Lojistik Zirvesi, Yolların Kesiştiği Afyon'a Yakıştı
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Girişimcilik ve Kariyer Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi (GİKAM) ile Uluslararası Ticaret ve Finansman Kulübü tarafından Lojistik Zirvesi düzenlendi.
İbrahim Küçükkurt Konferans Salonunda düzenlenen etkinliğe; AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şuayıp Özdemir, GİKAM Müdürü Prof. Dr. Fikret Yaman, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Dekan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ali Balkı, Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser ile akademik, idari personel ve öğrenciler katıldı.
Moderatör ve İİBF Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Kemal Karayormuk, Afyonkarahisar’ın ulaşım ağları açısından Türkiye’nin önemli kavşak noktalarından biri olduğunu belirterek kentin, stratejik karayolu lojistik merkezleri arasında öne çıktığını belirtti. Karayormuk, düzenlenen Lojistik Zirvesi kapsamında yalnızca lojistik alanındaki güncel gelişmelerin yanında; Türkiye’nin ve dünyanın mobilite vizyonunun, taşımacılığın geleceğinin, dijitalleşmenin sektörel dönüşüme etkilerinin, uluslararası rekabet koşullarının ve insan kaynağının değişen rolünün kapsamlı biçimde ele alınacağını kaydetti. Zirvenin, alanında yetkin isimleri doğrudan dinleme ve sektörel deneyimi akademik perspektifle birlikte değerlendirme imkânı sunduğunu vurgulayan Karayormuk, etkinliğin öğrenciler mesleki yönelimlerini şekillendirebilecek bir “gelecek penceresi” işlevi gördüğünü belirtti. Lojistiğin 21. yüzyılda yalnızca taşımacılıkla sınırlı bir faaliyet alanı olmaktan çıktığını belirten Karayormuk, sektörün teknoloji, veri temelli yönetim, sürdürülebilirlik, insan kaynağı ve inovasyon ekseninde yeniden tanımlandığını ve zirvenin bu dönüşümün farklı boyutlarını görünür kılmayı amaçladığını da sözlerine ekledi.

FlixBus Kamil Koç CEO’su Çağatay Kepek, konuşmasında Kamil Koç’un 1926 yılında başlayan kurumsal yolculuğunun 2026 yılında 100. yılına ulaşacağını belirterek, markanın yalnızca bir şirket kimliğiyle sınırlı olmadığını; Türkiye’de şehirlerarası ulaşım kültürünün oluşumu ve sürekliliğinde önemli bir yere sahip bulunduğunu söyledi. Kamil Koç’un yaklaşık altı yıldır dünyanın önde gelen mobilite şirketleri arasında gösterilen Flix’in bünyesinde faaliyet yürüttüğünü dile getiren Kepek, Flix’in 47 ülkede hizmet sunan geniş bir taşıma ağına sahip olduğunu kaydetti. Kepek, şirketin çok markalı bir yapı üzerinden faaliyet gösterdiğini belirterek; FlixBus, FlixTrain, Amerika’da 114 yıllık geçmişe sahip Greyhound ile Kamil Koç markalarının aynı çatı altında hizmet verdiğini belirtti. Birleşme sürecinden itibaren Flix’in Kamil Koç markasına stratejik düzeyde önem atfettiğini kaydeden Kepek, marka adını değiştirmeye yönelik herhangi bir yaklaşımın hiçbir aşamada gündeme gelmediğini söyledi. Kepek, bu tutumun Kamil Koç’un köklü geçmişine ve kurumsal mirasına duyulan saygının somut bir göstergesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Uluslararası Karayolu Taşımacılığı Birliği (IRU) Başkanlık Divanı ve IRU Denetleme Kurulu Üyesi Aslı Çalık ise IRU’nun 100’den fazla ülkede karayolu taşımacılığı alanında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının en üst düzey temsil platformu niteliğinde olduğunu belirtti. Çalık, IRU’nun kapsamlı yapısı sayesinde sektörel koordinasyonun güçlendirilmesi, ortak standartların geliştirilmesi ve uluslararası taşımacılık süreçlerinin kolaylaştırılması yönünde küresel ölçekte önemli bir rol üstlendiğini kaydetti. Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen TIR Sözleşmesi’ne ilişkin bilgiler veren Çalık, sözleşmenin uluslararası taşımacılıkta uygulanan bir gümrük sistemi olduğunu ve sahadaki uygulamalarda taşımacıların işlemlerini kolaylaştırdığını söyledi. Birleşmiş Milletler’in, söz konusu sistemin sigorta ve teminat mekanizmasını yürütme yetkisini IRU’ya verdiğini belirten Çalık, IRU’nun uzun yıllar boyunca küresel transit taşımacılığında güvence sağlayan bir yapı olarak işlev gördüğünü belirtti.
Çalık, Avrupa’da ortak transit sisteminin devreye girmesiyle bazı görevlerin paylaşıldığını; buna karşın IRU’nun farklı coğrafyalarda sistemin yaygınlaştırılması ve etkinliğinin artırılması amacıyla çalışmalarını sürdürdüğünü söyledi. IRU’nun yalnızca eşya taşımacılığıyla sınırlı bir örgütlenmeye sahip olmadığını vurgulayan Çalık, yolcu taşımacılığı, otobüs işletmeleri ve taksi örgütlerini de kapsayan geniş bir üye profiline işaret etti. Çalık, bu çok boyutlu temsil kapasitesinin IRU’ya; ticaretin geliştirilmesi, ekonomik büyümenin desteklenmesi ve sürdürülebilir ile yenilikçi mobilite yaklaşımlarının yaygınlaştırılması yönünde küresel bir vizyon kazandırdığını belirtti.
AKER Otobüs İşletmesi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Emre Ak ise şirketin kurumsal geçmişinin 1950’li yıllara uzandığını, 1968 yılından bu yana ise İstanbul’da aynı adreste faaliyetlerini sürdürdüklerini belirtti. Ak, hizmet verdikleri alanın taşımacılık sektöründe “tarifesiz taşımacılık” olarak tanımlandığını; kamuoyunda ise kimi zaman “Uberci”, turizm sektörü bağlamında ise “turizm taşımacısı” ifadeleriyle anılan çok katmanlı bir çalışma sahasına karşılık geldiğini kaydetti. Sektörde rekabetin yoğun seyrettiğine dikkat çeken Ak, bu rekabetin önemli bir bölümünün hizmeti satın alan turizm acentalarının fiyat odaklı yaklaşımlarından kaynaklandığını belirtti. Bu çerçevede AKER’in iş modeli açısından seçici bir tutum benimsediğini vurgulayan Ak, her talebi karşılamayı hedefleyen bir anlayış yerine, hizmet kalitesi ve operasyonel düzeni önceleyen iş ortaklarıyla çalışmayı tercih ettiklerini söyledi. Ak, “Her işi yapmak zorunda değiliz. Hizmet kalitemizi ve düzenimizi anlayabilecek iş ortaklarıyla çalışmayı tercih ediyoruz” dedi. Tarifesiz taşımacılığın temel ayırt edici özelliklerinden birinin operasyonel hız ve esneklik olduğuna işaret eden Ak, yalnızca planlı rezervasyonların değil; kısa süre içinde yüksek sayıda araç gerektiren acil taleplerin de etkin biçimde yönetilmesi gerektiğini kaydetti. Ak, deprem süreci ile seçim dönemlerinde yüzlerce aracın kısa sürede sahaya çıkarılmasıyla kapsamlı operasyonlar yürüttüklerini belirterek, bu kapasitenin şirketi sektör içinde belirli bir konuma taşıdığını ifade etti.
Best Van CEO’su İrem Bayram, aile şirketlerinin tarihsel gelişim çizgisi ile karayolu yolcu taşımacılığı sektöründe yaşanan dönüşüme ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, kurumsal deneyimlerini aktardı. Bayram, müşteri profilinin kuşaklar arası farklılaşmasının sektörün hizmet tasarımı, iletişim stratejileri ve marka yönetimi üzerinde belirleyici bir etki oluşturduğunu belirtti. Bayram, “Baby Boomer” kuşağının firmalardan öncelikli olarak ciddiyet, güvenli ulaşım ve verilen sözün eksiksiz şekilde yerine getirilmesini beklediğini belirtti. X kuşağının ise bu beklentilere ek olarak hızlı iletişim ve zamanında geri dönüş talebini öne çıkardığını aktaran Bayram, Y kuşağıyla birlikte dijital iletişim kanallarının hizmet süreçlerinde daha merkezi bir rol kazandığını söyledi. Z kuşağının beklentilerinin ise daha çok boyutlu bir çerçevede şekillendiğini vurgulayan Bayram; bu kuşağın markalardan yalnızca güvenli ulaşım ya da teknoloji desteği değil, aynı zamanda çevresel duyarlılık, karbon ayak izi, toplumsal katkı ve kurumsal duruş bakımından hesap verebilirlik beklediğini belirtti. Kurumsal yaklaşımın yalnızca operasyonel performansla sınırlı olmadığını belirten Bayram, Best Van’ın sosyal sorumluluk çalışmalarına da önem verdiğini ve bu kapsamda yürütülen “Pembe Otobüs” projesiyle meme kanserine dikkat çekmeyi amaçladıklarını anlattı. Bayram, bir yıl boyunca farkındalık sloganlarıyla donatılmış bir araçla hizmet sunarak toplumsal duyarlılığı artırmaya yönelik görünür bir katkı üretmeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi.
Mezon Lojistik Genel Müdürü ve Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) önceki dönem Başkanı Tamer Dinçşahin, lojistiğin küresel ölçekte ekonomik hareketliliğin belirleyici unsurları arasında yer aldığını belirtti. Dinçşahin, karayolu taşımacılığının 2024 yılında 39 milyar dolarlık hizmet ihracatı gerçekleştirdiğini belirterek, sektörün Türkiye’de genel büyüme hızının üzerinde bir artış performansı gösterdiğini söyledi. Lojistiğin stratejik önemine dikkat çeken Dinçşahin, “Satamadığınız mal sizin değildir; sattığınız malı ulaştıramıyorsanız hiç değildir” sözleriyle üretim ve ticaret süreçlerinin değer zincirinde taşımacılığın kritik rol oynadığını kaydetti. Türkiye’nin jeopolitik konumunun sunduğu avantajlara dikkat çeken Dinçşahin, Rusya koridorunun kapanması, Orta Doğu’daki hareketlilik ve Süveyş Kanalı’nda yaşanan aksaklıkların Türkiye’yi uluslararası ticarette daha görünür ve vazgeçilmez bir lojistik köprü konumuna taşıdığını söyledi.
Çin’in “Kuşak ve Yol” (OBOR) girişimi çerçevesinde küresel ticaret yollarında Türkiye’nin kritik bir geçiş noktası olduğunu belirten Dinçşahin, bu durumun Türkiye için önemli fırsatlar barındırdığını belirtti. Karayolu taşımacılığının Türkiye açısından vazgeçilmez bir unsur olduğunun altını çizen Dinçşahin, Türkiye’nin Avrupa’nın en genç filolarından birine sahip olmasına rağmen kullanım oranlarının arzu edilen seviyeye henüz ulaşmadığını belirtti. Dinçşahin ayrıca, lojistik kapasitenin bütüncül biçimde güçlendirilmesi gerektiğini belirterek demiryolu ve liman bağlantılarının geliştirilmesine yönelik yatırımların önemine de dikkat çekti.
Lojistik Zirvesi; konuşmacılara, plaketlerinin takdim edilmesinin ardından sona erdi.