Sovyetler ve Türk Dünyası masaya yatırıldı

Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü �'üncü Yılında Sovyet İhtilali ve Türk Dünyası” temalı 6'ncı Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’nu Ankara’da gerçekleştirdi. TİKA, Türk Tarih Kurumu, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü, Başbakanlık Tanıtım Fonu ve Altındağ Belediyesi tarafından desteklenen sempozyuma Türk Dünyası'ndan, yurt içinden ve dışından katılan araştırmacılar yüzün üzerinde bildiri sundu.Sempozyuma “Sinemadan Sovyet İşgalindeki Türk Dünyası’na Bir Tarih [&hellip]

Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü “100’üncü Yılında Sovyet İhtilali ve Türk Dünyası” temalı 6’ncı Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu’nu Ankara’da gerçekleştirdi. TİKA, Türk Tarih Kurumu, TÜRKSOY, Yunus Emre Enstitüsü, Başbakanlık Tanıtım Fonu ve Altındağ Belediyesi tarafından desteklenen sempozyuma Türk Dünyası’ndan, yurt içinden ve dışından katılan araştırmacılar yüzün üzerinde bildiri sundu.
Sempozyuma “Sinemadan Sovyet İşgalindeki Türk Dünyası’na Bir Tarih Değerlendirmesi” başlıklı bir tebliğ ile katılan Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Turan Akkoyun, güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar hareket halinde bulunan Türklüğün mühim bir kısmın ı20’nci asrın üç çeyrek yüzyılında “demir perde” içerisine hapseden dönemini sinema üzerinden değerlendirdi.
Akkoyun, “Sosyalist düşüncenin emperyalist emellerle, Rus politikalarını sahiplenmesi, Türklüğü zorlu bir esarete düşürmüştür. Günümüzden yüz yıl önce Rusya’da, ardından Çin’de fırsat yakalayan Marksist ideoloji, Türk Dünyasında bağımsızlığın yitirilmesi anlamına gelmiştir. Türk Dünyası, Sovyetlerden çok önce sinema ile tanıştı. On beş yıl içinde yaygınlık kazandı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan’da sinema ilerledi. Ancak Özbekistan daha fazla ilgi gösterdi. Sovyetler ihtilalden dağılıma kadar Türk Dünyası üzerinde sinemayı, “propaganda” aracı olarak sürekli gündeminde tuttu. Aykırı her türlü proje sansüre takıldı. Benzer uygulamalar Doğu Türkistan’da da yaşandı. Sovyetlerde sinema, merkezi yönetimin ürünü olarak gelişmiştir. Sovyetler döneminde Türklüğün tek bağımsız ülkesi Türkiye Cumhuriyeti’nin sinema sektörü de uzun dönem Türk Dünyasına uzak kalmıştır. Buna karşılık, Sovyet sineması yakından izlenmiştir. Cumhuriyet’in onuncu yılında çekilen Türkiye’nin Kalbi Ankara filmi, yedinci sanat dalında yeni Türk devleti ile Sovyet işbirliğinin önemli bir belgesi olmuştur. Değişken ve kaygan zeminde seyreden işbirliği tarihi gerçeklerin gölgesinde sürdürülme imkanı bulamamıştır” dedi.
Akkoyun, şöyle devam etti:
“1960’lı yılların sonunda Afyonkarahisarlı Yücel Çakmaklı’nın öncülüğünde hayat bulabilen Milli Sinema milliyetçi bir anlayıştan hareket etmese de Türklük, İslamiyet ve Allah inancını ön plana aldığından çok geçmeden Türk Dünyası konusunu beyazperdeye taşıyarak Güneş Ne Zaman Doğacak? filmini çekmiştir. Yeniden şekillenmenin ilk işaretlerinden 1990 yılında Cengiz Aytmatov’un Gün Olur Asra Bedel romanından Türkiye-Türkmenistan müşterek yapımı, İzmir Selçuk’ta çekilen Mankurt: Vahşetin Davulları Mankurt geçmiş devirleri çağrıştırsa da kendi milliyetinden, kültüründen ayrılıp köleleşmeye işaret etmektedir. Oturumun sonunda soru ve katkılar bölümünde böyle bir konunun sempozyumda sunulmasının çok yerinde olduğuna vurgu yapılmıştır.”

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme