Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İyiliğine şehadet ediyoruz – Kocatepe Gazetesi

Bu haberin fotoğrafı yok
İyiliğine şehadet ediyoruz

Gazetemizin kurucularından, merhum gazete sahibimiz, Afyonkarahisar’ın usta gazeteci ve yazarı, değerli insan Şükrü Küçükkurt’u ebediyete uğurlayışımızın 1. yıldönümünde rahmet ve minnetle anıyoruz.

Geriye kalan anılardan bir demet:

İsmi kendinden büyük
Şükrü Küçükkurt Kocatepe Gazetesi’nin yeni kurulduğu ve en yoğun zamanlarını yaşadığı günlerdedir. Gazete’nin matbaasında dur-duraksız çalışırken, Eskişehir’deki kayınbiraderinden bir telefon alır. Afyonkarahisar nüfusuna kayıtlı olan kayınbiraderinin Afyonkarahisar Askerlik Dairesi’nden acil bir evrak alması gerekmektedir ve eniştesi Şükrü Küçükkurt’tan yardım ister. Askerlik Dairesi Başkanı’na telefon açan Şükrü Küçükkurt, “İyi günler komutanım. Ben Şükrü Küçükkurt. Kayınbiraderime lazım olan bir evrak için ricada bulunmak istedim. Mümkün mü acaba?” der. Şükrü Küçükkurt’un ismini sık sık duyan, gazetede okuyan ama kendisiyle tanışmamış olan Albay, “Elbette Şükrü Bey, ben evrakı hazırlatayım, siz birazdan aldırın” der. Teşekkür ederek telefonu kapatan Şükrü Küçükkurt, motosikletine binip, Askerlik Dairesi’ne gider. Üzerindeki iş tulumu ile motosikletten inen Küçükkurt’u karşılayan Albay hemen söze girer ve “Sizi Şükrü Bey mi gönderdi? Evrak acilmiş galiba. Buyrun, kendisine de selam söyleyin” diyerek Şükrü Küçükkurt’u uğurlar. Durumu bozuntuya vermeyen Şükrü Küçükkurt gazeteye döner ve telefonla Albay’a teşekkürlerini bildirir. Merhum Şükrü Küçükkurt, her zamanki mütevaziliği ile bu anısını “Bizim ismimiz kendimizden büyük hale geldi, Allah mahçup etmesin” diyerek anlatırdı.

Külhanbeyi yanlış kapı çalar

Afyonkarahisar’ın eski külhanbeylerinden Herro Kadir, Kocatepe Gazetesi bürosuna gelip, racon kesmiştir. Gazetedeki masanın başına oturup, ayaklarını masanın üzerine dayayan Herro Kadir gazetenin o günkü sorumlularını da karşısına dizmiş, adeta içtima almaktadır. Kimseden çık çıkmazken, kapı açılır ve olanlardan habersiz bir şekilde Şükrü Küçükkurt içeriye girer. Şükrü Küçükkurt’u çocukluğundan beri tanıyan Herro Kadir, “Vay bizim oğlan hoş geldin. Senin ne işin var burada, buyur hele” der. Gazetede çalışanlara “Emmoğluma kahve söyleyin” der. Herkes şaşkın, Şükrü Küçükkurt daha da şaşkındır. “Kadir ağa, hele şu ayakları indir de sonra sen söyle bakalım senin burada ne işin var” diyen Şükrü Küçükkurt olanları anlamaya çalışmaktadır, ama çalışanlardan çıt çıkmamaktadır. “Bunlar beni gazeteye yazmışlar da hesap sormaya geldim” diyen Herro Kadir’e “İyi de sen nereye geldiğini biliyor musun? Burası kimin?” diyen Şükrü Küçükkurt, “Ne bilem ben kimin, işte bunlar yazmışlar” cevabını alır. Gazetenin kendisine ait olduğunu Herro Kadir’e anlatamayan Şükrü Küçükkurt gazetenin künyesinde yazan ismini gösterince külhanbeyini ikna eder. Bunun üzerine durumu anlayan Herro Kadir, “Bizim oğlan biz yanlış ettik. Kusura bakma” diyerek utanıp, gitmek ister. Durum anlaşılır, kahveler söylenir. Gazetedeki içtima (!) sona erer…

Erbakan Emniyet Müdürü’ne “emanet” eder

Dönemin Başbakan Yardımcısı Merhum Necmettin Erbakan Afyonkarahisar’dadır. Afyon Şeker Fabrikası’nın temelinin atılması gündemdedir ve Bolvadinliler bir taraftan, Sandıklılar bir taraftan fabrikasının kendi bölgelerine yapılmasını istemektedirler. Siyaset gereği Erbakan da herkese ümit vermektedir. Afyonkarahisarlılar arasında gerilim artmaktadır. Herkes eski Belediye binası önünde Erbakan’dan kesin bir söz beklemektedir ama o renk vermemektedir. Gerginliğin büyümesinden endişe eden Şükrü Küçükkurt gazeteci olarak girdiği Belediye Başkanlık makamında Erbakan’a durumu anlatır. “Sayın Hocam, hemşehrilerimiz gergin ve sizden net cevap bekliyorlar. Afyonluları birbirine düşürmeyin” der. Küçükkurt’un bu tavrı Erbakan’ın hoşuna gitmez. “Sen karışma” gibi cevaplar veren Erbakan Küçükkurt’un ısrarı karşısında dönemin Cumhuriyet Savcısı’na dönerek “Alın bunu” der. Küçükkurt ısrarını sürdürür ve odadan çıkartılır. Erbakan kapıdan çıkarken Küçükkurt’u dönemin Emniyet Müdürü’ne emanet eder ve Belediye binasından ayrılmak ister. Çıkışta Afyonkarahisarlılar’ın gergin havasını anlayıp, durumu değerlendiren Erbakan, kalabalığa karışmadan Afyon’dan uzaklaşır. Kısa süre sonra Şeker Fabrikası’nın bugünkü yerinde temel atılır, inşaat başlar.

Ali Türk Keskin’den:

Merhum şair Ali Türk Keskin uzun yıllar Kocatepe Gazetesi’nde yayımlanan Ramazan Şakaları ile bir gelenek başlatmıştı. Şehrin tanınmış simalarını kısa ve öz bir şekilde anlatan Ali Türk Keskin’in bu dörtlükleri kamuoyunda geniş yankı buluyordu. 4 satırla kişiyi tahlil etme özelliğindeki bu dörtlüklerden birisi de Şükrü Küçükkurt için yazılmıştı. 13 Haziran 1984 tarihli Ramazan Şakası’nda Keskin Şükrü Küçükkurt’u şöyle özetlemişti:
Gazetenin patronu
Çoktan eledi unu
Hep açıktan güreşir
Sevmez gizli oyunu
Mübarek Ramazan’da…

Merhum Şükrü Küçükkurt’un en başta gelen zevklerinden birisi motosiklet kullanmak idi. Elinden envai çeşit motosiklet geçen Şükrü Küçükkurt evlendikten sonra otomobile binse de motosikletlerden kopamadı. 1976 yılında “acenta” aldığı Murat 124 ile motor sevdasına veda etti. Son zamanlarına kadar gençlik hatırası olarak atlara olan ilgisinden de uzak kalmadı.

Merhum Şükrü Küçükkurt 20 Mayıs 1937’de Afyonkarahisar’ın Çavuşoğlu Mahallesi’nde, Aliağa Çeşme sokakta bulunan babaevinde, İshak Küçükkurt’un 2. oğlu olarak dünyaya gelir.
Önceden Kurtlar olarak bilinen, daha sonra Hacıkavaslar olarak adlandırılan geniş aile ortamında geçen çocukluğunu, Cumhuriyet İlk Okulu’ndaki öğrencilik yılları takip eder.
“Övünmek gibi olmasın Sanat Mektepliyiz”
Aile büyüklerinin yanında kasap ve aile dostlarının yanında terzi çıraklığı ile geçen çocukluk yıllarının ardından Afyon Sanat Mektebi’nde orta ve lise öğrenimini tamamlar. Lise yılları, gençliğin ve ailevi durumların getirdiği fırtınalarla geçer, Lise tahsili iki yıl gecikmeli tamamlanır. Şükrü Küçükkurt, Sanat Okulu mezunu oluşunu her vesile ile “Övünmek gibi olmasın ama biz Sanat Mektebi’ni bitirdik” diye ömür boyu onur vesilesi kılmıştır. Endüstri Meslek Lisesi tarafından yıllar önce kurulan onur köşesinde kendisine yer verilmesini de Küçükkurt için ayrıca bir mutluluk kaynağı idi. Geçmişten bu yana kasaplık ve rençberlikle geçimini sağlayan ailesi 1957 yılında Yukarı Mahalle’den Mecidiye mahallesine taşınır ve kasaplık mesleği ailenin diğer fertlerine bırakılır. Baba İshak Küçükkurt ve ailesi tarım ve hayvancılık üzerine yoğunlaşır. Şükrü Küçükkurt İstanbul Yıldız Üniversitesi’ndeki Makine teknikerliği bölümünü tamamlayarak yüksek tahsil yapar. Bu yıllarda Şükrü Küçükkurt’un Yeşilçam’da küçük sinema denemeleri de olmuş, ancak ailesinin karşı çıkması üzerine bu işten vazgeçmiştir.
Eskişehir’de yayın hayatına atılım ve ardından gelen felaket
Ailenin büyük oğlu İbrahim Küçükkurt yüksek tahsilini tamamlayıp Eskişehir’de akademik hayata başladığında, kardeşi Şükrü Küçükkurt ile birlikte 1960 yılında Eskişehir’in Yalaman Adası’nda Bozkurt Matbaası’nı kurar. O dönem için Anadolu’nun en gelişmiş matbaalarından birisi olan Bozkurt Matbaası başta Eskişehir olmak üzere Anadolu’daki okulların kitap ihtiyacını karşılamaktadır. Eskişehir’deki akrabası Münevvere Küçükkurt ile bu yıllarda evlenen Şükrü Küçükkurt askerlik görevini yedek subay öğretmen olarak Akşehir’in İlyaslar Köyü’nde tamamlar. İşler yoluna girip, borçlar ödenmeye başladığında Eskişehir’de yaşanan sel felaketi Küçükkurt ailesinin de felaketi olur. 10 Mart 1964 tarihli gazeteler Eskişehir’de yaşanan sel felaketini, “Eskişehir dün sel baskınına uğradı. 5 kişi öldü, 4’ü çocuk 6 kişi kayboldu. 20 ev 7 köprü yıkıldı. Şehir karanlıkta kaldı. Halkın tahliyesi için bütün araçlara el kondu…” diye duyurur.
Bin bir güçlükle kurulan matbaa ile birlikte binlerce basılı matbaa işi ve kağıt depoları sular altında kalır. Bozkurt Matbaası batmıştır. Sular çekilip manzara ortaya çıktığında geriye makine hurdaları ve kullanılamayan haldeki tonlarca baskılı-baskısız kağıt kalmıştır.
Kaderin kırılma noktası ve Afyon’a dönüş
Afyonkarahisar’daki çocukluk arkadaşı, elektrikçi İlhan Yalçın ile selden çıkmış dükkan içinde makinaları ne yapacaklarını düşünürlerken, hurdacılar kapıda beklemektedirler. Yalçın’a “Net konuş İlhan, eğer ben bunları adam ederim dersen, toplayıp Afyon’a dönelim. Bunlardan bir şey olmaz dersen, hurdacıları içeriye alacağım” der. İlhan Yalçın’dan olumlu cevabı alan Şükrü Küçükkurt, “Bizde satılık hurda yok” diyerek hurdacıları geri gönderir. Selden çıkmış matbaadan geriye kalanlar parçalar halinde Afyon’a getirilecektir. Bu karar Şükrü Küçükkurt ve ailesinin kaderinde kırılma noktası olur.
Afyon Ziraat Bankası yanındaki kiralık bir dükkana indirilen parçalar toparlanmaya çalışılırken, “Makinalar binama zarar verir” düşüncesindeki dükkan sahibi dükkanın boşaltılmasını ister. O zaman Vakıflar İdaresi’nin Alaca Hamam önünde yeni yaptırdığı “Sıra dükkanlar”dan yer tutulur ve matbaa burada faaliyete geçirilir. Afyon’un yayın alanındaki boşluk hissedilerek Çevre isimli mecmuanın yayımına başlanır.
Kocatepe Gazetesi yayınlanmaya başlıyor
1964 yılında Afyonkarahisar’da iki adet gazete yayınlanmaktadır. Dr. M. Saadettin Aygen’in Türkeli gazetesi haftalık ve tek yaprak halinde yayınlanırken, Afyonkarahisar’daki 11 matbaacının ortak olarak çıkarttıkları Birlik Gazetesi de yine tek yaprak halinde yayınlanmaktadır. İlanların tümünü Birlik Gazetesi almakta ve ortaklar arasında gelir bölüşülmektedir. Ancak gazetecilik görevleri tam manasıyla yerine getirilememektedir. Zaten Afyonkarahisar’da dönemin mevcut teknolojisi ile günlük gazete çıkarmak da her babayiğidin harcı değildir. Onun için tüm matbaalar birleşerek arkalı önlü iki sayfadan oluşan bir gazete çıkarmışlardır. Bu boşluğun doldurulmasında fayda gören Küçükkurt ailesi günlük bir gazetenin yayımı için harekete geçer. 30 Ağustos 1965’de Kocatepe günlük olarak ve 4 sayfa halinde yayınlanmaya başlar. Ve o gün bu gündür, el değiştirmeden, çizgisinden sapmadan, kendinden bir şey kaybetmeden yayınlanmaktadır. Kocatepe’nin yayın hayatına başlamasının üzerinden 6 ay geçtiğinde Birlik Gazetesi kapanır, Türkeli gazetesi ise günlük yayınlanmaya başlar.
Bugün 48 yılı bulan Kocatepe’nin istikrarlı yayın hayatında, başta merhum Şükrü Küçükkurt olmak üzere Küçükkurt ailesinin özverili çalışması ve dayanışması yatmaktadır.
Borçlu yıllar geride kalır ve ticari hayat başlar
İbrahim ve Şükrü Küçükkurt’un idaresindeki Kocatepe Gazetesi günün getirdiği son teknoloji ile yayınlanmakta, ayrıca yaptığı haberlerle kent gündeminde son derece etkin olmaktadır. Afyonkarahisar’da basın hayatı Kocatepe ile adeta yeniden doğmuş, dönemin aydınları ve gençleri bu mesleğe itibar eder hale gelmiştir. Şükrü Küçükkurt ve ailesi ise sel felaketinin yaralarını üzerlerinden atamamışlar, halen zorlu mücadelelerini devam ettirmektedirler. Hem yayıncılık anlamında, hem gazetecilik anlamında, hem de ticari boyutta geçen mücadele yıllarının ardından Kocatepe Gazetesi doğru haberciliği, dürüst ticareti ve gazeteciliği ile kendisini ispat etmiş, borçlu yıllar geride kalmıştır. 1976 yılında İshak Küçükkurt’un vefatı ile ticari anlamda yükü omuzlanan Şükrü Küçükkurt, uzun yıllar devam edecek olan kömür ve çimento ticareti ile nakliyecilik sektörüne adım atar.
Güçlülerin karşısındaki haklı ses
Bu süreçte yetişen ve kendini ispatlayan Kocatepe kadrosu, Şükrü Küçükkurt’un ticari faaliyetlerinden bağımsız bir şekilde kamu görevini layıkıyla yerine getirmiş, Afyonkarahisar’ın günlük yaşamında önemli bir mihenk taşı olmuştur. Gazeteci Şükrü Küçükkurt ise geçen onca yıl boyunca cesur, doğru bildiğini söylemekten ve savunmaktan hangi şartta olursa olsun vaz geçmeyen, mesleğini istismar etmeyen ve ettirmeyen, güçlülerin karşısındaki haklıların sesi olarak kendini tescil ettirmiştir. Bunun kanıtı Kocatepe’nin 47 yıllık arşivleri ve toplum vicdanıdır.
Şükrü Küçükkurt mesleki özelliklerini yanı sıra kişisel özellikleri ile de toplumda kendisine yer edinmesini bilmiştir. İnatçı ve haksızlığı müsamaha edemeyen yapısı gereğince hemen hemen her dönem güç sahipleri ile tartışmalar yaşayan Küçükkurt’un bu tartışmalarının büyük bir çoğunluğundaki haklılığını zaman ortaya koymuştur. Garip babası olan, ama bunun reklamını yapmaktan nefret eden, her şeyini kendi dünyasında halletmeye çalışan Şükrü Küçükkurt’un en önemli özelliklerinden birisi de kişileri yüzleştirmekteki hassasiyetidir. Arkadan konuşulmasından, entrika çevrilmesinden hiç hazzetmeyen Şükrü Küçükkurt bu tür olaylar karşısında hep tarafları yüzleştirmeyi ya da kendisi yüzleşmeyi tercih etmiştir.
Sevgide de, saygıda da, başarıda da, üzüntü de de tezahürattan uzaktı
Merhum Şükrü Küçükkurt’un yaşam hikayesi elbette bundan ibaret değildir. 1970’lerin sonuna kadar getirdiğimiz hayat hikayesinin bu kısmı bizim yaşımızın yetmediği yıllardan, duyduklarımızdan, bildiklerimizden özetleyerek aktardıklarımızdan ibarettir. Bizim aklımızın erdiği, şahidi olduğumuz dönemleri de inşallah başka bir vesile ile bu safyalara aktarır, arşivlere girmesini sağlayabiliriz belki.
Biliyoruz, bugün imkan olsa ve merhum Şükrü Küçükkurt bizim bu sayfalarımızı görse, “Keller yağırlar, birbirini ağırlar. Gerek yok böyle şeylere” diyecekti. Kendisi yapılan işlerin tabir-i caizse tezahürat kısmından, merasim faslından hep uzak kalmayı tercih etmiştir. Bu başarılar karşısında da böyle olmuştur, hastalık, vefat ya da sağlıkta da… O nedenle kendisinden sonra böyle bir şey yapmamıza imkanı olsa izin vermezdi ama biz onun örnek yaşamını arşivlere emanet etmeyi kendimize görev biliyoruz. “Mesleğin hamallıksa da ipine sahip ol. Doğru üzülse de kopmaz. Doğru değil, dosdoğru olun” nasihatlarını bir an olsun kendimizden uzak tutmadan çizdiği doğrultuda ilerlemek azmindeyiz.
İyiliğine şehadet ediyoruz
Bundan tam bir yıl önce, 5 Şubat 2011 tarihinde Hakk’ın sonsuz varlığına emanet ettiğimiz Merhum Şükrü Küçükkurt’un cenaze töreni anlattıklarımızın bir şahididir. O gün Gedik Ahmet Paşa Camii’nin avlusunu dolduran efesinden, efendisine, zengininden fakirine, memurundan amirine, çobanından ağasına kadar binlerce Afyonkarahisarlı, iyiliğine şehadet etmiştir.
Ardında bıraktığı şerefli mirasın emanetçileri ve yediğimiz her lokmada hakkı bulunan biz ailesi … Ayrıca yaşamı ve mücadelesi ile ardında helal lokma yediren bir müessese bırakarak bugün yediğimiz ekmeğe vesile olan, biz Kocatepe Gazetesi mensupları… Merhum büyüğümüzü rahmetle anıyor, Allah’tan ona mağfiret diliyor, siz dostlarından da ruhuna Fatiha rica ediyoruz. El Fatiha.. (Sezer Küçükkurt)

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti