Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Afyonkarahisar Mermeri Çin-Şiamen’de Dünyaya Tanıtıldı

Ege Maden İhracatçıları Birliği Başkanı, değerli hemşehrimiz İbrahim Alimoğlu’nun Kocatepe Gazetemizdeki açıklamalarını okuduktan sonra, yıllar önce gedip, gezip gördüğüm Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki Şiamen kenti notlarımı bir daha gözden geçirdim. Alimoğlu’nun demecini okuyup, merak edeceğini düşündüğüm hemşehrilerim için, yıllar önce gidip gördüğüm, Afyonkarahisar mermerinin tanıtımının yapıldığı bu kent hakkında biraz söz etmek istedim.

***

Pırıl pırıl ve de yazdan kalma bir Şanghay sabahına, erken kalkmış ve valizimi hazırlayıp, yola çıkmaya hazır hale gelmiştim. Rehberlerimle buluşmuş ve saat 08.30’da otelden ayrılmıştık… Biraz çarşı-pazar dolaşmış, o arada Huang Pu Nehri’ ne ve nehirin en büyük iskelesine çok yakın olan Şanghay’ın en büyük Dostluk Mağazasına girerek bir şeyler almıştık. Öğle yemeğini de bu mağazanın en üst katındaki restoranda yemiştik. Daha çok yabancıların bulundukları restoranda hizmet en üst düzeyde idi ve adeta Çin’in bütün güzel kızları burada garsonluk yapıyorlardı!…

            Yemekten sonra, 1 saat ötedeki Şanghay hava alanına gitmiştik. Eski dostum folklorcu Ren Ca Hı, elinde hediyelerle birlikte alana gelmişti. Bana verdiği en güzel hediye ise benimle ilgili bir  yazının yer aldığı gazete idi. İl yönetimi adına uğurlamaya gelen  Zhu Yunliang, işlemleri kısa bir sürede halletmiş ve Şanghay-Şiamen uçağındaki yerimizi almıştık.

05 Kasım 1986 günü saat 15.35’da havalanan Boing ile, Çin’in güneydoğusuna 750 km. uçarak, saat 17.00’de Şiamen hava alanına ulaşmıştık.Şiamen Dostluk Kurumu temsilcileri karşılamışlar hemen hareket ederek, 10 km. ötedeki kent merkezine giderek Hotel Şiamen’ in 301 no.lu odasına yerleşmiştim.

Burası 1950’lerde köy imiş. Özel ekonomik bölgeler oluşturulurken, Şiamen hızla gelişmiş ve turistik bir kent haline dönüşmüş. Bunda ülkenin lideri Deng Şiao Bing, Şiamen’e geldiğinde verdiği talimat da önemli rol oynamış.

Şiamen Çin’in güneydoğusunda bulunmaktadır. Bu şehir, Şiamen ve Gulangyu adlı iki adadan oluşmaktadır. Gulangyu küçük bir ada olup, bu adada (o tarihte) motorlu vasıta yoktur. Şiamen ise denizin bir kısmının doldurulmasıyla kıt’aya bağlanmıştır. Bir ara motorla Gulangyu adasına çıkarak, yürüyerek her yerini gezip gördük. Bu adanın, daha iyi koşullarla yaşayan insanların mekânı oduğu kesindi.

Şiamen, Fujian Eyaleti’ne bağlıdır. Bu eyaletin sahil şeridi 3300 km.dir. Salt Şiamen’in 40 km.lik bir sahil şeridi vardır. Eyaletin kıyılarına yakın olan adalar da vardır.

Şiamen’de 8 üniversite ve yüksek okul olup, en önemlisi Şiamen Üniversitesi’dir. 1981 yılında kurulan Lu Cian Üniversitesi, özel ekonomik bölge için gerekli olan elemanları yetiştirmek amacıyla kurulmuştur.

Benim gördüğüm Şiamen, adeta bir şantiye halinde idi. Bir yandan yeni binalar yapılıyor öte yandan mevcut binalar restore ediliyordu. 1983 yılında açılan uluslararası hava alanından, ülkenin önemli bütün kentlerine olduğu gibi Filipinler, Singapur ve Japonya’ya da uçuşlar yapılıyordu. Telekomünikasyon konusunda da bir hayli gelişme kaydedilen Şiamen’in modern limanından Şanghay, Guang Cou ve Hong Kong’a vapur seferleri vardı. Keza ülkenin her yerine tren yolu ile ulaşmak mümkündü.

Söylediklerine göre, Fujian Eyaleti halkından olup da halen Çin Halk Cumhuriyeti dışında yaşayan 7 milyon Çinli göçmen vardı. Bunlar yaşadıkları ülkelerin vatandaşı olmakla beraber, burada yakınları ve mülkleri bulunuyordu.

Şiamen’in özel ekonomik bölge halinde yapılanması isabetli olmuştu; çünkü her sahada yüksek bir potansiyele sahipti. Doğa ise alabildiğine güzel; hava kirliliği söz konusu değil, aksine çok temizdi.

Örneğin kısaca ŞOCECO olarak tanımlanan Şiamen Göçmenleri Çin Elektronik İşbirliği Ltd. Şirketinin tesislerini gezip görmüş ve bilgi almıştık. Bu şirket Hong Kong’daki bir şirketle ortak olarak kurulmuştu ve burada yılda 550 bin renkli televizyon üretiliyordu.             Potansiyel olmasına rağmen, turizm gelişmemişti ama, bu konuda yoğun bir çalışma gözleniyordu. Zira şehir adeta bir doğa cennetiydi ve Gulangyu Adasının, bir turizm cenneti olacağına muhakkak gözüyle bakıyorlardı. Adanın doğal yapısının bozulmamasına büyük özen gösteriyorlardı. 1,77 km. kare alanı bulunan adaya, piyanoya benzediği için “Piyano Adası”, “Deniz Üstünde Bahçe” gibi adlar da vermişlerdi. Tüm Şiamen’in en güzel plajı da Gulangyu’da idi. Batılılar burada tatil köyü kurmuşlar; Adanın doruğuna rahat çıkabilmek için merdiven bile yapmışlardı. Buradan Şiamen, Gulangyu ve tüm körfez muhteşem görüldüğü gibi, deniz üzerinde daha birçok küçük adacıkların varlığı da görülüyordu.

Çin’de, ortak Çince dışında her yörede, her etnik grubun kendine özgü dilleri de konuşuluyor. Örneğin Fujian Eyaletinde 10’dan fazla dil konuşulmakta, ama bir de yerli halkın konuştuğu Fujanca vardır.

Eyalette, Buda mabetlerinin yanısıra kiliseler ve camiler de bulunmaktadır. Zira bu üç dine mensup insanlar yan yana yaşayabilmektedir.

Fujian Eyaletinde yetişmekte olan U-Long çayı, zayıflama konusunda etkili imiş. Şişman erkek ve kadınlara tavsiye ediyorlar. Bu çayın kanseri de ortadan kaldırdığı söylenmektedir.

***

Bir gün, Şiamen’e 15 km. ötedeki Hı Çu adlı bir köye gitmiştik. Hı Çu, çok yoksul bir köydü. Yönetim buraya özel ilgi gösterdi ve gelişimini sağladı. Çeşitli alanlarda tesisler ve işletmeler kuruldu. Giderek bu köy Fujian Eyaleti ve Şiamen yönetimi tarafından “Uygarlık Köyü” ilan edildi ve ödüllendirildi… Köyde yaşlı ve kimsesizler için Huzur Evi kuruldu. Çocuklar için yurtlar inşa edildi… Köyde yaşayan insanların birçoğu “Hı” soyadını almış.

Bu köyünn en önemli özelliği, içinde Tayvanlı askerlerin yaşadıkları Küçük Cing Men (Altın Kapı) Adası’na en yakın yer oluşudur. Hı Çu ile Ada arasındaki mesafe 4 km. Bir de Büyük Cing Men Adası vardı ki o da Tayvan’a bağlı idi… 1950-60’larda Hı Çu köyü “Ön Cephe Köyü” adıyla da tanımlanıyordu. Zira tam Komintang ordusunun karşısında ve atış menzili içinde bulunuyordu. Nitekim yıllarca her gün karşılıklı olarak top atışları yapılıyordu. Bu yüzden Hı Çu’daki evlerin çoğu hasar görmüş ya da yıkılmıştı. Köyü gezerken gördüm ki, belediye binası da top atışlarından nasibini almıştı!… Bir yandan top atışları, öte yandan ülkenin genel ekonomik durumu nedeniyle bu köy halkı çok yoksul düşmüştü!… Ama artık, iki katlı mesken inşaa edenlerin sayıları artmaktaydı.

Hemen oradaki Fuar binasını da gezmiştik. Burada her yıl ÇHC’ndeki tüm cezaevlerinin rehabilitasyon merkezlerinde mahkumlar tarafından üretilen mallar sergileniyor ve satılıyordu.

Ertesi gün de Şiamen Üniversitesi’ni ziyaret etmiştik. Bu Üniversite 1955 yılında kurulmuş, rejim değişiklikleri yüzünden bir süre eğitime ara verilmiş, 1981 yılında tekrar başlamıştı.

Fujian Eyaletine bağlı olan Cuen Cou kenti, geçmişte Arap ülkeleriyle ilişkisi olan bir yerleşim birimiydi. Orada yaşayan müslümanlar ve bir de eski cami vardı. Deniz İpek Yolu vasıtasıyla, Güney Çin’den Arap ülkelerine kültür alış verişi yapılmıştı. Bu yol üzerinde çok sayıda Müslüman yaşıyordu. Cuen Cou’da “Arapların Köyü” adıyla bilinen tarihi yakıntılar vardı. Burada yaşayan halkın çoğu Arap kökenliydi. Bunlar bugün de Arap ve İslam ülkeleriyle ilişkilerini sürdürüyorlardı.

Şiamen Üniversitesi’ne giriş ve çıkış, sıkı kontrollarla, ve ayrı kapılardan yapılıyordu. Dekan ve arkadaşlarıyla yaptığımız görüşmelerden ve müzenin gezilmesinden sonra Şiamen Kalesi’ne çıktık. Ama Çinliler buraya kale demeyip, “Top Kulesi” diyorlardı. Kalenin tam karşısında, çok sayıda adacıklar vardı ve bunların bir kısmı Tayvan’ın kontrolü altındaydı.

Şiamen’deki ilginç yapılardan biri de Çing Hanedanı döneminde oluşturulan Nan Putuo Buda Mabedidir. Burası bugün “Budizm Akademisi” haline getirilmiş ve okul olarak kullanılmaktadır. Külliyede tapınaklar, çok sayıda buda heykelleri, okul kısmı, ayrıca otel ve bir lokanta bulunmaktadır. Bu lokantanın ilginç  özelliği; et yemeğinin bulunmamasıdır. Çünkü Budistler et yemiyorlar…Bazı Budist kadınlar (ki Budizme daha çok kadınlar inanıyor) Buda heykelinin önünde ibadet ediyorlar; budaya yiyecek bırakıyor, oradaki kumbaraya para atıyorlar… Bir de üzerine bir şeyler yazılmış olan, “şeytan paraları” koymuşlar, ki sorduğumda; “bu yakın zamanda bir yakını ölen kişi tarafından bırakılmıştır; zira Buda bu parayla, ölen kişiyi kötü ruhlardan, şeytanlardan koruyacaktır” dediler.

Otelden üniversiteye giderken uzunluğu 1 km. den daha fazla olan bir tünelden geçmiştik. Tünel Şiamen’in iç ulaşımında kolaylık sağlamıştı. Tünelden geçen her araçtan yarım yuen vergi alıyorlardı.

Yeşillikler kenti olan Şiamen’de çok sayıda park vardı. Bunlardan birisi de Sun Yat Sen Parkı idi. Parkta bu zatın heykeli vardı. Heykeli bulunan bir başka kişi de Lu Şen idi.

Gördüm ki, Şiamenli, Pekin ve Şanghay gibi, Çin’in iki dev şehrinde yaşayan insanlardan daha iyi ekonomik koşullara sahip. Kızların, kadınların süsleri, giyimleri, evleri daha iyi. İnsanlar daha besili. Gençler daha özgür… Örneğin Şiamen’in özel ekonomik durumuna uygun olarak açılan, özel dükkanları işleten gençler ve kadınlar çok rahat. Ama bir şey de var ki, şaşmamak ve de hayran olmamak elde değil… Ahlâki durum çok iyi. O kadar ki, bir garson ve hizmetli kıza, güzel olduğunu söylediğiniz vakit, yüzü kızarıyor. Sokakta rahat gidip gelen kadına dönüp de bakan, hele hele lâf atan kimse yok. Herhalde fuhuş ta söz konusu değil; zira istese de bir kadının fuhuş yapabilmesi mümkün değil. Çünkü Çin’de bir de otokontrol var. Gönüllü olarak sokak bekçilerinin sayısı da hayli fazla.

Rehberim ile gece de sokağa çıkıp ana caddede dolaşmıştık. Gördük ki, pek çok dükkanlar açık. Saat 21’i geçtiği halde alış veriş sürüyordu. Oysa öteki şehirlerde akşamın erken saatlerinde kapanıp, hayat duruyordu. Tabii bunda dükkanların özel şahıslar tarafından işletilmekte oluşunun rolü vardı. Çarşı böyle hareketli olunca, lokantalar da açıktı ve bu lokantalarda Çin mutfağını ve sofra geleneğini görmek mümkündü. “Biraz da temizliğe önem verselerdi” diye aklımdan geçirmiştim. Ama turistlerin yemek yedikleri mekanlar çok temizdi…

Beni Şiamen’de konuk ettikleri otel, aslında bir Devlet Konuk Evi idi. Nitekim odalar çok görkemliydi ve otelin en üst katı (6.kat) cumhurbaşkanları ve Başbakanlar içindi… Meğer asansör görevlisinden, kat hizmetçisine, garsonundan şefine vb. kadar tüm kızların, güzellik kraliçeliği seçiminden alınıp getirilmiş gibi güzel, güler yüzlü ve İngilizce konuşmalarının nedeni otelin üst seviyedeki kişiler için kullanılmasıydı. Zira Şiamen’e bir devlet büyüğü gelince bu otelde kalıyordu. Bu nedenle de otelin çevresi duvarla çevriliydi. Giriş çıkışlar kontrol ediliyordu ve otel Şiamen’in en mutena mahalline inşa edilmişti.

10 Kasım 1986 günü öğle yemeğinden sonra, güleryüzlü rehberlerim bizi otelden alıp, hava alanına getirmişler, Çin Hava Yolları CAAC’ın Boing 727 uçağı saat 16.20’de Şiamen’den havalanmış, 550 km.lik yolu 55 dakikada katederek, 17.15’te Guang Cou hava alanına inmiştik. Bai Yun Hava alanında bizi, Dostluk Kurumu’nun Kuangdon (Kanton) Eyaleti Yönetim Kurulu Başkanı Şie Yongchang ile dış ilişkiler sorumlusu Bayan Li Çuen Yen karşılamış ve Toyota minibüs ile Guang Cou kent merkezine hareket etmiştik. Doğruca Bai Yung oteline gitmiş ve ben 2712 no.lu odaya yerleşmiştim. Pekin’den beri yanımda olan rehberlerim Yue ve Heming de yanımdaki odada kalacaklardı. Konaklayacağımız, daha önce de kaldığım otelin adı olan Bai Yung  (Beyaz Bulut), otele egemen yemyeşil ormanla kaplı olan dağın adıydı…

İşte, sevgili İbrahim Alimoğlu’nun bahsettiği Şiamen kenti bu idi…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER