Böcek Ailesi'nin Adli Tıp Raporu Çıktı. Şüphe Otel'de
Tatil için geldikleri İstanbul'da vefat eden Afyonlu gurbetçi Böcek ailesinin ölümüne ilişkin Adli Tıp raporu öncelikli bulgunun oteldeki kimyasal madde zehirlenmesi olduğunu ortaya koydu.
İstanbul Fatih'te, gıda zehirlenmesi şüphesiyle hastaneye kaldırılan Almanya'da turist olarak gelen Afyonkarahisar-Bolvadin'de Böcek ailesinden, anne, baba ve iki çocuk olmak üzere tüm fertler hayatını kaybetti.
Olayın ardından gıda zehirlenmesi ihtimali üzerinde durulurken, midyeci, lokumcu, kokoreççi ile kafe işletmecisi tutuklandı. Aynı otelde konaklayan iki turistinde zehirlenme belirtileri ile hastaneye kaldırılmasının ardından dikkatler otel işletmesine çevrildi. Otel mühürlenirken otel sahibi H.O., otel çalışanı, ilaçlama şirketi yetkilileri S.K., D.C., ilaçlama görevlisi ile iki kişi gözaltına alındı.
ADLİ TIP RAPORU ÇIKTI
Böcek ailesinin ölümüne ilişkin Adli Tıp raporu paylaşıldı. Raporda öncelikli bulgunun oteldeki kimyasal madde zehirlenmesi olduğu belirtildi.
Raporda anne ve çocuklarda ölümcül travmatik bulguya rastlanmadığı, mide duvarında kanama ve ülser gibi bulguların olduğu, toksikolojik incelemelerde ise ölümcül bir madde tespit edilmediği belirtilmiştir. Raporda, ölümlerin oteldeki ortamdan kaynaklı kimyasal madde zehirlenmesi veya daha düşük olasılıkla gıda zehirlenmesi sonucu olabileceği ifade edilmiştir. Kesin ölüm sebebinin, devam eden laboratuvar analizleri sonrası belirleneceği kaydedildi.
MİDYECİ, LOKUMCU VE KOKOREÇÇİNİN İFADESİ ORTAYA ÇIKTI
Soruşturma kapsamında gözaltına alınan ve dün çıkarıldığı hakimlikçe tutuklanan midyeci Y.D, lokumcu F.T, kokoreççi E.E. ile kafe işletmecisi F.M.O'nun savcılıktaki ifadelerine ulaşıldı.
Şüphelilerden kokoreççi E.E, savcılıktaki ifadesinde, dükkanda bulunduğu sırada siparişlerin hazırlanmasıyla herhangi bir şekilde ilgilenmediğini, iş yerinde kullanmış oldukları malzemeleri dükkana satan firmaların getirdiğini, kendilerinin sadece ödemesini yaptığını iddia etti.
Market zincirlerinden de malzeme aldıklarını aktaran şüpheli E.E, aynı ürünleri günlük 300-400 farklı kişiye verdiklerini, bu zamana kadar herhangi bir şikayetin olmadığını öne sürdü.
Şüpheli E.E, ürünlerin hijyenine dikkat ettiklerini ve olaydan 1 hafta önce iş yerinde denetim yapılarak ürünlerin hijyen kurallarına uygun olduğuna dair tutanak tutulduğunu savundu.
"DÜKKAN İÇERİSİNDE ÇOCUKLAR HERHANGİ BİR ÜRÜN YEMEDİLER"
Tutuklu şüpheli lokumcu F.T. ifadesinde, iş yerinde sigortalı olarak çalıştığını ifade ederek şunları söyledi:
"Dükkan içerisinde çocuklar herhangi bir ürün yemediler. Ayrıca anne ve babaya ikram ettiğim nar çayından da içmediler. Müşterinin almış olduğu 200 lira karşılığındaki 1100 grama gelen lokumdan aynı gün içerisinden yaklaşık 200 farklı müşteriye satmışlığımız olmuştur. Satın almayan 200 farklı müşteriye de bu lokumdan tattırmışızdır. Bu olayda da tanımadığım müşteri karışık lokum satın almıştı. Bizim lokumlarımız paketinden açılıp bittikçe tezgah önüne yenileriyle değiştirir. Haftada bir de aynı lokumun yenilerini sipariş ederiz. Meydana gelen ölüm olayıyla benim satmış olduğum herhangi bir ürünün bağlantısı olduğunu düşünmüyorum."
KAFECİ: SİRKÜLASYON VAR İÇECEKLER TAZE
Tutuklu şüpheli kafe işletmecisi F.M.O. da çayları anne ve babanın, gazlı içeceği ise çocukların içtiğini, iş yerinde günlük 150-200 kadar adisyon olduğunu, iş yerinde sirkülasyon fazla olduğu için içeceklerin her zaman taze olduğunu, ölümlerle bağlantısının olmadığını öne sürdü.
Bir diğer tutuklu şüpheli midyeci Y.D. ise 5 senedir midye sattığını, bu zamana kadar böyle bir olayla karşılaşmadığını, olay günü 1050 tane midye aldığını, saat 22.00 sıralarında bütün midyeleri bitirdiğini ileri sürdü.
Şüpheli Y.D, gün içerisinde aynı midyeden yaklaşık 10 tane yediğini ve midye yiyen aileye 1 porsiyon satış yaptığını anlatarak "Midyeyi adam ile kadının yediğini gördüm. Ancak çocukların yiyip yiyemediklerini görmedim" iddiasında bunundu.
İLAÇLAMA ŞİRKETİNİN SAHİBİ İLAÇLARIN ÖLDÜRÜCÜ OLMADIĞINI İDDİA ETTİ
Soruşturma kapsamında gözaltında bulunan şüpheli resepsiyonist M.M.U.D, olayın ilaçlamadan dolayı meydana geldiğini düşünmediğini, ilaçlanan odanın bitişiğinde oturduğunu ifade ederek, "İş arkadaşlarımda aynı şekilde uzun süre çalışmaktadır. Herhangi bir olumsuzluk yaşamadık" şeklinde savunma yaptı.
İlaçlama şirketinin sahibi olan şüpheli Z.K, şirketinin 6 yıldır faaliyet gösterdiğini, internet üzerinden sayfalarının olduğunu, haşere ilaçlama üzerine çalıştıklarını belirterek herhangi bir eğitim sertifikasının olmadığını, Sağlık Bakanlığından onaylı ilaçları kullandıklarını öne sürdü.
Z.K, "Bu ilaçların kullanıldığı bölge, oda, salon ve benzeri yerler ilaçlama yapıldıktan sonra kapatılır. Ayrıca hava sızması olmasın, koku çıkmasın diye de kapı aralıkları, pencereler ve havalandırma boşlukları bantlanır. İlaçlanan alanın 1 ya da 2 saat bu şekilde durması, içeri kimsenin girmemesi gerekir. Ancak içeride biri olsa da bu ilaçların öldürücü bir etkisi yoktur. İlacın etkisinin süreceği zaman boyunca ilaçlanan alana girmemelerini söyleriz" şeklinde ifade verdi.
Simit işletmecisi şüpheli M.K, 14 yıldır simit sattığını, 2 ayda bir rutin olarak İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından denetlendiğini belirterek, "Ben dükkanımda titizlikle temiz bir şekilde çalışırım. Bu olayın benim satmış olduğum simit, poğaça ürünleriyle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir şey olsaydı günde 3 bin adet simit, poğaça çıkarmaktayım. Bu çıkardığım ürünlerin hepsi satılmaktadır" iddiasında bulundu.
"İLAÇLARI SUYLA KARIŞTIRARAK POMPAYLA İLAÇLAMASINI YAPTIM"
İlaçlama şirketinde çalışan şüpheli D.C, günlük yevmiye ile çalıştığını, ilaçlama eğitimi aldığını ve oteli kendisinin ilaçladığını anlatarak "Resepsiyonda duran kişiyle görüşerek, ilaçlama şirketinden geldiğimi aynı odanın tekrardan ilaçlanacağını söyledim. O da beni resepsiyonun hemen yanında bulun 101 nolu oda olan duble yerin kapısını açarak içeriye aldı. Daha önce ilaçlama yaptığım ilaçları suyla karıştırarak 1 litrelik sprey pompayla ilaçlamasını yaptım. Olay günü sızmaları engellemek amaçlı tuvalet kapısının bantlanmasını özenle yaptım. Hatta çıkarken odanın kapısını da bantladım" iddiasında bulundu.
Otel işletmecisi şüpheli H.O, ayağındaki rahatsızlıktan dolayı yaklaşık 3 aydır otele bir kez gittiğini, kendi yokluğunda otele H.D'nin baktığını, otelin ruhsatının tam olduğunu ve oteli işlettiği süre zarfında benzer bir şikayetin olmadığını ileri sürdü.
Şüpheli R.B, üniversite öğrencisi olduğunu, geçimini sağlamak için 2 aydır otelde resepsiyonist olarak çalıştığını, 11 Kasım 2025'te otele gittiğinde 101 numaralı odanın kapısında bantlar olduğunu, lobide herhangi bir koku hissetmediğini öne sürerek "12 Kasım’da normal çalışacaktım ancak arkadaşımla görüşmek için hastayım diye lobide çalışan arkadaşımdan çalışmasını istedim. Ben aslında hasta değildim. Sadece arkadaşımla görüşmek için yalan söyledim. Zaten böyle bir rahatsızlığım bulunsaydı hastaneye giderdim. Olayları sonradan öğrendim" şeklinde kendisini savundu.
Diğer şüpheli S.K. de ilaç şirketinin sahibinin babası olduğunu, herhangi bir görevinin olmadığını, sadece SGK girişinin bulunduğunu iddia ederek "Kesinlikle şirkette çalışmıyorum. Bir senedir Ordu'da ikamet ederim. Çalışan D.C. beni arayarak polis memurlarının kendisini arayarak kullanmış olduğu ilaçlardan numune alacaklarını söyledi. Tek gitmek istemediği için beni de çağırdığını söyledi. Ben otel ilaçlandığında Fatsa'daydım" beyanında bulundu.
Soruşturma kapsamında Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğinde gözaltındaki 7 şüphelinin işlemleri devam ediyor.


