Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Afyon’da zemin bilinci kötü durumda

Jeoloji Mühendisleri Odası İl

Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Yüksek Jeoloji Mühendisi Dr. Yusuf Ulutürk, yüksek katlı ve titreşime karşı koyamayacak bina yapımının Afyonkarahisar için büyük tehlike arz ettiğini söyledi. Ulutürk, 17 Ağustos 1999 depreminden sonra zemin bilincinin kendisine göre daha kötüleştiğini 14 katlı bina imalatlarını örnek göstererek dile getirdi

 

TMMBO Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Yüksek Jeoloji Mühendisi Dr. Yusuf Ulutürk, büyük Marmara Depreminin 20. yıldönümünde deprem gerçeğini ve 8 Ağustos tarihinde komşu İl Denizli’nin Bozkurt ilçesi merkezli depremi Kocatepe Gazetesine değerlendirdi.
“ÇEŞİTLİ ÇALIŞMALAR YAPILDI”
Yusuf Ulutürk, 17 Ağustos 1999 tarihinde merkez üssü Gölcük olan 7,4 bazı kaynaklara göre de 7,7 büyüklüğünde 45 saniye süren ve resmi bilgilere göre 18 bin 373 kişinin yaşamını yitirdiği yüzyılın afeti diye tanımlanan bir deprem meydana geldiğini söyledi. Büyük Marmara Depreminde 23 bin 781 kişinin yaralanıp, 505 kişinin sakat kalıp, barınma sorunlarıyla karşı karşıya kaldığını hatırlatan Ulutürk, “20 yıl önce ki büyük depremde devlet kurumları iyi koordine olamadığından ilgili kurumlar enkazlara ancak depremden birkaç gün sonra ulaşabilmişti. Çünkü yollar ağır hasar görmüş ulaşımda zor sağlanmıştı. Dolayısıyla olası bir depremde aynı hataları tekrarlamamak için çeşitli çalışmalar zaman içerisinde gerek sivil toplum kuruluşları gerekse hükümet tarafından yapılmaya çalışıldı.” dedi.
“AFET GERÇEĞİ ÜLKEDE
YETERİNCE ANLAŞILAMADI”
Yusuf Ulutürk deprem sonrası ortaya çıkan olumsuz tablonun afet sonrası ortaya çıkan zararların doğrudan belirleyicisi olan düşük standartlı, sağlıksız ve yasa dışı bir yaklaşma, hızlı ve düşük kalitede kentleşme, bilimsel normlara uymayan arazi kullanımı ve yer seçim kararları olduğunu söyledi. Ulutürk, “Tüm bu olumsuzlukları düzeltecek yasal düzenleme ve idari yapılanmaya ilişkin bütünlüklü çalışmaları geç yapmış olmamız başlıca nedenler olarak sayılabilir. 8 Ağustos 2019 tarihinde Denizli’nin Bozkurt ilçesinde 5,7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. 5,7 büyüklüğünde bir deprem olmasına rağmen 100’ü aşkın konutun ağır hasar gördüğü, 800’e yakın binanın da hafif hasar aldığı belirlendi. Yaklaşık 200 kilometrelik bir alanı kapsayan bu deprem yerin ortalama 7 kilometre derinliğinde meydana geldi. 800’e yakın yapının hafif hasarlı oluşu afet gerçeğinin ülkemizde yeterince anlaşılamadığını göstermektedir.” diye konuştu.
“İMAR AFFI KALİTESİZ
YAPI STOKUNU ARTIRDI”
Deprem gerçeğine karşı gerekli önlemin hala hayata geçirilemediğine dikkat çeken Ulutürk, “Başta deprem olmak üzere doğa olaylarının depreme dönüşmemesi için yapılması gerekenlerin en başında afet zararlarını azaltıcı, önleyici yasal düzenlemelerin bilimsel, teknik normları ve uluslar arası standartlara uygun olarak yapılması gerekmektedir. Tüm bunları kâğıt üzerinde konuşurken son günlerde bilindiği üzere İmar Affı ile ilgili hızlı bir yapılaşma var. Özellikle depremden sonra ve son zamanlarda Karadeniz bölgemizde ki sel felaketlerinde gördüğümüz acı gerçek şu; İmar affından dolayı yapılan ve mühendislik kurallarına uygun olmayan binaların büyük miktarda hasar gördüğünü anlamış ve görmüş bulunuyoruz. İmar Affı ile birlikte kalitesiz yapı stokunun daha da arttığını görüyoruz. Bu tür yasal düzenlemeler sık aralıklarla yapılmamalıdır. Çünkü biz Oda olarak daha büyük felaketlere sebep olabileceğini düşünüyoruz.” şeklinde konuştu.
“JEOLOJİK GERÇEKLİK
ESAS ALINMALI”
Jeoloji Mühendisleri Odası olarak; Bu işi yapmakla görevlendirilen AFAD’ın yanında başkaca kurumlarında yer aldığını belirten Ulutürk şu ifadelere yer verdi:
“AFAD’ın hasarları azaltacak çalışmaları tek çatı altında birleştirerek yapmasının daha etkili ve verimli şekilde olacağını düşünüyoruz. Oda olarak düşüncemiz ülkemizin jeolojik gerçekliğine uygun olarak hazırlanmayan imar planı esas jeolojik, jeo teknik etüt raporları, yönlendirici kabul edilmemektedir. Güvenli yapılaşma süreçlerinde yer alması gereken jeoloji hizmetlerinin dışlandığı görülüyor. Mutlaka mümkün olduğunca jeolojik ve fizik raporları gerçeklerine göre çalışmalara yapılmalıdır. Buna uygun yapıların üretilmesi bizim oda olarak ön planda tuttuğumuz konulardan biridir.”
“İHTİYAÇ AKIL BİLİM
VE MÜHENDİSLİK”
Türkiye’nin jeolojik yapısı gereğince her zaman yıkıcı depremler yaşanabileceğine dikkat çeken Ulutürk, “Kar kaygısı ya da kaderci bir anlayışla değil insan aklına, bilim ve mühendisliğe önem veren politikaların uygulanmasıyla, başta deprem olmak üzere tüm afetlere karşı yapılar daha güvenli ve dayanıklı hala gelecektir. Başta deprem olmak üzere ülkemizde ki doğa olaylarına karşı bilimsel, akla uygun politikalar üretilmesi zorunluluğunu tekrarlıyorum. Tüm bunlar özellikle deprem sonrası yaşanan zararları azaltmada önem taşımaktadır.” ifadelerini kullandı.
“ZEMİN BİLİNCİ
DAHA İYİ DEĞİL”
Afyonkarahisar’ın büyük bölümünün birinci derece deprem bölgesinde yer aldığını belirten Ulutürk şunları söyledi:
“Şehrimizin çok az kısmı ikinci derece deprem bölgesidir. Hissetme anlamında birinci derece deprem bölgesiyiz. Daha güvenli yapılar üretmemiz mümkündür. Belli imar esas ve jeolojik raporlarının esas alınmasıyla bunu sağlamak mümkündür. Güvenli gözükmeyen belli katların dışına çıkılması uygun görülmeyen yerlerde bu kuralara uymak gerekiyor. Son olarak hissettiğimiz Denizli’nin Bozkurt ilçesi merkezli depremde ortalama 30 saniye olarak ön görülüyor. Eğer bu depremin titreşim periyodu daha fazla olsaydı Allah korusun daha büyük sıkıntılar yaşanabilirdi. Bundan dolayı yüksek katlı binalar ve titreşime karşı koyamayacak binaların yapımı şehrimiz için büyük tehlike arz ediyor. Özellikle zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu Uydukent ve Sahipata’nın bir kısmında yapılaşmaya daha da dikkat etmek gerekiyor. Ama genel anlamda gördüğümüz tüm bu kuralların aşıldığıdır. Allah korusun ileride bunlar farklı şeylere neden olabilecektir. Bir daha söylüyorum zemin etüdü ve mühendislik planlamaları yapılmadığı sürece bu felaketlerle her zaman karşılaşmamız mümkündür. Deprem değil bina öldürür. Zemin iyileştirmesi adı altında fore kazık çakılması veya jet grout gibi bir iyileştirme yapmak binanızı ve afeti korumuyor. 17 Ağustos 1999 tarihindeki büyük Marmara Depreminden sonra Afyonkarahisar’da zemin bilinçlenmesi bence daha kötü duruma geldi. Bu tarihten önce ilimizde 14 katlı yer var mıydı? Yoktu.” >> Burcu AYDIN’ın Özel Haberi

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti