'Organ Nakilleri Birden Fazla Kişiye Hayat Verebiliyor'
AFSÜ Organ ve Doku Nakli Komitesi Üyesi, Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuba Berra Sarıtaş, kadavradan yapılan organ nakillerinde ölen kişinin doku ve organlarıyla bir veya birden fazla kişiye hayat verebildiğine dikkat çekti.
Organ Bağışı Haftası dolayısıyla Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri Üniversitesi (AFSÜ) Organ ve Doku Nakli Komitesi Üyesi, Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuba Berra Sarıtaş, organ bağışlamak isteyenlerin merak ettiği konular hakkında bilgiler verdi.
“18 YAŞINI DOLDURAN AKIL DENGESİ YERİNDE BİREYLER BAĞIŞTA BULUNUR”
AFSÜ Organ ve Doku Nakli Komitesi Üyesi, Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuba Berra Sarıtaş, 2238 sayılı “Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun” uyarınca, 18 yaşını doldurmuş, akli dengesi yerinde olan herkesin organ bağışında bulunabileceğini belirtti. Sarıtaş, “Başta böbrek olmak üzere, karaciğer, kalp, akciğer, ince barsak ve pankreas gibi organlar ile kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas, kemik ve kemik iliği gibi dokular bağışlanabilir. Son yıllarda giderek artan oranda kol, bacak gibi uzuvlar bağışlanabilmektedir. Canlı vericiden organ bağışı için alıcı adayı hasta ile bir organ nakli merkezine başvurulması yeterlidir. Öldükten sonra kullanılmak üzere organlarınızı bağışlamak için büyük hastanelerin organ bağış ünitelerine, il ve ilçe sağlık müdürlükleri, hastaneler, aile sağlığı merkezleri, organ nakli ile ilgilenen Türkiye Organ Nakli Vakfına başvurulabilir.” ifadelerine yer verdi.
“BİRİNCİ DERECE YAKININ ONAYI ŞARTTIR”
Nakil süreci hakkında da bilgi veren Sarıtaş, “Kadavradan yapılan organ nakillerinde, yoğun bakım şartlarında beyin ölümü gerçekleşen kişilerden kadavra bağışı gerçekleştirilir. Beyin ölümü tanısı konulduktan sonra Organ Nakli Koordinatörlüğüne haber verilir. Ekip tarafından, merhumun ailesi bilgilendirilir. Eğer merhumun birinci derece yakınları organ nakline izin verirse Bölge Organ Nakli Koordinatörlüğüne bilgi verilerek hasta, Sağlık Bakanlığının öngördüğü tetkikler yapılarak nakil sürecine hazırlanır. Bakanlığın bekleme listesine göre organ bekleyen kişilerden uygun olanlar nakil için hazırlanır. Bağışlanan organlar uzman ekiplerce alınarak nakiller yapılır. Verici kişi kendisi ilan etmiş olsa da birinci dereceden yakınının onayı olmadan organları alınamamaktadır. Bu süreçleri hastanelerin Organ Nakli Koordinatörleri yürütmektedir. Kadavradan nakillerde ölen kişi doku ve organlarıyla bir veya birden fazla kişiye hayat verebilmektedir.” dedi.
“BEYNE GİDEN KAN VE OKSİJEN AKIŞI DURUNCA BEYİN ÖLÜR
Prof. Dr. Tuba Berra Sarıtaş, beyin ölümünün, yapay yaşam destek makinesi ile solunumu devam ettirilerek, nefes almanın sağlandığı, ancak makine yardımı ile mümkün olan, ancak beyin sapı da dâhil olmak üzere beynin tüm fonksiyonlarının geri dönüşümsüz kaybedilmesi olarak tanımlandığını açıkladı. Sarıtaş, şu ifadeleri kullandı: “Beyin ölümünde merkezi sinir sistemindeki faaliyetler geri dönüşümsüz olarak durur, kişi destek olmadan nefes alamaz hâle gelir. Beyin sapında meydana gelen bu durum, yasal anlamda bir ölümdür. Beynin kan dolaşımının bozulması ve beyne oksijen akışının durması beyin ölümüne sebep olur. Genellikle şiddetli kafa travmasına neden olan sebepler beyin ölümüne neden olabilir. Bunlar kaza, düşme, darp ve ağır yaralanmaları içerir. Ayrıca beyne giden kan ve oksijen akışı durduğunda da beyin ölümü meydana gelir. Beyin ölümün nedenleri arasında; kalbin durması, kalp krizi, felç, beyne pıhtı atması, şiddetli kafa travması, hipertansif beyin kanaması, travmaya bağlı beyin kanaması, ensefalit gibi yaygın beyin enfeksiyonları ve beyin tümörleri yer alır.”
“BEYİN ÖLÜMÜNÜN GERİ DÖNÜŞÜ YOKTUR”
“Beyin ölümü gerçekleşen kişinin nefes alması ya da kalbinin atması bir süre makine desteğiyle sürdürülebilir. Fakat ilerleyen zamanlarda tüm organlar çalışamaz hâle gelir. Yani iyileşme mümkün değildir.” diyen Sarıtaş, şunları kaydetti: “Öte yandan beyin ölümü gerçekleşen kişi organ bağışçısı olmak istediğini belirtmişse organları nakil için kullanılabilir. Birbirinden farklı durumlardır. Komadaki bir hastanın spontan solunumu vardır ve organları çalışmaktadır. Kısmi ya da tam olarak iyileşebilir. Ancak beyin ölümü geri dönüşümsüzdür. Bir benzetme ile anlatmak istersek beyin ölümü vazodaki çiçek gibidir, birkaç gün içinde ölmeye mahkûmdur. Komadaki hasta ise saksıdaki çiçek gibidir, iyi bir bakımla uzun süre yaşayabilir. Beyin ölümü klinik bir tanıdır. Öncelikle hastayı takip eden hekimin, beyin ölümünden şüphelenmesi gerekir. Tanının netleşmesi için çeşitli yöntemlerden yararlanılır. Kişide beyin ölümünün neden gerçekleştiğine dair bilginin bulunması gerekir. Beyin ölümü tanısı, Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanı, Yoğun Bakım Uzmanı, Nöroloji Uzmanı ve Beyin Cerrahisi Uzmanlarından en az ikisinin olduğu hekimlerce konulur.”
“BEYİN ÖLÜMÜNDE ORGANLAR FONKSİYONUNU YİTİRİR”
AFSÜ Organ ve Doku Nakli Komitesi Üyesi, Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuba Berra Sarıtaş, sözlerini şöyle tamamladı: “Kaza, travma, felç ya da beyin kanaması olduğu durumda hastanın bilinci kapalı haldedir. Bu sebeplerle beyin ölümü gerçekleştiğinde vücuttaki organların fonksiyonları yitirildiğinden ağrı ya da acı duyulmaz. Beyin ölümü gerçekleştiği durumda kişi tıbbi destek cihazlarına bağlı olduğu için kalbi atmaya devam edebilir. Beyin ölümü sonrası ortalama 48- 72 saat içinde kalp durabilir. Nadiren 7-10 güne kadar da bu süreç devam edebilir. Hastanın yakınları organ nakline izin verdiyse donör bakımına geçilerek hastanın organlarının en kısa zamanda nakil edilmesi için gerekli işlemlere başlanır. Organ nakline izin verilmediyse hasta tıbben ve hukuken ölü kabul edilir.”
                        
                        
                        
                                
                                        

