Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

Ashabı Kiram İstanbul Yollarında

Kayserin ve Kisranın kesinlikle helak olacağını ve onların hazinelerinin Müslümanların eline geçeceğini müjdeleyen, “İstanbul mutlaka fetholunacaktır, O’nu fetheden emir-hakan ne güzel emirdir-hakandır. O’nu fetheden asker ne güzel askerdir” diyen Hz. Muhammed, henüz Medine’de küçük bir şehir devletine sahipken, Müslümanlara denizleri, Bizans’ı ve İran’ı hedef göstermiştir.
Hz. Peygamber ilk olarak Bizans Kayseri’ne ve İran Kisrası’na mektuplar göndererek onları İslâm’a davet etmiştir. Bu bir bakıma kendi varlığının ve İslâm devletinin onlar tarafından kabulü ve tanınması demektir. Hz. Muhammet (s.a.v.) İslâm ülkelerinin Bizans saldırılarından emin olması amacıyla 620’de Mute ve 630’da Tebük askeri seferlerini düzenlemiştir. Sevgili Peygamberimiz ölüm döşeğinde iken bile, Bizans’a karşı savaşmak üzere bir ordu hazırlatmış ve bu ordunun başına Zeyd’in oğlu Usame’yi komutan tayin etmiştir.
Hz. Peygamberin vefatından sonra, Hz. Osman zamanında güçlü bir donanma hazırlanmış ve bu donanmanın başına Muaviye getirilmiştir. Hedef Bizans’ın elinde olan Kıbrıs adasıdır. (647) “Ümmetimden denizlere açılan gazaya çıkan ilk askerler, Allah’ın rahmetine uğrayacaklardır” hadis-i şerifini rivayet eden ve “Ben de o seferde bulunacak mıyım?” diye soran ve “evet” cevabını alan Ümmü Haram adlı bir sahabe kadın da bu sefere katılmış ve bu seferde atından düşerek şehit olmuştur. Böylece bir Peygamber mucizesi gerçekleşmiş, aynı zamanda Sahabe-i Kiram’ın Bizans ve İstanbul seferleri başlamıştır.
Emeviler ve Abbasiler zamanında Hz. Peygamberimizin övgüsüne sahip olmak amacıyla 655-782 yılları arasında geçen 127 sene içerisinde İstanbul’u almak amacıyla beş sefer düzenlenmiştir. Muaviye, İstanbul’u alarak, Hz. Peygamberin övgüsüne mahzar olmak hem de kendi durumunu güçlendirmek istiyordu. Onun için kısa bir zamanda büyük bir ordu oluşturmuş ve büyük bir kampanya başlatmıştı. Muaviye ilerlemiş yaşına rağmen Hz. Peygamberin Medine’ye hicretlerinde evlerinde misafir kaldıkları Ebû Eyyûb-el Ensari’nin de bu sefere katılmasını istiyordu. Ebû Eyyûb-el Ensari, Peygamber Efendi’mizden “İstanbul surları önünde mübarek bir zâtın defnedileceğini” (Kitapçı, 1996,2. cilt, s.133) duymuştu. O, bu mübarek şahsın kendisi olmasını istiyordu ve bu sefere büyük bir istekle katıldı. Ebû Eyyûb-el Ensari ve yüce sahabelerin içinde bulunduğu ordu Muaviye’nin oğlu Yezid komutasında İstanbul önlerine geldi. Bu sefer başarısızlıkla sonuçlanmış ve İslâm ordusu bir ok darbesiyle şehit düşen ve surlara yakın bir yere defnedilen Ebû Eyyûb-el Ensari’yi şehit vererek, geri dönmüşlerdir.(699) döneminde yaptıkları kuşatmalardan da bir başarı elde edemediler bu seferlerin en önemlileri Muhammed bin Mesleme (716) komutasında yapılan seferdir. Bu sefer de başarısızlıkla neticelenmiştir. Araplar Emeviler döneminde dört, Abbasiler döneminde bir adet olmak üzere İstanbul’a beş sefer düzenlemişler fakat bu seferlerin hepsi başarısızlıkla neticelenmiştir.
Muhammed Bin Mesleme’nin kuşatmasından sonra geriye kalan tek hatıra bu gün İstanbul’da “Arap Camii” olarak bilinen “Maslama Camii”nin anlaşma gereği yapılmış olmasıdır. Bu cami İstanbul’da ilk ezanı Muhammedinin okunduğu camidir ve İstanbul’daki İlk Müslüman mescididir.
Araplar, bu başarısızlıklarından sonra bu “Peygamber müjdesinin” de Türklerin sayesinde gerçekleşeceğine inanıyorlardı. Çünkü Arapların bu işi başaracaklarına olan güvenleri kalmamıştı. İstanbul’u fethetmek şöyle dursun onlar Bizans’ karşı İslâm ülkelerinin sınırlarını dahi korumaktan aciz bir duruma düşmüşlerdi.
Nitekim Kostantin’in oğlu Armonos, hicri 353/963 yılında düzenlediği bir askerî hareketle Tarsus hatta Şam’a kadar uzanan birçok yerleri, eski hilâfet ülkesinin birçok yerlerini ele geçirmiştir. Bu ise Müslümanları derin bir ümitsizliğe ve infiâle sürüklemişti. Müslümanlar; Bizanslılardan ancak Türkler sayesinde intikam alabileceklerine inanıyor ve Türk askerlerinin İstanbul’u fethedeceklerini savunuyorlardı. Meselâ, Muhammed b. Hazm ez-Zahiri bu hususta yazdığı çok uzun bir kasidesinde Armonos’a, Türk askerleri sayesinde meydan okumuş ve İstanbul’u mutlaka ele geçireceklerini haykırmıştır. Meşhur şair Armonos’a şöyle diyordu:
“Biz Kostantiniyye şehri ve onun asillerini mutlaka ele geçireceğiz, sizin (cesetlerinizi Ey Armanos) kartal ve akbabalara yem yapacağız.
Sizin yerleriniz ve yurtlarınızın en ücra köşelerine kadar sahip olacağız, sizleri zillet ve alçaklık içinde yaşamaya mecbur edeceğiz.
Hem biz TÜRK ve HAZAR yurtlarından toplanan kahredici ordu ile (sadece sizi değil) Çin ve Hind ülkelerine de zorla boyun eğdireceğiz (es-Sübkî, II. s. 188’den naklen: Kitapçı, 1996, s. 135,).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER