Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Sıtkı Usta’nın kızı geleneksel mirası korumaya çabalıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı
Sıtkı Usta’nın kızı geleneksel mirası korumaya çabalıyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı olarak yürüttüğünüz çalışmaların seyri nedir? Afyonkarahisar özelinde İkbal Termal Otel’de sergilenen ve satışa sunulan eserlerinizden, Kapadokya’daki çalışmalarınızdan söz eder misiniz? Üretkenliğinizin boyutu ne aşamada?
Nida Olcar: Çini dediğimiz zaman birçok atölye ya da fabrika sadece karo üretiyorlar. Örneğin camii çinileri gibi. Sadece tabak üzerine çalışan atölyeler var. Örneğin sadece nihale ve magnet üzerine çalışanlar var. Fakat Sıtkı Usta’nın atölyesi dediğimiz zaman Kütahya’da ki en kapsamlı atölye diyebilirim. Hayvan figürlerinden tabak figürlerine, kasa figürlerine kadar yaklaşık 350 çeşit eserimiz var. Yani 350 çeşit form üretiyoruz.
Çini eser imalatı son derece zor. Çok büyük ve çok küçük parçaların fırından parçalanmış ya da çatlamış olarak çıkma ihtimali yüksek değil mi?
Nida Olcar: Çini eser çalışmalarımızda bahsettiğiniz gibi biz çok küçük ve çok büyük parçayı fırından parçalanmadan, çatlamadan çıkarmayı başardık. Çini de en küçük parça olarak küçük tespih yaptık. Aynı anda fırından 33 tanesinin sağlam çıkmasını sağladık. Bu üretimimiz Çinide yaptığımız en küçük parçaydı. Defalarca denedik, fırından iki sağlam tespih aldık. Bir tanesi işadamı Sayın Rahmi Koç’un koleksiyonundadır. Bir tanesi de Afyonkarahisar’da İkbal Termal Otel’de sergileniyor. Çinideki en büyük form balık formumuzdu. Fırından tek parça çıkarmak çok önemliydi. İkbal Otel ve Afyonkarahisar bizim için çok önemli. Çünkü balık formumuzun bir tanesini burada sergiliyoruz. Yakın geçmişte de düzenlediğimi basın toplantısı ile bunu kamuoyuna duyurmuştuk. Hala yoğun ilgi gördüğü için bir metre boyunda çini de yaptığımız en büyük balığımız Afyonkarahisar’da sergileniyor.
Balık formundaki çini eseri sahiplenmeye yönelik talepler oldu mu?
Nida Olcar: Bir metre boyunda ki çini balık için çok talep aldık. Pazarlık süreci de oldu. Ama bizim gönlümüz satmaktan yana değil. Çünkü elde etmesi çok zor bir eser. Bir doğum sancısından çok daha büyük bir özveri ve sabır gerektiriyor. Belki de hiç yapamayacağız. İster istemez teknoloji ilerledikçe endüstriyel üretime kayılıyor. Ticari kaygı ve pratikliği ön plana çıkarmasak da çalışacak usta bulamıyoruz. Rahmetli babamım ustaları 70 yaşında ustalardı. Babamdan yaşça büyüklerdi. Ben geldim bir miktar benimle çalıştılar. Artık çalışacak durumda değiller. Onların yetiştirdiği, el verdiği çocukları isterse yaparsa olacak. Kısıtlı sayıda usta ile çalışıyoruz. Biz ikinci kuşak olarak çalışıyoruz. Bu sıkıntılı bir durumdur. Çünkü daha kolay üretimi sağlayan endüstriyel tasarıma gittik. Eski el emeğiyle üretilen vazolar kalıplara alınarak şu anda döküm vazolar piyasada. Bunların maliyeti daha az.
Endüstriyel tasarımlar işi sıradanlaştırmıyor mu? Bunun sanatçı yönü, estetiği, ruhu nerede kalıyor?
Nida Olcar: Bu iş bir yerde bitek. Dibe vurmadan çıkamıyorsunuz. Şu anda bu endüstriyel üretim dibe vurma aşamasına ulaştı. Tekrar geleneksel el sanatlarımız gündeme gelecek. Tekrar başa döneceğiz. Ne gerek var. Bitmiş bir sanatı canlandırmak yerine biz hala o atölyeyi ve ekipmanları korumaya çalışıyoruz. Eski usul çalışıyoruz. Çünkü eminim ki bir dönem tekrar moda olacak. Bir moda ile başlayıp tekrar geçmişe dönülecek. Tabii bunu yitirmeden, bir arayış içine girmeden sürdürmek çok önemlidir. Bizim için bunu yaşatmak çok önemli.
El emeği çini üretiminin deyim yerindeyse ekol olarak sürdürülebilmesi için, yeni nesilden yetenekli çocukların bu işe yönlendirilmesi için ne yapmak gerekiyor?
Nida Olcar: Bu soruyu sormanızdan çok memnun oldum. Eski ustalar bütün sırlarını, formüllerini saklarlardı. Kendi çocuklarına bile vermezlerdi. Benim rahmetli babamın bir ustası vardı. Oğlu da babamın atölyesinde çalışır, boya hazırlardı. Bu usta arkasını dönerek işini yapar kendi oğluna dahi göstermezdi. Rahmetli babam ‘Mennan Usta, artık yaşlanıyorsun çocuklara öğretelim’ dediğinde ‘Hayır beyim. Bu çocuklar cahil. Üç gün sonra biri 50 lira fazla verir. Gider bu formu başkasının atölyesinde kullanır’ diyerek formülleri vermedi. Ölmeden önce reçetelerini babama teslim etti. Babam da bana teslim etti.
Peki, Nida Olcar reçeteleri kime teslim edecek?
Nida Olcar: Şimdi ben düşünüyorum ne kadar bencil olabilirim? Benim aklımda şöyle bir proje var. Tabii ki de önce oğlum. Ama oğlum daha çok küçük. Ama oğlum ‘Anne bu işi yapmayacağım’ der başka bir mesleğe yönelirse işin boyutu değişir. Eğer bir Sıtkı üç gelirse bu reçeteler oğlum Sıtkı’nındır. Oğlum Sıtkı buna devam etmezse Kütahya’da ki Dumlupınar Üniversitemiz başta olmak üzere Türkiye’de ki Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde bu işle uğraşanlara bu reçeteler dağıtılacak. Bu konuda vasiyetnamem hazır. Banka kasasında bu reçeteler mevcuttur. Ola ki böyle bir şey olursa tüm üniversitelere dağıtılmak üzere kapalı zarflar halinde reçeteler hazır. Biz bu konuda kıskanç, bencil olamayacağız. Bunun sürdürülmesi gerekiyor. >> Burcu AYDIN’ın Röportajı

Nida Olcar
kimdir?
2008 yılında UNESCO Yaşayan İnsan Hazinesi ödülü alan rahmetli Sıtkı Olcar ustanın kızı olan Nida Olcar, babasını 2010 yılında kaybetti. Babasının vefatından önce onunla son dönemlerinde birlikte çalışan Nida Olcar Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı ve Devlet Sanatçısı ilan edildi. Nida Olcar, merhum babası Sıtkı Olcar Usta’nın bıraktığı atölyesini yaşatıyor.