindeki depremselliğine baktığımızda da Türkiye'nin depremselliğini etkileyen üç ana hat durumu söz konusu. Bir ülkemizin kuzeyini boydan boya geçen Kuzey Anadolu fay hattı, Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki Güneydoğu Anadolu fay hattı ve bizim ilimizin de içinde bulunduğumuz Ege Çöküntü Graben Sistemi olarak adlandırılan sistemin vardır. Arap plakasının ve Afrika plakasının güneyden kuzeye doğru baskısıyla Anadolu plakasının batıya doğru yıllık yaklaşık iki santim civarında bir kayma durumu söz konusu. Bu kayma durumunda fay hatlarında biriken enerjilerin belli bir noktayı aşmasından sonra fay hatlarında oluşan enerjinin dışarı boşalmasıyla deprem dediğimiz hadiseler ortaya çıkıyor. Türkiye deprem yönüyle dünyadaki deprem aktivitesinin etkin olduğu ülkelerden biridir. Geçmiş depremlere baktığımızda büyük depremleri hatırlayacak olursak; 1939 Erzincan depremi, Tokat- Erbağ depremi, Samsun-Lâdik depremi, Bolu-Gerede depremi, Muş-Varto depremi, Kocaeli -Gölcük Depremi, 1999 Düzce Depremi, Van Depremi ve asrın depremi olarak nitelendirilen 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremleridir. Tüm bu depremlerde büyük kayıplar verdik. 1939 yılındaki Erzincan depreminden sonra özellikle bizim afet kanunlarıyla ilgili bir takım güncellemeler oldu. 7269 sayılı kanun o depremden sonra gündeme getirildi ve hemen her depremden sonra deprem bölgesinde görülen eksiklikler bizim deprem yönetmeliklerine yansıtıldı. Bir takım değerler yükseltildi, daha iyi hale getirildi. 17 Ağustos 1999 Marmara depremi ile 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri Türkiye'de gerçekten ekonomi anlamda büyük sıkıntılar, kayıplar yarattı. 6 Şubat 2023 depreminde Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Osmaniye, Gaziantep, Kilis, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Adana ve Elazığ illerinin içerisine alan 350 bin kilometre alanda Almanya'nın toplam yüz ölçümü kadar bir alan depremde hasar gördü. 53 bin 537 can kaybımız oldu. Depremden 14 milyon kişi etkilendi. 2 milyon kişi barınma sorunuyla karşılaştı. 5 milyon kişi farklı illere göç etmek zorunda kaldı. 11 ilde toplam 518 bin konut yıkıldı veya ağır hasar gördü. 128 bin 778 konut orta hasarlı olarak kayıtlara geçti. Dördüncü seviye alarm ilan edildi. 94 ülkeden gelen 141 binden fazla kişi arama kurtarma faaliyetlerine katıldı. 2023 Meclis Deprem Araştırma Komisyonu raporuna göre depremlerin toplam faaliyeti 148,8 milyar dolar olarak hesaplandı. Bu 2023 gayri safi milli hasılanın yüzde 9'suna tekabül eden oldukça büyük bir rakam. 1999 Marmara depreminin yol açtığı maddi kaybın yaklaşık 6 katı, 400 kilometre yüzey kırıklığı oluşmuş bu bölgede. Bu depremlerden sonra bölgede 3 ila 9 metre batıya doğru bir kayma durumu söz konusu oldu.” şeklinde konuştu.
“AFYON’UN DEPREMSELLİĞİ GEÇMİŞE DAYALI”
Türkiye’nin deprem kuşağında bir ülke olması gerçeği doğrultusunda sistemde Afyonkarahisar’ın durumuna bakıldığında kent genelinde 31 adet aktif fay hattının olduğunu belirten Sarıkaya, “Afyonkarahisar’da şu anda 31 adet fay hattı var. Afyonkarahisar’da, Türkiye’de deprem aktivitesinin yüksek olduğu illerden biri. 2009 yılında düzenlenen Deprem Bölgesi Türkiye Deprem Tehlikesi haritasına baktığımızda Afyon için genelde kırmızı rengin ağırlıklı olduğunu görürüz. 2019 yılından önceki deprem bölgeleri haritasında da Afyon'un neredeyse yarısı birinci derece deprem bölgesinde diğer yarısı ikinci derece deprem bölgesi içerisinde. İl genelinde Afyon ivme değerlerinin ve deprem tehlikesinin yüksek olduğu gözlenen iller arasında yer alıyor. Afyon'un geçmiş deprem kayıtlarına baktığımızda M.Ö 88 yılında olan bir deprem var ama onunla ilgili veriler elimizde yok. M.S 53 yılında olmuş. Milattan sonra yine 94 yılında, 1766 yılında, 1795 yılında, 1862 yılında, 1873 yılında, 1875 yılında ve 1876 yıllarında Afyon merkez ve Şuhut İlçesinin etkilendiği depremler söz konusu 1900 yılından önce. 1900 yılından önce deprem kayıt cihazları yoktu. 1900 yılından sonra bunlar magnitud yani büyüklük olarak kayıt edilmeye başlandı. Ondan sonraki dönemde yani günümüze gelene kadar Afyon'da etkili olan depremlere baktığımızda da 1914 yılında Bolvadin İlçesinde 7 büyüklüğünde bir deprem yaşanmış. Büyüklüğü oldukça fazla ve 400 can kaybı olmuş. 1925 yılında Dinar İlçesinde bir deprem var. Hepimizin hafızalarında tazeliğini koruyan 1 Ekim 1995 yılı Dinar depreminde 94 can kaybımız oldu. 3 bin 345 ağır hasarlı, 304 iş yeri ağır hasarlı ve orta hasarlı ve az hasarlı konutlar var. Onların tamamı yapıldı teslim edildi. Hukuki işlemleri de tamamlandı. Onunla ilgili işler kalmadı. 2000 yılında Akşehir-Bolvadin İlçelerinde bir deprem oldu. Bu depremin büyüklüğü 5,8 olarak ölçüldü. 6 kişi hayatını kaybetti. 3 Şubat 2002 tarihindeki Sultandağı depremi çoğumuzun hafızasındaki yerini korur. 39 can kaybı yaşandı. Çok sayıda yıkılan bina, hasarlı binamız var. Yine 2019 yılında Denizli-Bozkurt'ta olan ancak Denizli'den daha fazla neredeyse Dazkırı İlçemizi etkisi altına alan bir deprem kaydımız var. Onun inşaatları da tamamlandı.” ifadelerine yer verdi.
“AFYON’DA OBRUKLARDA YAYGINLAŞIYOR”
Afyonkarahisar’da gerçekleşen afetlerin depremlerle sınırlı olmadığına dikkat çeken Sarıkaya, “Afyon'un afet durumunda sadece deprem değil, diğer afetler de söz konusudur. Bunların içerisinde 2 bin 233 sel baskını, 19 heyelan, 4 kaya düşmesi, 1 deprem, 117 yangın ve bir obruk olmak üzere toplam 377 afet kaydımız söz konusu. Kaya düşmelerinde, sel baskınlarında ve heyelanlarda bizim ‘Afete Maruz Alan” ilan ettiğimiz alanlar söz konusu. Bu çalışmalarda obruklar genelde Konya'da yaygın olmakla beraber Afyon'da da yaygınlaşmaya başladı. Devamı gelir gelmez bilemiyorum ama takipteyiz. Emirdağ İlçesinde bir bölgede yaklaşık 4 metre derinliğinde 12-13 metre çapında insan ya da hayvan düştüğünde çıkamayacak büyüklükte bir obruk oluştu. Bolvadin İlçesinde de obruklara benzer yeraltı su seviyesindeki aşırı çekilmelere bağlı olarak asismik yüzey deformasyonu olarak adlandırdığımız depreme oluşumuna bağlı olmaksızın kendiliğinden oluşan çökmeler söz konusu ve bu Bolvadin gelişim alanını ciddi manada etkilemeye başladı. Bolvadin Belediyesi'nin bu konuyla ilgili çalışmaları var. Muhtemelen o bölgeler boşaltılacak, daha sağlam bölgelere kaydırma yoluna gidilecek. Afetlerle ilgili durum bu şekildedir.” dedi.