Vali Yiğitbaşı'nın Hayatının Özeti Bu Kitapta… Karşılıklı, Nazik Teşekkürler…
Ayşe Atilla'nın ilk kitabı Çocuklarla Koşan Kadınlar, Turkuvaz Kitap'tan çıktı. Kitapta evin yükünü çeken, iş hayatının stresi ile başa çıkmak zorunda kalan annelerin hayatlarına yer verildi. Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı'nın hayatından kesitler de kitapta bulunuyor
Yazar Ayşe Atilla’nın kendi deyimiyle ilmek ilmek işlediği, “Evin yükünü, işin baskısını, çocukların sorumluluğunu, toplumsal beklentileri ve daha nicesini hesaba katarak başka bir yol, daha iyi bir yol bulan ve kardelen gibi fışkıran tüm kadınlara” ithaf ettiği ilk kitabı Çocuklarla Koşan Kadınlar yayınlandı.
Kitabı Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı’na da armağan eden Ayşe Atilla, “Kıymetli Kübra Hanım, koşarcasına yürüdüğünüz tüm bu yolların her ne olursa olsun bizi Allah’ın rızasından uzaklaştırmaması temennisiyle” yazısıyla duygularını dile getirdi.
Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı da Ayşe Atilla’nın bu jestine karşılık şu paylaşımı yaptı:
“İlkbahar için çiçek soğanlarını eken o sabırlı eller gibiyiz biz… Her adımda biraz daha derine iniyor, toprağı, emeği ve umudu yeniden yoğuruyoruz. Çünkü biliyoruz ki tohuma sahip olmak, hayatın anahtarına sahip olmaktır. Çocuklarımızla, ailelerimizle koşarcasına yürüdüğümüz yolların bizi her daim umuda, güzelliğe ve Allah’ın rızasına yaklaştırması duasıyla. Hayat yolculuğunda çocuklarıyla yürüyen, tökezleyen, zaman zaman koşan bir anne olarak benim de yaşanmışlıklarıma yer verilen bu anlamlı çalışmayı sizlerle paylaşmak istedim… Kıymetli yazar Ayşe Atilla’ya, hikayemi anlamlı bulup kaleme aldığı için şükranla.”
Vali Yiğitbaşı’nın mesajını alıntılayan Ayşe Atilla ise “Sayın Valim, bu teşekkürün muhatabı olmak çok ama çok kıymetli. Nasıl güzel bir kız kardeş selamı bu böyle… Ben teşekkür ederim asıl, hikâyenizi esirgemediğiniz için” dedi.
Kitapta Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı’nın hayatından kesitler sunulan bölüm, şu cümlelerle başlıyor:
“Bazen çok ilginç karşılaşmalar oluyor hayatta. Geçtiğimiz haftalarda mutfakta yemek yaparken bir dönem dizisi izlemeye başladım. 27 Mayıs Darbesi öncesi, Adnan Menderes'in idam edilişi ve sonrasında yaşanan sağ-sol mücadelesini konu edinen dizinin bir bölümünde dönemin Yargıtay Başkanı İmran Öktem'in cenaze töreni konu edildi. Cenaze namazını korkusundan kıldırmayan ve kaçan bir imamdan bahsediliyordu. E tabii, işin aslının öyle olmadığını tahmin etmek zor değil. Kimmiş bu şahsiyetli adam diye Google'dan araştırırken tanıdım Hafız Ali Güran'ı. Oldukça ilgimi çekti bu tarihi duruşu.
Ruhuna Fatiha bile okudum. Birkaç gün sonra Kübra Yiğitbaşı ile röportaj için irtibata geçtim. Ön görüşmemizde oradan buradan sohbet ederken, Kübra Hanım'ın Merhum Hafız Ali Hoca'nın torunu olduğunu öğrendim. Ben şaşkınlık içindeyken sordu, ‘Dedemi pek kimseler bilmez, siz nereden tanıyorsunuz?’ diye. Olduğu gibi anlattım. Bu tevafuk karşısında duygulandık. Şuna kani oldum ama ben, Hafız Ali Güran ismi unutulmamalı. Kitabı yazılmalı, belgeseli çekilmeli, şiiri yazılmalı... Kübra hanıma gelince, ilkbahar için çiçek soğanları eken toprak kazıcıları vardır ya hani. İşte tıpkı onlara benziyor yaşam serüveni. Öyle güçlü bir hikâyesi var ki. Bunu, elde ettiği akademik başarılarından çıkarmıyorum elbette. Oraların salt meslek edindirme yerleri olduğunu hepimiz biliyoruz zira. Kübra Hanım, tohuma sahip olmanın, hayatın anahtarına sahip olmak olduğunu bilen biri. Bütün bir mücadelesi bunun için. Yolu açık olsun...”
Bakmadan Geçme
