Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Azerbaycan Âşıklar Birliği Kurucu Başkanı Ozan Hüseyin Arif

Azerbaycanlı dostlarım arasında Hüseyin Arif’in özel bir yeri vardır. Zira Bakü’de bulunduğum günlerde, beni arayan dostlarımın başında o gelmektedir. Ne var ki, sabahın çok erken saatlerinde otele gelip, “hadi gidiyoruz” der ve beni alır, bir yerlere götürürdü. Ona herkes gibi ben de “gağa”, yani ağabey derdim.
Onu ilk kez Türkiye’ye ben çağırdım. 1990 Yılında Eskişehir’de düzenlediğimiz Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’na, Gürcüstan’da yaşayan Azerbaycanlı gazeteci-ozan Azim İsmayıllı ile birlikte geldiler. Zira Azim’i de davet etmiştim. Gağa bana hediye olarak bir saz; Azim de bir semaver getirmişti. İkisi de düzenlenen şölenlerde şiirlerini okudular.
Eskişehir ve Ankara’daki konaklamalardan sonra Gağa’yı Sivas’a göndermiş ve orada da birkaç gün ağırlanmasını sağlamıştım. Ankara’da düzenlediğim bir törende de ona “Türkiye’nin Halk Şairi” ünvanını verdim. O tarihte henüz, Azerbaycan’da halk şairi ünvanını almamıştı ve bu ünvan, son derece önemli olup; bütün şairlerin hayalinde yatan bir sıfattı. 1991 Yılında da Gağa’nın, Konya’daki Âşıklar Bayramı’na katılmasını sağladım. Vefat etmeseydi, ertesi yıl da aynı bayrama iştirak edecekti.
Bir keresinde istemeden, onu küstürmüştüm!…Bakü’de Samed Vurgun’un doğumunun 80.Yıldönümü için düzenlenen jübilede yaptığım konuşmada, “Nebi Hazri gibi, Bahtiyar Vahapzade gibi büyük şairler, Türkiye’de de çok iyi tanınıyorlar…” demiş; Hüseyin Arif’in adından söz etmemiştim. Toplantıdan sonra yanıma gelen Gağa; “Ürfan Bey (bana Ürfan derdi), Hüseyin Arif bir tanedir, bunu unutmayasın” deyip gitti ve bir süre benimle konuşmadı. Sonra Prof.Dr.Refik Zeka Handan bizi barıştırdı.
Hüseyin Arif, beni, başkanlığını yaptığı Azerbaycan Âşıklar Birliği’nin fahri üyesi yaptığı gibi; daha sonra ihdas ettiği “Âşık Alı Ödülü” ile de mükâfatlandırdı.
Azerbaycan Âşıklar Birliği 1982 Yılında kuruldu. Kurulduğu günden itibaren, vefat ettiği 2 Eylül 1992 Tarihine kadar da, başkanlığını Hüseyin Arif sürdürdü. Bu tüzel kişilik, onun ölümüne kadar bir devlet dairesi gibi çalıştı ve bütün önemli şehirlerde de şubeleri açıldı. Örneğin Gence şubesinin başkanı Akademisyen-Ozan Sednik Paşayev’di.
Gağa, 1984 ve 1989 Yıllarında iki kez “Saz Bayramı” adıyla, âşık şölenleri düzenledi. Âşıkların harman olduğu Azerbaycan’da, 27 Nisan 1961 Tarihinden sonra, böylesi düzenlemeler yapılmamıştı.
Hüseyin Arif için, “Halk Ozanı” da denilebilir. Zira çok başarılı olmasa da saz çalıyor; âşık tarzı şiirler yazıyordu. Şiiri iyi biliyor ve zaman zaman, serbest şiirler de yazıp yayınlıyordu. O sadece âşık ve şairler arasında değil; bütün insanlar tarafından sevilip, sayılıyordu.
Hüseyin Hüseyinzade Camaloğlu adıyla tanınıyor iken; oğlu Arif’in çok genç yaşta vefatı üzerine, oğlunun adını soyadı olarak aldı ve o tarihten itibaren de Hüseyin Arif adını kullanmaya başladı ve ölünceye kadar da sürdürdü.
Gağa, 100 yıl önce, 15 Haziran 1924 Tarihinde Kazak ilinin Ağstafa (Oğuztayfa) ilçesine bağlı Yenigün köyünde dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini köyünde tamamladıktan sonra, 1937-1940 Yılları arasında Bakü’deki pedagoji tahsilini müteakip, 1940-1942 Yıllarında Tovuz Lisesi’nde öğretmenlik yaptı.
II.Dünya Savaşında Sovyet Ordusu saflarında Ukrayna, Polonya, Çekoslovakya ve Almanya cephelerinde savaştı; yaralanarak tedavi için Moskova’ya gönderildi. Terhisini müteakip Bakü’ye döndü.
1946-1951 Yılları arasında Azerbaycan Devlet Üniversitesi Şarkiyat Fakültesi’nde öğrenim gördü; Moskova’daki Maksim Gorki Edebiyat Enstitüsü’nde master yaptı. Bir süre Azerbaycan’ın Yabancı Ülkelerle Dostluk Kurumu’nda çalıştı. Bazı yayınevlerinin redaktörleri arasında yer aldı. 1980-1982 Yıllarında Kültür Bakanlığında şube müdürü olarak görev yaptı.
Oğlu Arif’in vefatından sonra, adeta mecnuna dönen Hüseyin Arif ile ilgili çok sayıda fıkralar yaratıldı. Bu fıkraların bir kısmını İsmail Şıhlı, kitap halinde yayımladı. Bunlardan birkaç örnek vermek isterim:
***
Şair Refik Zeka, Hüseyin Arif’in yakın dostlarından biridir. Bir gün birlikte Kazak’ın Ağstafa köyüne giderler. Bir süre mezar taşlarını inceleyerek mezarlıkta gezerler. O arada Hüseyin Arif, Refik’e;
-Refik, şuradan kendine bir kabir seç. Köydür, eldir, obadır, iyi olur, der.
Refik sükûnetle cevap verir:
-Gağa, sen buralısın, Allah gecinden versin sen ölünce, eşin dostun seni buraya getirirler; ya ben ölürsem kim getirecek?” Gağa gayet ciddi;
-Ben getiririm!…
***
Hüseyin Arif bir gün telefon ahizesini eline alır ve bir numara çevirir. Aradığı kişi karşıdan cevap verir:
-Buyurun kimi aradınız?
Hüseyin Arif cevap verir;
-Size kim lazımdır?…Rica ederim, telefonu doğru çeviriniz!…
***
Bir gün eve misafir gelir. Eşi, Gağa’ya bakkala gidip ekmek almasını söyler. Gağa evden çıkıp, bakkala giderken yolda bir dostuna rastlar. Dostu ona Kazak’a gideceğini söyleyince Gağa;
-Ben de geleyim!. Deyip yola düşer.
***
Onunla son olarak, ölümünden kısa bir süre önce, daha sonra Âşıklar Birliği’nin Başkanlığına seçilen, ozan Mecnun Göyçeli’nin evindeki yemekte beraber olduk. O yemekte Halen Büyükelçi olarak Azerbaycan’ı dış ülkelerde temsil eden şair Hidayet Orucov da vardı. Sağlığı iyi değildi. Nitekim çok geçmeden, 1992 yılında Tanrı onu bizden alıp, öteki yakaya götürdü. Allah Rahmet eylesin.
Değerli dostumun bir şiirini sunmak isterim…

HALKSIZ HALK ŞAİRLERİ
Bir hayat şairi var,
Bir de vaht şairleri.
Elden, günden habersiz
Saray, taht şairleri.
……………………
Biri hakka daş atar,
Biri kölgede yatar,
Kim sevib, kim yaşadar
Bu bedbaht şairleri.
……………………
Hüseyn Arif, ne haber
Ne kedermiş ne haber
Başsız başa keçenler
Halksız halk şairleri.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER