Afyon'dan Tüm Türkiye'ye Örnek Olacak Otizm Projesi
Ulusal Otizm Konfederasyonu Genel Başkanı Fatma Kilci Kavas, zaman zaman öfke krizine girebilen otizimli bireylerin tedavi sürecinde dönüşümlü kullanılacak yataklı servislerin elzem bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
Ulusal Otizm Konfederasyonu Genel Başkanı Fatma Kilci Kavas, Afyon Otizm Dernek Başkan Yardımcısı Mine Olucak ile birlikte Kocatepe’nin 61’inci kuruluş yıldönümü dolayısıyla ziyarette bulundu.
Ulusal Otizm Konfederasyonu Genel Başkanı Fatma Kilci Kavas, www.kocatepegazetesi.com takipçilerine konfederasyonun çalışmaları ve otizmli bireylerin karşılaştığı zorlukları anlattı.
“AFYON MERKEZLİ KONFEDERASYONA 40 İL ÜYE”
Yaklaşık 1,5 yıl önce Afyonkarahisar’da kurulan Ulusal Otizm Konfederasyonu’nun çocuklara ve ailelere yönelik projeler yürüttüğünü dile getiren Kavas, “Konfederasyonumuzun 40 ilden üyesi olup yeni başvurular değerlendirme aşamasındadır. Konfederasyon olarak kurulduğumuz andan itibaren tamamen otizmli çocuklarımızın hayatlarına dokunan çalışmalar yürütmeye çalıştık. Bütün bakanlıklarla iletişim halindeyiz. Şu anda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla yürüttüğümüz projelerimiz var.
Bireysel hizmet danışmanlığı gibi önemli ve çocuklarımızın hayatına dokunan projeler geliştiriliyor. Bununla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birlikte ‘İkinci Otizm’ eylem planını yürütüyoruz ki bütün tüm illerimizde, yerelde otizmli çocuklarımız için neler yapılabileceğimizi tüm kamu kurumlarının yetkilileri dörder aylık periyottaki toplantılarda konuşuyorlar ve o toplantılarda kararlar alınıyor. Bu toplantılarda; Valilik, Belediye, Milli Eğitim ve Sağlık Müdürlükleri gibi tüm kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri yer alıyorlar. Toplantılarda bir yıllık süreçte neler yapılabileceğine yönelik program çıkartılıyor.” ifadelerine yer verdi.
“SAĞLIK BAKANLIĞI İLE DE ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜYORUZ”
Söz konusu çalışmaların yanı sıra Sağlık Bakanlığı ile çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Genel Başkan Fatma Kilci Kavas, “Sağlık Bakanlığı bünyesinde Otizm Daire Başkanlığı var. Onlarla sürekli iletişim halindeyiz. Türkiye geneli aslında istediğimiz bizim, tüm illerde yaygınlaşmasını beklediğimiz kamu hastaneleri kapsamında kapalı servislerin açılması, kapalı kliniklerin açılmasıdır. Bu gerçek anlamda son derece önemli bir konudur ve kesinlikle basit bir talep değildir. Otizmli çocuklar için servislere, dönüşümlü kliniklere ihtiyaç elzem. Çünkü otizmli çocuklar doğdukları andan itibaren psikiyatri ilaçları kullanabiliyor. Bazen bu ilaçlar uzun süre kullandığında yan etkilere yol açabiliyor. Bunlar saldırganlık, öfke patlamaları ve krizlere neden olabiliyor. Bazen de ergenlikle birlikte çocuklardaki hormonal değişiklikler bu saldırganlığa neden olabiliyor.
Tabi iletişim kuramayan insanların da kendilerince bir öfkesi oluyor ve derdini anlatamamak da bir öfke nedenine dönüşüyor. Dolayısıyla bir öfke patlamaları yaşayabiliyorlar. Bu öfke patlamalarında genelde kendilerine bakım veren insanlara daha çok zarar verebiliyorlar. Bakımı sağlayan anne, baba, büyük anne her kimse yani en yakınında kimler varsa onlara zarar verebiliyorlar. Genelde otizmli bireyler normal gelişim gösterdikleri için iri yapılı, fiziken gelişmiş olabiliyorlar. Fiziksel olarak güçlü de tipler oluyorlar. Eğer kontrol edilemezlerse ağır zararlara neden olabiliyorlar. Bu tip çocukların bu öfke krizleri anında krizi kontrol etmek için hastanelerde kapalı kliniklere ihtiyacımız var. Bilindiği üzere Toplum Ruh Sağlığı Merkezleri var. Mesela şizofren hastalarının tedavi edildiği orada atölyeler var. Bu hastalara iş, uğraş terapileri yapılıyor. Otizmliler için de böyle şeyler yapılmalı.” dedi.
“TOPLAM 5 İLDEKİ KLİNİKLER YETERSİZ KALIYOR”
Otizmin sağlık alanında başlıca bir yerde konumlandırılması gerektiğini dile getiren Kavas, “Otizmli bireylerin sağlık içinde ayrıca bir şekilde konumlandırılıp, tedavi edilerek, terapilerle sosyalleşmelerini sağlamak gerekiyor. Aslında hayallerimizden birisi de Toplum Otizm Merkezlerinin kurulmasıdır. Bu merkezlerde hem uzman doktorlar hem de psikiyatri uzmanları tarafından yürütülecek çalışalar sonucu günlük hayata uyumla devam etmeleri sağlanabilir düşüncesindeyiz. Dünya da ve Türkiye’de olduğu gibi kimi zaman aileler olarak otizmli bireylerin öfke patlamaları sonucu ciddi sıkıntılar yaşanıyor.
Şu anda bizim konfederasyonumuza bağlı sayısı 40’ı geçen ilimiz var. Bu sıkıntıları gönderilen fotoğraf ve video iletilerinde sıkça görüyoruz. Öfke patlaması geçiren çocuklarımız için dönüşümlü geçici bakım ve tedaviler sağlayacak kliniklere ihtiyaç var. Türkiye geneli 81 ilde ve otizmin sayısının şu anda 1,5-2 milyona çıktığını düşünürsek 5 ildeki klinikler yer yetersiz kalmakta. Her ilde 3'er 4'er yataklı, en azından süreci yönetebilecek kadar kliniklerin açılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu dönemi sağlıklı ve kolay bir şekilde atlatabilmek bizim için çok önemli. Bu kliniklerin açılması için bakanlıkla ilgili görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Eğer bu tür birimler açılırsa aslında aileler için de büyük bir sorun ortadan kalmış olacak.” diye konuştu.
Otizmli ailelerde yükün ağırlıklı olarak annelerde olduğunu hatta evliliklerin çoğu zaman otizmli çocukların bakım ağırlığı nedeniyle sona erdiğine dikkat çeken Kavas, “Ağırlıklı olarak sorumluluk annelerimizin omuzlarında ve evde saldırgan bir çocukla tek başına yaşamak gerçekten ciddi manada sıkıntı.” diye konuştu.
“AFSÜ VE DEVLET HASTANESİNDE OTİZMLİLERE ÖZEL KLİNİK GÜNDEMDE”
Otizm vakalarının 2000’li yılından itibaren arttığının altını çizen Kavas, şunları kaydetti: “1980 yılının ortalarında tek tük otizmli bebekler doğarken 2000’li yıllar itibariyle otizmli doğan bebek sayısında inanılmaz bir artış yaşandı. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Sağlık Müdürü bu sene için de ‘3 bin kişiye otizm teşhisi koyduk.’ dedi. Acaba 3 bin kişiye diğer hastalıkların teşhisi konulmuş mudur? Buna bir bakmak lazımdır. Otizm vakasında istatistiksel olarak da bir patlama yaşıyoruz. Dolayısıyla artık bunu görmezden gelmemiz mümkün değil. Günümüz şartlarında gebelik takibinde tespiti yapılabilen ve önlenebilen bir hastalık değildir. Önlenebilir değil ama eğitimlerle, tedavilerle, terapilerle daha otizmli bireyler daha normal davranış kalıplarını benimseyip günlük hayata adapte olabilmektedir. Tabi her otizm vakası kendine özel ve farklıdır.
Mental sağlığı zekâ düzeyine göre de farklılık gösteriyor. Zekâ seviyesi normal olanlar da belki akranlarını yakalama şansını, gerekli terapiler sonucu yakalayabilir. Ama bu umutlandırmasın. Çünkü otizm başlı başına ağır bir durumdur. Dolayısıyla profesyoneller tarafından tedavi edilmesi gerekir. Aileler genelde anne, çocuk olarak yaşadıkları için bu öfke patlamaları ya da kriz anlarında ciddi manada annenin hayati tehlikesi dahi oluşabiliyor. İşte tam da bu noktada bu zamanları yönetecek kliniklerin açılması zorunludur. Otizm de engellilik olarak tanımlanıyor ama bence otizm, engelden daha ayrı tutulması gereken özel bir durumdur. Eğitim konusunda, sağlık konusunda ayrı bir pencere açılması gerekiyor. Dikkat edilirse Türkiye'de hiçbir engel grubuna bir eylem planı ikinci kez yapılmadı. Sadece otizmliler için ikinci bir eylem planı yapılıyor.
Bu durum aslında bakanlıkların da farkında olduğu farklı, zor bir alandır. Afyonkarahisar’da kurulan Ulusal Otizm Konfederasyonu olarak en azından şehrimizde örnek çalışmaları başlatmak istiyoruz. AFSÜ Rektörlüğüne Prof. Dr. Sayın Âdem Aslan’ın atanmasıyla birlikte hemen konuyu gündeme getirdik. İnşAllah AFSÜ’de böylesi örnek bir kliniğin açılması gündemdedir. Afyonkarahisar İl Sağlık Müdürü Sayın Dr. Hakkı Öztürk’te sağ olsun konuya yakından ilgi gösteriyor. Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’nde de inşAllah böylesi bir bölümün kurulması gündemdedir. Bizler Toplum Ruh Sağlığı diye tabir edilen alanda otizmli bireyler için çalışma yapılmasını istiyoruz.
Çocukluktan çıkıp yetişkin hale gelip öfke krizinde kontrolü güç olan otizmli bireylerin sağlık disiplini içerisinde kontrol edilebilecekleri bir alana ihtiyaç var. İnşallah Afyonkarahisar olarak bu çalışmaların hayata geçirilmesiyle Türkiye geneline de örnek olabiliriz. Biz Afyonkarahisar’da yaşayan otizmli bireylerin aileleri olarak şanslıyız. Çünkü başta Afyonkarahisar Valiliği olmak üzere sağ olsunlar ilgili kurum ve kuruluşlardan gerekli destekleri alabiliyoruz. Ama konfederasyon olarak sorumluluğumuz var. Bu iş sadece Afyonkarahisar ile bitmiyor. Türkiye genelinde bu çalışmaların yapılması ve yürütülmesi lazımdır. İnşallah bunu da başarmak için çalışacağız.”