Türk-İş'ten 1 Mayıs'ta Filistin Kararlılığı
Türk-İş Afyonkarahisar İl Temsilciliği adına konuşan Türk Harb-İş Sendikası İl Temsilcisi Yasin Öztürk, 'Gazze'de uzun zamandır süren insanlık dışı saldırılara karşı sessiz kalmayacağız. Çocukların, kadınların, sivillerin katledildiği bu vahşete dur diyoruz.' dedi.
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla Zafer Meydanı'nda miting düzenlendi. Mitinge Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Afyonkarahisar İl Başkanı Faruk Duha Erhan, CHP Afyonkarahisar Merkez İlçe Başkanı Av. Büşra Dişçioğlu Çetinöz, CHP'li Belediye Meclis Üyeleri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, işçi ve memur sendika üyeleri katıldı.
Türk Harb-İş Sendikası İl Temsilcisi Yasin Öztürk, Türk-İş Afyonkarahisar İl Temsilciliği Adına 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla Zafer Meydanı’nda konuşma yaptı.
“1 MAYIS DAYANIŞMA İLE ANLAMLI”
Sözlerine, “Bugün Emek ve Dayanışma Günü. Eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve demokrasi için; emeğin gücüyle alanlardayız. 1 Mayıs bizim için bir takvim günün de ötesinde büyük bir anlam taşıyor.” diyerek başlayan Öztürk, “1 Mayıs, emeğin, alın terinin, eşitliğin, özgürlüğün ve dayanışmanın tarihsel simgesidir.
1 Mayıs, biz emekçilerin birleşerek sömürüye, adaletsizliğe, güvencesizliğe ve yoksulluğa karşı sesini yükselttiği gündür. 1 Mayıs, işçi sınıfının mücadele ederek elde ettiği kazanımlarıyla, kararlılığıyla, dayanışmasıyla anlamlı kıldığı bir gündür. Biz işçiler dil, din, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce ayrımı olmaksızın, emek gücüyle yaşam mücadelesi verenler olarak, ortak taleplerimizi yüksek sesle dile getirmek için bugün burada bir kez daha bir araya geldik. Bugün burada olduğu gibi ülkemizin diğer şehirlerinde, dünyanın birçok yerinde, bizlerle aynı kadere sahip arkadaşlarımız, işçiler, emek dostları, hak ve özgürlük talepleriyle alanlardalar.” ifadelerine yer verdi.
“EMEKÇİLERİN KADERİ ORTAK”
Emekçilerin kaderinin ortak olduğuna dikkat çeken Öztürk, “Bizim kaderimiz ortak. Biz, insanca çalışmak ve insanca yaşamak istiyoruz. Taşeronda, güvencesiz, kuralsız çalışmak, ucuz işgücü olmak, iş kazalarında can vermek istemiyoruz. Bizler alın teriyle, haram lokma yemeden yaşam mücadelesi verenleriz. Bizler, tüm insanların refah ve huzur içinde kardeşçe yaşadığı bir dünyayı hayal ediyoruz. Burada ‘Ekmek, Barış, Özgürlük’ sloganıyla bir araya geldik. Ekmeğin hakça bölüşümünün mücadelesini veriyoruz. İşin, ekmeğin olmadığı bir yerde sosyal barışın da olmayacağını biliyoruz.
Emeğin baş tacı edildiği, her alanda demokrasinin geçerli olduğu bir düzen istiyoruz. Sorunlara karşı mücadeleyi yükseltmek için tekrar bir aradayız. Kıdem tazminatımıza el uzatılmasına, haksız yere işten çıkarmalara, açlığa ve sefalete mahkûm bırakılmaya, sendikasızlaştırmaya, güvencesizleştirmeye çocuklarımızın geleceğinin çalınmasına ve topyekûn hayatımızın karartılmasına karşı alanlardayız. Eşitliği, barışı, kardeşliği ve özgürlüğü ülkemizde ve tüm dünyada egemen kılacak güç bizleriz. Tüm kurum ve kurallarıyla demokrasi, ancak bizlerin mücadelesiyle sağlanabilir.” dedi.
“ORTAK GELECEĞİMİZİ BİRLİKTE BARIŞ İÇİN BELİRLEMELİYİZ”
“Bugün mücadele azmimizi bir kez daha haykırmak için buradayız.” diyerek konuşmasına devam eden Öztürk, “Bugün, 1 Mayıs 2025’te; Emekçilerin yüzlerce yıl süren mücadeleler sonunda elde ettiği haklar ellerinden alınmak isteniyor. Sağlık, eğitim, sosyal güvenlik özelleştiriliyor; sosyal devlet ortadan kaldırılıp yerine paranın egemen olduğu bir düzen kurulmak isteniyor. Denetimsizliği, kuralsızlaştırmayı, esnekleştirmeyi öneren bu politikalara karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Sendikalı ve toplu sözleşmeli çalışma koşulları, sosyal adalet, eşitlik, kardeşlik, barış ve özgürlük için her zamankinden daha kararlı şekilde mücadele edeceğiz.
Ortak geleceğimizi birlikte barış içinde belirlemeliyiz. Toplumda ayrışma riski ortadan kaldırılmalı, kardeşlik bağıyla bu ülkenin tüm kesimleri ortak akıl çerçevesinde bir yol haritası belirlemelidir. Ülkemizin çalkantılı siyasi tarihinde, darbelerden, muhtıralardan en fazla etkilenenler biz emekçiler olmuştur. Dünyanın farklı ülkelerinde ve ülkemizde de görüldüğü gibi, darbe dönemlerinde en fazla hak kaybına uğrayanlar emekçilerdir.” diye konuştu.
“ÖZGÜRLÜKLER TAM DEMOKRASİLERDE YAŞAR”
Emekçilerin darbelerin en büyük düşmanı, demokrasinin en büyük dostu olduğunu söyleyen Öztürk, “Tam demokrasinin sağlandığı ortamlar, işçi hak ve özgürlüklerinin yaşama alanıdır. Savaşların olduğu coğrafyalarda insan hakları ve emek mücadelesinden söz edilemez; Gazze’de uzun zamandır süren insanlık dışı saldırılara karşı sessiz kalmayacağız. Çocukların kadınların sivillerin katledildiği bu vahşete dur diyoruz Biz emekçiler savaşın değil barışın tarafındayız. Savaş değil barış, yıkım değil dayanışma, ölüm değil yaşam istiyoruz. Hukukun üstünlüğü ilkesi, biz emekçilerin sürdürdüğü mücadelenin olmazsa olmazıdır. TÜRK-İŞ olarak bu ilkeye hep sahip çıktık.
Bizler, bütün işlemlerin hukuk ve demokrasi içinde yürütülmesinden yanayız. Öncelikle masumiyet karinesine ve hukuki sürece herkes saygılı olmalıdır. Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde, her türlü görüşün, düşüncenin görsel ve yazılı bir şekilde dile getirilmesi ve dağıtılması için gerekli ortam sağlanmalıdır. Basın özgürlüğü demokratik yapının güvencesidir. Uygulanan iktisat politikalarının temelinde insan ve istihdam olmalıdır. Güvenceli ve insan onuruna yaraşır iş koşullarında çalışmak bir ayrıcalık değil, en temel insan hakkıdır.” şeklinde konuştu.
“MOBİNG VE TACİZ SON BULMALI
Yasin Öztürk, sözlerine şöyle devam etti: “Kadınlar toplumsal yaşamın her alanında yer almalı, şiddetsiz ve güvenli çalışma ortamı sağlanmalı, mobing ve taciz son bulmalıdır. Toplumsal yaşama güçlü bir şekilde katılım, kadınlara karşı uygulanan şiddet döngüsünün kırılmasında büyük rol oynayacaktır. Taşeron sorunu işçi statüsünde, sendikalaşma ve toplu sözleşme hakkı kapsamında bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Kamuda çalışan taşeron işçiler kadroya alınmalıdır.
Staj ve çıraklık mağdurlarının emeklilik sorunları çözülmelidir. Kamu kurumlarındaki geçici işçilik uygulaması, güvencesiz istihdamın bir türüdür. Bu koşullarda çalıştırılan işçiler güvenceli şekilde istihdam edilmelidir. İş cinayetlerine dönüşen iş kazaları önlenmelidir. Kayıt dışılık ülkemizin uzun soluklu ekonomik sorunlarından biridir ve hala devam etmektedir. Kayıt dışı sorunu çözülmeli, herkes kayıt altına alınmalıdır. Kıdem tazminatı işçiler bakımından vazgeçilmez ve tartışılmaz bir haktır. Buna el uzatılması, ortadan kaldırılması ya da daraltılması yönündeki talepler gündeme dahi getirilmemelidir.”
“ASGARİ ÜCRET AİLE TEMELİNDE HESAPLANMALI”
Asgari ücretin birey değil, aile temelinde hesaplanarak, insana yakışır geçim şartlarının sağlanması gerektiğini söyleyen Öztürk, şunları kaydetti: “Ücretli çalışanlar üzerindeki ağır vergi yükü düşürülmeli, vergi adaletsizliği giderilmelidir. 696 sayılı KHK ile kadroya geçen işçilerin sorunları bir an önce çözüme kavuşturulmalıdır. Bütün Toplu İş Sözleşmelerde olduğu gibi şu an hali hazırda görüşülmekte olan Kamu Toplu İş Sözleşmelerinin Konfederasyonlarımızın teklifleri dikkate alınarak, herkese insanca yaşayacağı şekilde bir ücret verilmelidir. Engellilerin toplumsal yaşama tam uyum sağlamalarını sağlayacak kanuni ve fiili düzenlemelere hız verilmelidir. İşsizliğin pençesindeki milyonlarca genç için istihdam alanları sağlanmalı, nitelikli eğitim ve meslek edindirme programları desteklenmelidir. Beyin göçü bu ülkenin geleceğini çalmamalı.
Gençlerimizin umudu yurt dışında değil, kendi ülkesinde yeşermelidir. Tahrip edilen, yok edilen doğal ortam bizlerin de yok olması demektir. Ekonomik gelişme politikaları, dar bir çevrenin değil, tüm toplumun çıkarına göre belirlenmelidir. Dar çevrelerin kısa sürede elde edecekleri yüksek karlar uğruna, tekrar oluşumu onlarca, belki yüzlerce yıl sürecek doğal kaynakların tahribatına neden olacak uygulamalar kamu erki tarafından engellenmelidir. Tarım alanlarının imara açılması besin kaynaklarımızın ve geleceğimizin yok edilmesidir.”
“1 MAYIS TÜM EMEKÇİLERE KUTLU OLSUN”
Öztürk, sözlerini şöyle tamamladı: “Türk-İş olarak; Bizler artık bu gidişe hep birlikte dur diyoruz. Biz sosyal adalet, eşitlik ve refah istiyoruz. Biz tüm çalışanlar için insan onuruna yaraşır, yaşama koşulları ve sendikal haklar istiyoruz. Biz özgürlükçü, adaletli barış içinde bir dünya ve ülke istiyoruz. İşçiler, emekçiler, esnaflar, emekliler, işsizler, yoksullar, kadınlar, gençler, öğrenciler, güzel yurdumuzun emek ve demokrasi sevdalıları. 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü tüm emekçilere kutlu olsun. Yaşasın Türkiye işçi sınıfı, yaşasın 1 Mayıs, yaşasın Türk-İş.”
Bakmadan Geçme





