Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

“Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri”

“Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri”

AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Veysel Eroğlu, iklim değişikliğinin etkilerinin önümüzdeki yıllarda daha da hissedilir olacağını belirterek, Türkiye’nin iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biri olduğunu söyledi

 

Orman ve Su İşleri eski Bakanı, TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyon Başkanı, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Prof. Dr. Veysel Eroğlu, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın dünyanın gündemi olduğunu belirtti.
“YERKÜRE 1,2 SANTİGRAT
FAZLA ISINDI”
İklim değişikliği ve küresel ısınmanın sadece bir ülke ya da coğrafyanın meselesi olmayıp tüm dünyanın ortak hareket etmesi gereken bir husus olduğuna temas eden Eroğlu, “Özellikle son 200 yılda artan sanayi faaliyetleri ve fosil yakıtlarının fazlaca kullanılması neticesinde atmosfere bırakılan sera gazları artmıştır. Sera etkisi yapan gazlar, atmosferde birikerek bir katman oluşturmaktadır. Güneşten gelen ışınların yer küreden ayrıldıktan sonra bu katmanda yansıması neticesinde tekrar yeryüzüne gelmesi ile küresel ısınma meydana gelmektedir. Bu hadiseye de sera etkisi denilmektedir. Yer kürenin beklenenden daha fazla ısınmasını sağlayan ve ısı dengesini düzenleyen bu sürece ‘tabii sera etkisi’ denilmektedir. Başlıca sera gazları karbon dioksit, metan, diazotmonoksit florlu gazlar olarak bilinmektedir. Sera gazları neticesinde yerküre, sanayi öncesi döneme göre 1,2 santigrat daha fazla ısınmıştır.” dedi.
“TÜRKİYE İKLİM
DEĞİŞİKLİĞİNDEN
EN FAZLA ETKİLENECEK ÜLKE”
İklim değişikliğinin etkilerinin önümüzdeki yıllarda daha da hissedilir olacağını ifade eden Eroğlu şunları kaydetti: “En iyimser tabloya göre 2100 yılında 1,8 santigrat artışı, en kötümser tabloya göre 4,0 santigrat artış olması beklenmektedir. Netice olarak da iklim değişikliğinin etkileri arasında; Seller, fırtınalar, aşırı sıcaklık, su kaynaklarının azalması, gıda üretiminin azalması ve kuraklık hatta göçleri sayabiliriz. Akdeniz iklim kuşağında bulunan ülkemiz, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek ülkelerden biridir. Uluslararası alanda bununla ilgili faaliyetler yapıyoruz. İklim değişikliğinin etkilerini yakından takip etmek ve küresel manada yapılacak çalışmaları belirlemek için bütün ülkelerin katılımı ile Birleşmiş Milletler tarafından COP toplantıları tertip edilmektedir. Türkiye, 1992 yılında Rio Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde hem EK-1 hem de EK-2 ülkesi olarak yer almıştır. ABD gibi EK-2 listesinde yer alan ülkelerin mesuliyetleri daha fazla olduğu için ülkemiz 2001 yılında Marakeş’te gerçekleştirilen 7. Taraflar Konferansında EK-2 listesinden ancak çıkabilmiştir. Ardından ülkemiz, 24 Mayıs 2004 tarihinde BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine EK-1 ülkesi olarak taraf olmuştur.”
“EN ÖNEMLİ FAKTÖR YUTAK
ALANLARIN GELİŞTİRİLMESİDİR”
Çevre ve Orman Bakanı olduğu dönemde, 2009 yılında Türkiye’nin Kyoto Protokolüne resmen taraf olduğunu hatırlatan Eroğlu şu ifadeleri kullandı: “Ülkemiz protokolün tarafı olmakla birlikte herhangi bir sera gazı azaltım yükümlülüğü almamıştır. Ülkemiz özellikle uluslararası alanda devam eden bütün toplantı ve konferanslara etkin katılım sağlamıştır. Bakanlığım döneminde; 2009 yılında Kopenhag 15. Taraflar Konferansına, 2010 yılında ise Meksika Cancun 16. Taraflar Konferansına Türk heyeti başkanı olarak katılım sağladık. Cancun’dabütün taraflarla görüşülerek Türkiye’nin özel şartları kabul edilmiştir. Türkiye özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde son 18 yılda iklim değişikliği ile mücadele ve uyum çalışmaları konusunda devrim niteliğinde çalışmalara imza atmıştır. Ormancılık, su ve enerji, ulaştırma, çevre ve atık yönetimi gibi konularda büyük yatırımlar yapmıştır. İklim değişikliği ile mücadelede en önemli faktör yutak alanların arttırılmasıdır. Özellikle ormanlar yutak alanların başında gelmektedir. Ülkemiz bu manada çok büyük faaliyetler gerçekleştirmiştir.”
“18 YILDA TÜRKİYE’NİN
ORMAN VARLIĞI ARTTI”
“Son 18 yılda yaptığımız muazzam ağaçlandırma ve ormancılık faaliyetleri neticesinde, Türkiye, orman varlığını arttıran nadir ülkelerden biri olmuştur.” diyen Eroğlu, “Son 18 yılda, 5,2 milyar fidan toprakla buluşturulmuştur. 2003 yılında 20,8 milyon hektar olan orman alanımızı 22,9 milyon hektara yükselttik. Orman varlığımızı 2,1 milyon hektar arttırdık. İklim değişikliği en çok da su kaynaklarını etkilemektedir. Suyumuzun her bir damlasını kullanmak için su yatırımlarında Cumhuriyet tarihimizin rekorlarını kırdık. Son 18 yılda devasa su yatırımları gerçekleştirdik. 8 bin 697 adet tesisi aziz milletimizin hizmetine sunduk. Bu tesislerin 600’ü barajdır. Bu barajlar özellikle kurak dönemlerde, içmesuyu, sulama suyu ve enerji üretiminde çok büyük fayda sağlamışlardır. Ülkemiz enerji üretiminde yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını arttırmıştır. Hidroelektrik, rüzgâr ve güneş enerjisi üretimini yaygınlaştırılmıştır. Özellikle hidroelektrik enerji üretiminde Türkiye büyük hamle yapmıştır. İnşa ettiğimiz 590 hidroelektrik enerji santrali sayesinde 2003 yılında 26 milyar kilovat olan hidroelektrik enerji üretimimizi 110 milyar kilovata yükselttik.”
“DOĞALGAZIN YAYGINLAŞMASI
ÇEVRE KİRLİLİĞİNİ ÖNLEDİ”
Bütün illere ve hatta pek çok ilçeye doğalgaz iletildiğini dile getiren Eroğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Doğalgazın yaygınlaşması ve kömür kullanımının azaltılmasıyla zararlı gazların atmosfere salınımı azalmıştır. Doğalgazın ulaştığı toplam nüfusumuzu 68 milyona yükselttik. Bütün şehirlerimizde hava kirliliği ölçüm istasyonları kurularak şehirlerimizinhava kirliliği online olarak takip edilmektedir. Hükümetimizin sağladığı teşvik paketleri ile miadını doldurmuş, eski teknoloji araçlar trafikten çekilerek yerlerine yeni teknoloji araçlar geçmiştir. Özellikle yeni teknoloji hibrit araçların desteklenmesi bu manada çok etkili olmuştur. Ayrıca Türkiye elektrikli araç üretimi konusunda büyük bir seferberlik başlatmıştır. Toplu taşımada Marmaray, hızlı tren hatları ve hafif raylı sistemler yaygınlaştırılmasıyla tabiata bırakılan karbondioksit salınımı azaltılmıştır. Düzenli katı atık toplama merkezleri kurulmuştur. İlk defa tıbbi atık toplama merkezleri, Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde başlatılmıştır. Geri dönüşüm tesisleri yaygınlaştırılmıştır.”
“İKLİM KOMİSYONU
EN YOĞUN ÇALIŞAN KOMİSYON”
TBMM’de bütün siyasi partilerin ortak kararıyla bir araştırma komisyonu kurulduğunu dile getiren Eroğlu, “TBMM Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonuna üye milletvekillerimiz ortak kararla beni Komisyon Başkanı olarak seçmişlerdir. 23 Mart 2021 tarihinden itibaren Başkanlığımda çalışmalara başlayan komisyon, yoğun bir toplantı ve çalışma programı yürüterek toplam 24 toplantı gerçekleştirmiştir. Komisyonumuz çok kapsamlı ve iklim değişikliği ile alakalı uyum çalışmaları noktasında çok sayıda teklif ve tavsiyelerinin olduğu raporunu tamamladıktan sonra Ekim ayında TBMM Genel Kuruluna sunacaktır. İnşallah ülkemizin iklim değişikliği ile mücadelesinde bir rehber ve harita niteliğinde olan raporun çok faydalı olacağına inanıyoruz. Türkiye, yeni iklim rejiminde finans ve teknoloji desteklerine erişim talebinin karşılanması kaydıyla 2015 yılında Paris Anlaşması’nı kabul etmiş ve 22 Nisan 2016 tarihinde imzalamıştır. Ancak bu anlaşmayı henüz TBMM Genel Kurulumuzda görüşerek onaylamamıştır.” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKİYE’NİN KAZANDIĞI ÖZEL
ŞARTLAR DİKKATE ALINMALI”
Veysel Eroğlu, Paris Antlaşması’nın ana hedefinin, küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerinin 2 santigrat derece artış seviyesi ile sınırlı tutulup, hatta mümkünse 1,5 santigrat derecede durdurmak olarak açıkladı. Eroğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Düşük sera gazı salımlı ve toplumun iklim dirençli kalkınma yolunda uyumlu finansman akışının sağlanması olarak belirlenmiştir. Paris Antlaşması’nın öngördüğü bu küresel sıcaklıklardaki artışın sınırlandırılmasına yönelik uzun süreli hedefe ulaşmak için, taraf ülkelerin mümkün olabilecek en kısa sürede sera gazı salımlarının küresel tepe noktasından yüzyılın ortasına kadar, iklimin dengeli olduğu bir dünya için hızla azaltılması şeklinde özetleyebiliriz. Ülkemiz Paris İklim Anlaşmasını ilk imzalayan ülkelerden biriydi. Ancak ülkelerin yükümlülükleri ile alakalı adaletsizlikler sebebiyle bu anlaşmayı yürürlüğe koymamıştı. Cancun’da ülkemizin kazandığı özel şartların dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Gelinen bu noktada Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi yeni yasama döneminde Meclis Genel Kurulunda bu anlaşma yüce meclisimizin takdirine sunulacaktır. İçinde bulunduğumuz bu dünya ve yaşadığımız çevre bize atalarımızdan miras değildir. Ancak her birimiz bu dünyayı koruyup gelecek nesillere daha yaşanabilir bir çevre bırakmak için birer emanetçiyiz ve var gücümüzle çalışmalıyız.”
>> Ş. Cüneyt BURSALIOĞLU’nun Haberi