Milli Mücadelenin Renkleri: Sarı, Lacivert

Milli Mücadele yılları, milletimizin hem cephede hem de maneviyatta büyük bir direniş gösterdiği dönemdir. Sadece silahla değil, inançla, birlikle ve azimle verilen bir kurtuluş mücadelesidir. Bu mücadelede sporun ve Fenerbahçe'nin rolü ise tarih kitaplarına altın harflerle yazılmıştır.

Osmanlı’nın yıkılışında, askeri güçlerimiz cephelerde düşmana aman vermiyor ve hudutlarımızdan geçirmiyordu. İşgal güçlerinin kana susamış orduları soluk almadan saldırırken kahraman Türk, soyuna yakışır şekilde her cephede savaşıyor ve düşmanı geri püskürtmeyi başarıyordu. Tüm bunlara rağmen cephede geri kazandığımız memleketimiz, korkak ve menfaatçi saray memurları tarafından memleket parsel parsel düşmana teslim ediyorlardı. Buna artık bir dur denilmesinin zamanı gelmiş ve Mustafa Kemal Atatürk, Sultan’ın gizli emri üzerine Milli Mücadeleyi başlatmış ve Memleketten düşman kuvvetlerini tek tek kovalamıştı.

Osmanlı Devleti çöküş dönemine geçmiş ve iç siyasetinde bile başarılı olamıyor, Padişah hükmünü neredeyse yitirmiş durumdaydı. Hal böyle olunca bir takım vatanperver asker toplanıp İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurmuşlardı. İttihat ve Terakki Cemiyeti, zaman geçtikçe kuvvetlenmiş ve arka perdeden ülkeyi yönetir duruma gelmişti. Hatta 1’inci Dünya Savaşı çıktığında ne tarafta yer alacağımıza kadar bu cemiyet karar vermiş, ülkenin kaderini belirlemişti.

Milli Mücadelenin Renkleri: Sarı, Lacivert

İttihat ve Terakki Cemiyeti, askeri personellerden oluştuğu için sağlıklı kararlar veremiyor ve tamamen içgüdüsel olarak savaşı görünce, kurtuluşun ve tekrar yükselişin savaşta olduğunu düşündü. Bu nedenle 1’inci Dünya Savaşında tarafsız kalmamışlardı. Bu savaşa girerken stratejik olarak gücün Almanlar tarafında olduğunu düşünerek onlarla aynı safta savaşmış, bir nevi Almanya’nın günahını çekmeye gitmişti. Hal böyle olunca Almanya, sadece kendi topraklarını düşünmüş ve savaşta bizi düşmana yem olarak atmıştı. Bu da diğer devletlerin işine gelmiş ve yıllardır almak istedikleri topraklar, ayaklarına kadar gelmişti.

Bu fırsatları sonuna kadar değerlendirmeye çalışan düşman askerleri, yamyam gibi saldırdı ve insanlık tarihinin en kirli savaşlarından birisi yaşandı. Ülke bu kötü durumdayken, masada savaş kaybetmek zorunda kaldığımız için, demorilize olmuş halde elleri kolları bağlı şekilde bekliyorlardı. Ama o gizli görüşmeler yapıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa’nın, önce milletin moralini ve inancını geri kazandırması, daha sonrasında ise, Milli Mücadeleyi başlatıp düşmanları geldikleri gibi geri göndermesi gerekmektedir.

İşte moral, birlik ve beraberlik duygularını aşılama kısmında ise, spor ve bu inançlarla mücadele eden insanları görmek devreye giriyordu. Yani, minyatür bir savaşı görüp, insanların kendilerine inanmaları gerekmektedir. Kemal Paşa’da tam olarak böyle yapmıştır. Düşman elini kolunu sallayarak dışarlarda dolaşırken, hatta o toprakların kendilerine ait olduklarını düşünürken, Mustafa Kemal Paşa yakından takip ettiği Fenerbahçe Spor Kulübü’ne bizzat talimat verdi.

Milli Mücadelenin Renkleri: Sarı, Lacivert

Bir sabah Kemal Paşa, o zamanlar Fenerbahçe’nin başkanlığını yapan eski ‘’İttihatçi’’ Sabri Bey’e haber göndererek, ‘’Milli Mücadele için sizleri ziyaret edeceğim’’ ifadelerini kullandı. Paşa, takımın kaptanı olan Galip Bey ve Başkanı (o zaman ki unvanıyla Kulüp Reisi) Sabri Bey’e bizzat talimatlar vererek, ‘’Kapatmak üzere oluğumuz bu kulüp, bize Milli Mücadeleyi kazandıracaktır.’’ dedi.

Galip Bey, savaşın bitmesiyle İstanbul’a geri dönmüş ama savaş esnasında ayağı sakat kalmıştı. Bu sakatlık yüzünden bir daha spor yapmayacağını herkese söylerken, Paşa’nın emri ile tedavi olmayı kabul etti. Tedavi olup sahalara geri dönen Galip Bey, Milli Mücadele ruhu ile arkadaşlarıyla birlikte sahaya çıktı. Çıktıkları, 40 maçtan 37’sini kazandılar 3’ünü kaybettiler. Bu zafer haberleri, halkta sanki savaş kazanılmış, ülke işgalden çıkartılmış havası verdi. Bu inanç ve moral, Milli Mücadeleyi kazanılmasını sağladı.

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme