Türk Devletleri, Dil Birliği İçin Çalışıyor
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Fen Edebiyat Fakültesi (FEF) Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü tarafından 1-7 Kasım Türk Harf Devrimi Haftası Paneli düzenlendi.
Erdal Akar Konferans Salonunda düzenlenen Panele; akademik ve idari personel ile birlikte öğrenciler katıldı.
FEF Kuzey Batı Türk Lehçeleri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Akın yaptığı açış konuşmasında Türk birliğinin Turan demek olduğunu belirtti. Akın, Türk Devletleri Teşkilatı Örgütünün dil temelli bir teşkilat olduğunu vurgulayarak, “Ortak kimlik üzerine kurulmuş Türk Devletleri Teşkilatı Örgütünün, inşallah işlevsel birçok faaliyetle birlikte Türk Birliğine evrildiğini görmemiz nasip olur” dedi.
Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hacı İbrahim Delice, “Türkçe’ye Uygunluğu Bağlamında Latin Kökenli Alfabe” konusunda açıklamalarda bulundu. Delice, Türkçe’nin tarih boyunca farklı alfabelerle yazıldığını ancak en uygun sistemin Latin kökenli alfabe olduğunun zaman içinde anlaşıldığını ifade etti. Delice, Türkçe’nin mükemmel bir ses yapısına sahip olduğunu belirterek, “Türkçe birçok konuda arayışını tamamlamış bir dil.
Bir kural koyduğumuzda istisnası yok denecek kadar azdır. Yazı dili ise sözlü dilin bir sonraki aşamasıdır” dedi. Tarihsel süreçte Göktürk alfabesinin sesleri birebir karşılayan bir sistem olduğunu, bu konuda uzmanların büyük ölçüde mutabık olduğunu söyleyen Delice, Uygur ve Arap alfabelerinin de kullanıldığını hatırlatarak, “Türkçe birçok alfabe denedi. Sonuçta yapılan çalışmalar ve girişimler neticesinde Latin kökenli alfabenin Türkçeyi en iyi temsil ettiği görülerek kabul edildi. Türkçenin oluşumunda tek bir kişinin değil toplumun tüm bireylerinin katkısı bulunuyor. Türkçe, toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkan bir dildir. Ses yapısı o kadar mükemmel düzenlenmiştir ki Latin alfabesi Türkçeye en uygun sistem olmuştur” değerlendirmesinde bulundu” diye konuştu.
AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hüseyin Kahraman Mutlu ise “Kazakistan’da Bağımsızlık Dönemi Latin Alfabesi Çalışmaları” başlıklı sunum gerçekleştirdi. Mutlu, Latin alfabesi üzerine yürütülen çalışmaların yalnızca Türkiye’de değil, Türk dünyasında da sürdürüldüğünü belirtti. Türkçenin coğrafyasının Türkiye Cumhuriyeti sınırlarından ibaret olmadığını vurgulayan Mutlu, “Türkçe çok geniş bir coğrafyada konuşulan bir dildir. Bu nedenle özellikle 20. yüzyıldan itibaren Türk yurtlarında Latin alfabesi üzerine çalışmalar yapıldığını görüyoruz” dedi. Kazakistan’ın bağımsızlığını ilan ettikten sonra milli kültürünü geliştirmek amacıyla birçok alanda proje başlattığını ifade eden Mutlu, bu süreçte öne çıkan en önemli adımlardan birinin Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçiş süreci olduğunu söyledi.
Mutlu, Kazakistan’da Latin alfabesine ilk geçiş kararının 24 Ocak 1929’da alındığını hatırlatarak, “Türkiye’nin Latin alfabesini kabul etmesinden sadece bir yıl sonra Kazakistan’da da Latin alfabesine geçilmiş olması dikkat çekicidir. O dönemde kabul edilen Kazakistan Latin alfabesi 30 harften oluşuyor, 1938 yılında ise yeniden düzenlenerek son hâlini alıyor” diye konuştu. Sovyet yönetimiyle birlikte alfabe çalışmalarının kesintiye uğradığını aktaran Mutlu, “1940 yılının sonunda Sovyet coğrafyasında Kiril alfabesine geçilmesiyle Kazakistan’da Latin alfabesi kullanımı durdurulmuş ve süreç 1991 yılına kadar kesintiye uğramıştır. Kazakistan’ın yeniden Latin alfabesine geçiş kararını bağımsızlık sonrası yeniden gündeme almıştır. Kazakistan’da 2025 yılından itibaren tüm resmi belgeler, ilanlar ve ders kitaplarının Latin alfabesiyle yayımlanması kararlaştırılmıştır” ifadelerini kullandı.
Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Akın, “Türk Devletleri Teşkilatının Dil Politikası” temalı bir sunum yaptı. Akın, Türk Devletleri Teşkilatının dil odaklı bir politika yürüttüğünü belirterek, teşkilatın İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde, işte birlik” anlayışının somut bir yansıması olduğunu söyledi. Akın, “İş birliğinin tam sağlanmadığı dönemlerde teşkilat bu birlikteliği oluşturmak amacıyla kuruldu. Dilde birlik temel alınırken, fikir ve iş birliği de eş zamanlı olarak geliştirilmeye çalışılıyor” dedi.
Dil birliğinin, kimlik ve ortak tarih bilincinin temelini oluşturduğunu vurgulayan Akın, Türk devletlerinin ulusal dillerini güçlendirme yönünde çalışmalar yürüttüğünü ifade etti. Latin alfabesine geçiş sürecinin de bu politikaların bir parçası olduğunu belirten Akın, “Latin alfabesine geçişte koordinasyon eksikleri bulunsa da süreç devam ediyor. Orhun Değişim Programının üye devletler arasında akademik hareketliliği arttırıyor, Türk Üniversiteler Birliği (TÜRKÜNİB) ağının ise ortak müfredat çalışmalarına katkı sağlıyor. Gençlik programları ve ortak kültürel projeler de dil birliğini güçlendiriyor. Ayrıca ortak dizi ve film üretimleri, Türk devletleri arasında karşılıklı anlaşılabilirliği doğal biçimde artırıyor” diye konuştu.
Panel, soru cevap bölümünün ardından katılımcılara belgelerinin takdim edilmesinin ardından sona erdi.
