Ülkemiz Şu An Faiz Bağımlısı Bir Hasta Çözüm Milli Görüş
Saadet Partisi Afyonkarahisar İl Başkanı Beytullah Karataş, Gazeteniz Kocatepe'ye yaptığı değerlendirmede Türkiye'nin faiz ekonomisinden kurtulması gerektiğini belirtti. Karataş, Milli Görüş'ün ahlak ve maneviyat politikasına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekti
Saadet Partisi Afyonkarahisar İl Başkanı Beytullah Karataş, Gazeteniz Kocatepe’ye 2025 yılını değerlendirdi, 2026 yılından beklentilerini açıkladı. Karataş, Afyonkarahisar ve Türkiye için kutuplaşma siyasetinin bırakılması mesajı verdiği röportajda, Milli Görüş’ün temel yaklaşımlarını da anlattı.
“MİLLETİMİZ SABIRLA AYAKTA KALMAYA ÇALIŞTI”
Kocatepe: Başkanım 2025 biraz zor geçti ekonomik olarak. 2026 miladi yılı geliyor ama 2025’i hem partiniz açısından hem de Türkiye açısından değerlendirebilir misiniz?
Saadet Partisi Afyonkarahisar İl Başkanı Beytullah Karataş: 2025 yılı milletimizin sabırla ayakta kalmaya çalıştığı bir yıl olarak geçti. Hem ülkemizde hem Afyon'da insanlarımızın ekonomik olarak iyice daraldığı, sosyal anlamda adaletsizliklerin arttığı, yine bununla beraber yönetim krizlerinin de derinleştiği bir yıl olarak öne çıktı. 2025, Hayat pahalılığını şu anda tamamen kalıcı hale getirdi. Asgari ücretli, emekçi, çiftçi enflasyon karşısında ezilmiş bir pozisyona gelmiş oldu. Açıkçası orta direğin de yok olması tamamen o katmanlar arasındaki uçurumu artırmış oldu. Özellikle ekonomik olarak faizli sisteminin, borç ekonomisinin, israf ekonomisinin sürdürülmesi; üretim, istihdam, adil paylaşım yerine günü kurtaran pansuman politikaların tercih edilmesi ülkede adalet duygusunu geri plana itti. Gençlerimizin gelecek kaygısı maalesef haddinden fazla. Ailelerimizde, gençlerimizde, çocuklarımızda açıkçası geçim derdiyle baş başa bırakılmış olduk. Yeni kavramlar öğrendi.
“EV GENCİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALAR YAPACAĞIZ”
Kocatepe: Ne eğitimde, ne istihdamda gençler deniliyor şimdi…
Karataş: Ev genci tabiri var. Bunu Genel Merkez Gençlik Kollarımız çok önemli bir çalışma haline getirdi. İllerde de bir çalışma yapılıyor. Ev genci nedir? Kimdir? Topluma da bunu, tabii hepimizin elinde bir ev genci var ama topluma yansıyan yönünü şehirlerin meydanlarında ev genci nedir? Bunu Gençlik Kollarımız tiyatral bir görüntüyle Afyon’da da anlatacak.
Bu ev genci nasıl oluştu? Ülkedeki ekonomik olarak insanların, gençlerin çizilen olumsuz tabloya, tablonun bir göstergesi olarak ortaya çıktı. Bugün gençlerin ümitsizliği, umutsuzluğu, özellikle yurt dışına olan gençlerin göçü, yine eğitimden mahrum kalan gençlerin sayısının artması… Üniversitelere bakıyorsunuz bugün, liselere bakıyorsunuz, tamamen ekonomik kaygılardan üniversite okuyacağı şehre gitmeyen gençler artmaya başladı. Bugün kendi işletmemize gelen bir müşterimiz çocuğuyla beraber geldi. Buradan çocuğumu Ankara'ya uğurlayacağım, turizm okuyor dedi. Ankara'da böyle dil öğrenebileceği bir yer var mı, yok mu? Mecbur, yurt dışına göndereceğiz. Bir öğrencinin Ankara'da 25-30 bin lira neredeyse gideri var. Ankara'da yaşaması için, aylık. Bu meblağ bile asgari ücretin katbekat üstünde bir meblağ. Çalışan kesim ve emeklilerimiz, yıl sonu gelse de bir zam olsa telaşında. Bir yandan da telaşla beraber açıkçası yapılacak zamlar da açıkçası insanımızın belini büküyor. Asgari ücrete yapılacak zam kadar belki daha fazlası gıdada, kiralarda ciddi bir yansım olarak dönüyor.
“AFYON’DA DA TÜRKİYE’DE DE KAYNAK VAR”
Kocatepe: Varsın zam olmasın, alım gücümüz artsın diyen de var…
Karataş: Onu diyecektim. Alım gücümüz yükselsin de gerekirse hiç zam almayalım diyen kitlede haddinden fazla. Böyle bir Türkiye profilinde insanların mutlu olması. Elbette hamdolsun yaşıyoruz, bir nefes alabiliyoruz. Rabbimize hamdolsun. Ama bununla beraber bu ülkenin kaynakları bir avuç zengine veriliyorsa, bu ülkenin kaynakları potansiyeli olan, enerjisi olan gençliğe harcanmıyorsa, bu gerçekten bence düşünülmesi gereken bir durum.
Kocatepe: Peki Başkanım kaynak var mı?
Karataş; Kaynak var. Mesela, Afyonkarahisar’ın çevre şehirlere çıkan bütün yollarını kapatalım. Afyon'a kimse girmesin, kimse de çıkmasın. Afyon'un kaynakları yeter mi sadece Afyon'da yaşayanlara? Fazlasıyla yeter diye düşünüyorum. Türkiye'nin bütün sınır kapılarını kapatsak, havayollarını kapatsak, tren yollarını kapatsak, kara yollarını kapatsak, Türkiye'nin imkanları da kendine yeten bir ülke mi? Aslında olması gereken kendine yeten bir ülke. Yeraltı kaynaklarıyla, yerüstü kaynaklarıyla, doğal güzellikleriyle, tarihi turizm güzellikleriyle, gastronomisiyle ülkemizin kaynakları yeter. Ancak bu sistem, bu düzen bize tamamen kendine köle eden, kendine mecbur bırakan bir sistem haline getiriyor insanımızı. Aslında burada bir problem var. 1974'te MSP-CHP koalisyonunda Erbakan Hoca ve Merhum Ecevit el ele vererek bu ülkenin kaynaklarını, bu ülkenin insanına aktarma noktasında büyük bir gayret sarf etti. Türkiye'de 90'dan fazla fabrikanın temeli atıldı. Afyonkarahisar'da bu fabrikaların 5 tanesi kuruldu. Milli Görüş’ün, Saadet Partisi'nin bu ülkeye verdiği değeri bence çok büyük bir şekilde gösteriyor. Baktığınızda Milli Selamet Partisi o dönem Cumhuriyet Halk Partisi ile bir koalisyon yürüttü. Hep koalisyonları kötü gösterirler ama hiçbir zaman 1974’te Türkiye'ye yapılan o adımları göstermezler. Bu noktada Erbakan Hocamızın ve Ecevit'in ülkeye bu yaptıkları emekleri göz ardı edemeyiz. Afyon'daki, Şeker Fabrikası, Alkoloid Fabrikası, SEKA Kağıt Fabrikası, Et Balık ve Süt Kurumu, bunun yanında çeşitli iştirakler kurularak bölgemizin zenginleşmesi sağlandı. 2018 yılında Afyon Şeker Fabrikasının satılması, SEKA Kağıt Fabrikasının satılması, haraç mezat malzemelerinin tamamen satılması, elden çıkarılması Afyonkarahisar'a yapılan bence en büyük ihanetlerden birisiydi. 2018 yılında özellikle Şeker Fabrikasında biz büyük eylemler yaptık. Bu fabrika satılmasın, bu ülkenin değerleri bu ülkede kalsın, özelleştirilmesin şeklinde. Ama AK Parti iktidarı geldiğimiz noktada Şeker Fabrikasını sattı, özelleştirdi, şeker fabrikasını sattı. Alkoloid Fabrikası dünyada ilk üçe giren morfin üretimi noktasında çok ciddi potansiyel olan bir fabrika. Satılmadı çok şükür. Ayakta durmaya çalışıyor. Oradaki gerçekten fabrikaya emek veren emekçilere de teşekkür ediyoruz. Oranın daha fazla kapasitesinin artırılarak bölgeye ve tüm dünyaya hizmet vermesi sağlanması gerekiyor. Bugün geldiğimiz noktada insanlar 3 harfli marketlerden yoğurt alıyor, peynir alıyor. Şimdi geçen ben Sülümenli'ye gittim. 3 harfli marketlerden birisi açılmış. Merkeze yakın 10 dakika mesafede bir belde aslında. O marketin önünde markete giren amcalara, abilere, teyzelere baktım. Aslında hepsinin evinde ben biliyorum en az 5'er 10'ar tane inek vardı. Büyükbaş, küçükbaş hayvanları vardı ve etini, sütünü, kaymağını, yoğurdunu, peynirini bu insanlar kendileri üretirdi. Hepsi baktığımda o 3 harfli marketin içine girip işte bir kilogram peynir, işte bir kilo süt, efendime söyleyeyim yarım kilo kıyma alır pozisyona gelmişse. Ücra köylerinde de bu 3 harfli marketleri gördükçe açıkçası bu yerel halkın da kolaya kaçması kaçınılmaz oluyor. Bu bence toplumun fotoğrafı anlamında önemli. Ben bunu babama söylediğimde babam da biraz gülümsedi yani hakikaten öyle dedi. Gerçekten durumumuz acınası halde. İşte bu konuda direnmesi lazım çiftçinin, tarımcının direnmesi lazım, hayvancının direnmesi lazım. Bu direnci sağlayacak şey de ülkedeki iktidarın tarıma, hayvancılığa gerekli değeri vermesi, bütçeden ayrılan payını gerektiği kadar vermesi. Baktığınızda faiz lobilerine bugün bütçeden ayrılan miktarı hepimiz görüyoruz. Bugün ekonomiyi birkaç politikayla düzeltebilirsiniz dertli birkaç insanla eğitimi düzeltebilirsiniz ya da tarımı düzeltebilirsiniz, hayvancılığı düzeltebilirsiniz. Ama ülkede eğitimi kaybettiğiniz zaman, gençliği kaybedersiniz. Ümitsiz değilim, ümitvarım. Ama bu gençliğimizin elinden tutması gereken de iktidardır, muhalefettir, siyasi partilerdir, sivil toplum kuruluşlarıdır. Topyekun bir seferberlik olması gerekiyor. Türkiye artık kavgalardan yoruldu. Her seçim süreci geldiğinde bakıyorsunuz bir kutuplaşma hakim. Kutuplaşma artık ülkeye bir fayda vermiyor.
Toplum şu anda gerçekten ahlaki kötü durumda. Televizyon kanallarını açtığımızda ilk beş haberi izliyorsunuz, intihar vakaları, aldatma vakaları, gasp vakaları, öldürme vakaları, aile içi sıkıntılar. Gündüz kuşakları zaten rezalet durumda. Yani evde televizyon açık olduğunda şöyle 5-10 dakika baktığınızda zaten televizyonun ne kadar ahlaki bir çöküntü olarak bizim evlerimize yerleştirdiğine şahit oluyoruz.
MİLLİ GÖRÜŞ’ÜN ÖNCELİĞİ AHLAK VE MANEVİYAT
Kocatepe: Başkanım tam da noktada Anadolu Gençlik Derneği ve Milli Görüş Vakfı gibi iki kardeş kuruluşla da birlikte büyük çalışmalara imza atıyorsunuz. Genel olarak bunlardan da bahsedebilir miyiz?
Karataş: Milli Görüş Hareketi 50 yılı aşkın bir hareket. 1969'da Erbakan Hocamızın Milli Selamet, Milli Nizam Partisi ile yola çıktığı, Milli Selamet, Refah, Fazilet ve Saadet ile yoluna devam ettiği bir hareket. Bağrından birçok siyasi yetiştirmiş, ülkeye değer katan birçok insanı topluma kazandırmış. Ülkenin gerçekten geleceğine yönelik adımlar atmış bir siyasi hareketiz. Bugün geldiğimiz noktada Erbakan Hocamızın en önemli çıkışı, önce ahlak ve maneviyat. Çünkü toplum ahlaklanırsa, manevi yönden güçlü hale gelirse, milli değerlerine, manevi değerlerine önem verirse, toplum sadece ahlaken değil, ekonomik olarak da ayağa kalkar ve bölgesinde güçlü hale gelir. Bölgesinde güçlü hale geldikten sonra öncelikle İslam toplumlarını harekete geçirir. Sonrasında da Saadet Partisi’nin 3 ideali var. Yaşanabilir Türkiye, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünya. Yaşanabilir Türkiye dediğimizde ülkenin kaynaklarıyla tüm topluma yayan kaynaklarıyla geçinebildiği, yaşayabildiği, huzur içinde, müreffeh bir Türkiye. Yeniden büyük Türkiye, bölgesinde güçlü, sözü geçen, dünyada siyaset sahnesinde gerçekten itibar edilen bir ülke konumuna gelmesi, mazlumlara kol kanat gelen bir ülke haline gelmesi, devamında da yeni bir dünya… Yaklaşık 15-20 yurt dışı seyahatim oldu. Hepsinde de müşahede ettim. Türkiye haricinde toplumların beklediği bir millet yok. O yüzden Türkiye bu konuda hem bölgesine hem İslam alemine hem de bütün insanlığa bence kol kanat gerebilir. Bu noktada yeni bir dünya ideali de Erbakan hocamızın koymuş olduğu ideal. Bütün siyasi hareketleri incelediğimizde herkes politika noktasında olumlu şeyler söylüyor ama yeni bir dünya ideali bizi diğerlerinden ayıran bir iddia. Biz yeni bir dünya ideali dediğimizde Afyon'un Sahipata Mahallesi'nin arka sokağındaki aç kalan insanın da huzurunu, saadetini istiyoruz. Türkiye'deki zulüm gören, mazlum olan, adalet bekleyen insanların da huzurunu istiyoruz. Aynı zamanda Suriye'de, Irak'ta, Arakan'da, Filistin'de zulüm gören Müslümanların huzurunu, mutluluğunu, saadetini de istiyoruz. Yeni bir dünya ideali, aynı zamanda Arakan'da zulüm gören insanların da huzurunu istiyor. Aynı zamanda Amerika'nın arka sokaklarında aç kalan, bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayan, aynı inanca sahip olmayan insanların da huzurunu istiyor. Saadet Partisi’nin bu ideali zulüm kimden gelirse gelsin karşısında, hak, adalet, eşitlik, kardeşlik kimden gelirse gelsin yanında olan bir idealin temsilcisi anlayışı. O yüzden bu önce ahlak ve maneviyat dediğimiz temellendirmenin içerisine bu söylediğim bütün kavramlar giriyor. Biz her zaman hakkı ve adaleti üstün tutan bir hareketiz. Milli Gençlik Vakfımız, Anadolu Gençlik Derneğimiz de bu yönde çalışıyor. Şuurlu Öğretmenler Derneğimiz öğretmenlere yönelik çalışma yapıyor. Esnaf ve Sanatkarlar Derneğimiz esnaflara yönelik çalışma yapıyor. İMG Milli Görüş Yardım Organizasyonumuz sosyal yardımlaşma ve dayanışma anlamında yurtiçi yurtdışı faaliyetler de yapıyor. Yine Cansuyu Derneğimiz bu anlamda yetim çalışmaları, kurban çalışmaları organize ediyor. Yine Din Bir Der Derneğimiz din görevleriyle alakalı çalışma yapıyor. Tek Der Teknik Elemanlar Derneğimiz mühendisler, mimarlar yönelik çalışma yapıyor. Yine bununla beraber düşünce kuruluşumuz ESAM, yılların kuruluşudur. Siyasi hareket kurulduğu süreçte ESAM kurulmuştur fikri bir temeli oturtmak için. ESAM da bu fikri anlamda partimizi, hareketimizi beslen bir anlayışla hareket ediyor. Bütün bu Milli Görüşçü kuruluşlarımız o anlamda buna hizmet ediyor. Bu açıdan biz de o Milli Görüşçü kuruluşlarımızda aylık ve düzenli olarak toplantılar yapıyoruz. Afyonkarahisar’daki ve Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarını da biz Saadet Partisi'ne hizmet ediyor, etmiyor diye ayırmıyoruz. Bütün sivil toplum kuruluşlarıyla da diyaloğumuzun güçlü olduğu bir dönemdeyiz açıkçası. Afyon'daki birçok sivil toplum kuruluşuyla, başkanıyla iletişimimiz güçlü. Her ne kadar bazı sivil toplum kuruluşları siyasi fikrimizden dolayı tabelamızın altında görünmek istemese de ya da bizimle fotoğraf vermek istemese de bazen randevu vermek istemese de bizler yine de onları hoş görüyoruz. Bu konuda da seçim süreçlerinde genelde bu randevu retleri yaşıyoruz ya da telefonu açmamalarına şahit oluyoruz. Bizimle görünmek istemeyenlerin ertesi gün bir milletvekiliyle çok rahat gurur duyarak fotoğraflarını da görüyoruz. Bu ikili diyaloglarda biz bunu gerçekten ben önemsiyorum. Yani insanlar acaba onunla görünürsem onun gibi düşünür müyüm diye kaygıda bulunuyorlar. Bizim öyle bir derdimiz yok. AK Partili arkadaşlar da bizim kardeşimiz. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlar da kardeşimiz. Milliyetçi Hareket Partili, DEVA, Demokrat, Gelecek, bütün siyasi partilerdeki arkadaşlarımız. Herkesin farklı bir fikri var. Sizin de farklı bir düşünceniz var. Herkesle biz otururuz, konuşuruz. Bu ülkeye dair hayallerimizi, hedeflerimizi konuşabiliriz. Geçtiğimiz sene bir televizyon yayınında, sosyal medya kanalında demiştim. AK Parti Gençlik Kolları'ndan bir genç yazmıştı yorumda. Dedim ben AK Parti Gençlik Kolları'yla bir oturup çay içmek istiyorum. Halka açık konuşmak istiyorum. Halkın karşısında da konuşabilirim. Aynı şekilde Cumhuriyet Halk Partili Gençlik Kolları'yla da. Milliyetçi Hareket Partili gençlerle de… Çünkü bu ülkede bizim konuşmaya ihtiyacımız var. Konuşursak bütün problemlerin çözülebileceğine inanıyorum. Kutuplaştıkça, ayrıştıkça bölünen bir hale geliyoruz. Ben bu konuda her zaman birlikten, beraberlikten, kardeşlikten yanayım. Afyon yerelinde de ben şöyle düşünüyorum, Afyon'daki siyasi havayı bizim olabildiğince bu kardeşlik içerisinde yürütmemiz gerekiyor. Benim ideallerim farklı, yetkiyi aldığımda yapacağım işler farklı ama biz Afyon için değer üretiyorsak bir arada olabilmeliyiz, bir araya gelebilmeliyiz. Ben de bunu bu şekilde değerlendiriyorum.
“AFYON BELEDİYESİ’NİN YILLIK BÜTÇESİ, TÜRKİYE’NİN 22 SAATLİK FAİZ ÖDEMESİ”
Kocatepe: Peki 2026'da sonraki nasıl bir Türkiye görüyorsunuz?
Karataş: Açıkçası biz Saadet Partisi olarak sorunları konuşan değil, çözüm üreten, günü değil, yarını planlayan, makamı değil, milleti önceleyen bir hareketiz. 2026 yılından da beklentimiz açıkçası bu yönde politikaların gerçekleşmesi. Ama yarının fotoğrafını bize veren şey bugün şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında görüşülen bütçe görüşmeleri. Bakıyorsunuz tarıma ayrılan bütçeye, eğitime ayrılan bütçeye. Yine bununla beraber gençliğe ayrılan bütçeye, ülkenin temel problemlerini ayıran bütçeye bakıyorsunuz. Bir de faize ayrılan bütçeye bakıyorsunuz. Afyon Belediyesi'nin 2026 bütçesi 6 milyar 774 milyon lira. Türkiye’nin 22 saatlik faiz ödemesine karşılık geliyor. Sadece 22 saatlik faiz karşılığı Türkiye'de. Türkiye'nin sadece 22 saatlik faizini Afyon Belediyesi bir yılda bütçe haline getiriyor. Tamamen ya facia bir durum. Torunumuzun torunu da şu an borçlu.
Kocatepe: Başkanım, sizin Adil Düzen ve faizsiz bir dünya yaklaşımınız var. Bu sistemde nasıl olacak?
Karataş: Keşke elimizde bir böyle hani derler ya sihirli değnek öyle bir şey olsa da tabloyu değiştirebilsek ama biz bugüne bir anda gelmedik. Bugüne AK Parti iktidarının yetkiyi aldığı günden bu yana sistemli bir şekilde geldik. Biz Saadet Partisi olarak 2002'den bu yana bu ülkenin tamamen faizle yönetileceğini, yönetildiğini her platformda söyledik. Ülkede faize harcanan paraları, tüketime harcanan paraları, üretime harcanmayan emekleri her zaman ifade ettik. 22 yıl ülkesi için çalışan bir iktidar olsaydı ülkede neler olurdu? Bir bağımlı hastaya, bağımlısı olduğu nesne dolayısıyla tedavi ederken o nesneyi birden kesemezsiniz. Vücudun o nesnenin yokluğuna alıştırılması gerekiyor. Ülkemiz faiz bağımlısı bir hasta. Bu sistemin değişmesi gerekiyor. Sistem değişmeden bu ülkedeki kaynaklar gerçek sahiplerine aktarılmadan faizsiz sistemden maalesef bahsedemeyiz. Bu ülkede iktidara mensup birkaç kişi, birkaç vekil faizsiz sistemi istiyoruz diyebilir ama asıl mesele işte bütçeye ayrılan faizde, oylamada ortaya çıkar. O yüzden hani bunu değerlendirirken ya benim işte iktidar mensubu bir ağabeyim var, milletvekili var, çok güzel, Allah razı olsun, faizi istemiyoruz biz, inşallah kovacağız diyor ama 22 yıldır ülkeyi getirdikleri nokta orada. Şimdi bakacağız kimlerin elleri bu faiz bütçesine onay verecek, kimlerin elleri onay vermeyecek. Milletimizin bu açıdan değerlendirmesi gerekiyor. Eğer ülkeyi üretim odaklı hale getirirsek, tüm gençliğiyle, enerjisiyle, genciyle, kadınıyla, yaşlısıyla üretim yapan bir ülke haline getirirsek ben sonuç alacağımızı düşünüyorum. Ama bugün bu iktidar gitmeden bunun da gerçekleşeceğini ben düşünmüyorum. Çünkü mevcut iktidar bugün tamamen faize bizi teslim etmiş, ülkeyi tamamen tüketim toplumu haline getirmiş bir halde.
“ERBAKANCI DEĞİLİZ, HOCA’NIN GÖSTERDİĞİ İDEALİN PEŞİNDEYİZ”
Kocatepe: Mevcut iktidar diyorsunuz ama mevcut iktidar aslında söylemlerde Erbakan Hoca'dan, Erbakan Hoca'nın projelerini yerine getirdiğinden bahsediyor. Siz bu konuda aynı düşünmüyorsunuz sanırım…
Karataş: Düşünmüyoruz tabii ki. Şimdi kendileri bir kere gömleği çıkardık dediler. Şimdi o Erbakancılık oluyor. Bizde -cılık, -cilik meselesi yoktur. Bizde Milli Görüşçü vardır. Biz Erbakancı olsaydık Erbakan Hoca öldükten sonra bu dava bitmiş demektir. Ama biz Milli Görüşçüyüz. Milli Görüşçü nedir? Biraz önce saydığım yaşanabilir Türkiye, yeniden büyük Türkiye, yeni bir dünya idealleri taşıyan, son ana kadar bu emekten taviz vermeyen, ülkenin yine kalkınmasına dönük hamleler, siyaset üreten bir siyasi harekettir. O yüzden Erbakancı olsaydık, Erbakan Hoca'nın parmağına aldanırdık, parmağına bakardık. Ama biz Erbakan Hoca'nın gösterdiği ideale bakıyoruz, idealin peşinden gidiyoruz. Emin olun Erbakan Hoca da bugün yaşasaydı yine bu hedefimize, idealimize Allah rızadan razı olsun derdi. Hani bugün biz Erbakan Hoca'nın emanetini taşıyoruz demek değil. Erbakan Hoca hayattayken ne yapmışlar, ona bakmak lazım. Sayın Cumhurbaşkanın da Erbakan Hocamızla ilgili bir söylemi var. İşte tekerlekli sandalyeyle rapor alacaksın. İşte hastane köşelerinde koşacaksın sonra şunu bunu diyeceksin, demişti. Erbakan Hoca’nın ideallerini Saadet Partisi taşıyor.
Bakmadan Geçme