'Düzenli Kan Bağışları Hayat Kurtarıyor'

AFSÜ Atatürk Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Programından Dr. Öğretim Üyesi Serkan Şen, düzenli ve gönüllü kan bağışçıları sayesinde sağlık sisteminin nefes alıp, hayatların kurtulduğunu vurguladı.

Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Atatürk Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu Tıbbi Laboratuvar Teknikleri Programından Dr. Öğretim Üyesi Serkan Şen, Dünya Kan Bağışçıları Günü dolayısıyla kan bağışı ile ilgili bilgiler verdi.

'Düzenli Kan Bağışları Hayat Kurtarıyor'

“KAN LABORATUVAR ORTAMINDA ÜRETİLEMEYEN TEK ÜRÜN”

Kan bağışının, sağlık sisteminin en hayati bileşenlerinden biri olduğunu dile getiren Dr. Öğretim Üyesi Serkan Şen; “Kan bağışı sistemin en hayati bileşenlerindendir. Çünkü kan, laboratuvar ortamında üretilemeyen tek tedavi aracı olup, sadece gönüllü bağışçılardan temin edilebilir. Her gün ülkemizde binlerce kişi; ameliyatlar, doğumlar, kazalar, kan hastalıkları ve kanser tedavileri gibi nedenlerle kana ihtiyaç duymaktadır. 

Özellikle talasemi, lösemi gibi hastalıklarda düzenli kan transfüzyonu hayati önem taşır. Bağışlanan kanlar; doğrudan tam kan olarak kullanılabildiği gibi, eritrosit, plazma ve trombosit gibi bileşenlerine ayrılarak da birçok hastalıkta kullanılır. Örneğin, ağır kan kaybı yaşayan bir hasta eritrosit süspansiyonuna ihtiyaç duyarken, bağışıklık yetmezliği olan bir hastada plazma desteği gerekebilir.

Lösemi gibi kemik iliği hastalıklarında ise trombosit desteği yaşamsaldır. Eğer zamanında yeterli kan bağışı yapılmazsa, kana ihtiyacı olan hastalar için ciddi riskler doğar. Acil durumlarda uygun grupta kan bulunamazsa, tedavi gecikir, ameliyatlar ertelenir ve bu durum yaşam kaybına kadar varabilir. 

Ne yazık ki bazen bir hayat, yalnızca bir ünite kan bulunamadığı için kaybedilebilir. Bu yüzden kan bağışı, sadece bir iyilik değil; telafisi mümkün olmayan durumların önüne geçen bir yaşam sorumluluğudur. Düzenli ve gönüllü bağışçılar sayesinde sağlık sistemi nefes alır, hayatlar kurtulur.” dedi.

“KAN BAĞIŞÇILARI DÜZENLİ SAĞLIK KONTROLÜNDEDİR”

Genel olarak 18 ile 65 yaş arasındaki, en az 50 kilogramağırlığında olan ve bulaşıcı hastalık taşımayan sağlıklı bireylerin kan bağışında bulunabileceklerini belirten Şen, “Bağış öncesinde yapılan kısa sağlık taramaları sayesinde kişinin kan vermeye uygun olup olmadığı belirlenir. Kan bağışı yapacak kişinin tansiyonunun, hemoglobin düzeyinin ve genel sağlık durumunun uygun olması beklenir.

Ayrıca son dönemde herhangi bir cerrahi operasyon geçirmemiş, enfeksiyon yaşamamış veya belirli ilaçları kullanmamış kişiler tercih edilir. Kadınlar yılda en fazla 3, erkekler ise 4 kez kan bağışında bulunabilir. Tüm bu kriterler bağışçı adaylarında istemeden bir ihtiyaç sahibine fayda yerine zarar verebilir miyim kaygısına neden olabilir fakat her bağış noktasında bir hekim bağışçının genel sağlık durumunu ve bağış kriterlerini sağlayıp sağlayamadığını kontrol eder ve uygun olmayan birinden kan bağışı alınması söz konusu olmaz. Bu sebeple kan bağışı sadece hastalara umut olmakla kalmaz, aynı zamanda bağışçı için de düzenli sağlık takibi yapılmasına olanak tanır.” diye konuştu.

“BAĞIŞÇIYA OLUMLU PSİKOLOJİK ETKİSİ VAR”

Kan vermenin belirli aralıklarla sağlık durumunun kontrol edilmesini sağladığını dile getiren Şen, “Kan bağışı öncesi yapılan muayeneler sayesinde tansiyon, hemoglobin düzeyi ve genel sağlık durumu hakkında bilgi sahibi olunur. Düzenli kan bağışı, bazı çalışmalara göre kalp-damar hastalıkları riskini azaltabilir; özellikle demir düzeyinin dengeye gelmesine yardımcı olarak oksidatif stresin düşürülmesinde rol oynayabilir. 

Ayrıca psikolojik olarak da bağışçıya olumlu etkiler sağlar. Yardım etmenin, hayat kurtarmanın verdiği manevi tatmin, kişinin kendini topluma faydalı hissetmesini sağlar. Bu da ruh sağlığı açısından önemli bir kazanımdır.” şeklinde konuştu.

“KAN BAĞIŞI ORGANİZESİ VE TOPLAMA YETKİSİ TÜRK KIZILAYI’NDA”

Türkiye’de gönüllü kan bağışını organize etme ve toplama yetkisinin, Türk Kızılay’ına ait olduğunu belirten Şen, şu ifadelere yer verdi: “2005 yılında başlatılan ‘Güvenli Kan Temini Projesi’ ile kan hizmetlerinde ciddi bir dönüşüm yaşanmıştır. Bu proje kapsamında, gönüllü ve düzenli bağışçı sistemine geçilmiş; hastanelerde hasta yakını temelli kan temini yerine, Kızılay tarafından toplanan güvenli kanın ulusal düzeyde dağıtımı esas alınmıştır. 

Güvenli Kan Temini Projesi öncesinde Türkiye’de pek çok hastane kendi bünyesinde kan temin etmeye çalışıyordu. Bu sistemde, hasta yakınları çoğu zaman kendi olanaklarıyla kan bulmak zorundaydı. Bu da hem zaman kaybına hem de güvenlik açısından riskli sonuçlara yol açabiliyordu. Bağışların düzensiz ve ihtiyaca göre toplanması, kanın test edilmeden kullanılması gibi durumlar yaşanabiliyordu. 

 

2005 yılında Türk Kızılay’ı koordinasyonunda başlatılan Güvenli Kan Temini Projesi, bu dağınık yapıyı ortadan kaldırmayı hedefledi. Proje ile birlikte, kan bağışları gönüllü, karşılıksız ve düzenli hale getirildi; alınan her kan örneği modern laboratuvarlarda bulaşıcı hastalıklar açısından test edilip güvenli hale getirildikten sonra hastanelere ulaştırılmaya başlandı.”

“HAZIRLIKLI BİR ALT YAPI KURULDU”

Söz konusu sistemin beraberinde pek çok avantajı getirdiğinden söz eden Şen, “Kan temini merkezi hale geldi ve ihtiyaca göre yönlendirilebilir oldu.  Hasta yakınlarının kan bulma yükü ortadan kalktı. Kanlar test edilerek güvenli hale getirildi, bulaşıcı hastalık riski azaldı. Ulusal stok yönetimi sayesinde acil durumlar için deprem, salgın hastalık, savaş v.s hazırlıklı bir altyapı kuruldu.

“KÖK HÜCRE BAĞIŞÇLIĞI EŞLEŞME HALİNDE HAYATİ ÖNEMDEDİR”

Kök hücre bağışçılığnın, özellikle lösemi ve bazı kan hastalıklarıyla mücadele eden hastalar için yaşam kurtarıcı bir yöntem olduğunu belirten Şen, şunları kaydetti: “Kök hücreler, vücutta kan hücrelerini üreten özel hücrelerdir ve uygun vericiden alınarak hastaya nakledilir. Kan bağışıyla benzer yönleri olsa da, kök hücre bağışçılığı farklı bir süreçtir.

 Bağışçıdan kan bağışında olduğu gibi 450 mililitre değil sadece yaklaşık 5 mililitre kadar bir örnek alınarak Türkök sistemine gönüllü bağışçı olarak kayıt olunur. Gelecekte bir gün bir ihtiyaç sahibi ile doku grubu uyumu sağlanırsa bağışçı ile iletişime geçilir ve kök hücreler genellikle özel bir ilaçla vücutta artırıldıktan sonra aferez yöntemiyle koldan alınır. 

Bu işlem ağrısız ve güvenlidir. Kısacası, kan bağışçılığı daha sık ve kolay yapılabilirken, kök hücre bağışçılığı daha özel durumlar için ve eşleşme sağlandığında yapılan, hayati öneme sahip bir bağış türüdür. Ülkemizde Türkök Sistemi üzerinden bulunan ilikler ile hastalığı tedavi edilen çok sayıda lösemili çocuk ve yetişkin bulunmaktadır. Bu başarının devamı ancak ve ancak kök hücre bağışçılığının devamı ile mümkün olacaktır.”

Kocatepe Gazetesi - Bizi Sosyal Medyada Takip Edin!

Bakmadan Geçme