Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

BATI TÜRKİSTAN DOĞU TÜRKİSTAN

Türk Dünyasının odak merkezi, başka bir ifadeyle tarih sahnesine çıkış ve dağılış yeri hiç şüphesiz Türk Orta Asya’dır. Asya’nın ana karasının bu geniş bölgesi (yaklaşık 6 milyon km2.), coğrafyacılar tarafından, iki büyük üniteye ayrılarak incelenir.
1- Batı Türkistan, yani Batı Türk ülkesi,
2- Doğu Türkistan veya Doğu Türk ülkesi (Doğanay, 2011, s.137).
Türkistan, Türklere ait yer, Türk ülkesi demek olup, coğrafi açıdan iki bölümde incelense de aslında bir bütün olup tarih boyunca “Türkistan” adıyla anılmıştır. Türkistan’ı çeşitli adlar altında bölmek, Rus ve Çin politikalarının eseridir.
Bunlardan Batı Türkistan, alanı 4 milyon km2’ ye yakın (3 994 400 km’2), büyük coğrafi üniteler olup, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Tacikistan diye, beş bağımsız Türk devleti topraklanandan oluşur. Bu tarihi Türk bölgesi, uzun yıllar Rus hegemonyası alında kalmış ve özellikle 1917-1991 devresi komünist yönetimi tarafından, tarihî siyasal kimlik, etkili bir bicimde yok edilerek: büyük bir millet yapay olarak beşe bölünmüştür. Ayrıca bu ülkelere, çok sayıda Rus nüfus da yerleştirerek, nüfusun âriliği bozulmuştur.
Türk Orta Asyası’nın doğusu: yaklaşık Pamir platoları-Altay dağları doğrultusunun doğusunda; içinde geniş tarım havzası, Takla-Makan çölü ve Çungarya havzasının yer aldığı, güneyden Karakurum ve Altın dağları ile kuzeydoğudan Büyük Altay dağları ile sınırlandırılmış geniş coğrafi üniteler Doğu Türkistan (Doğu Türk Ülkesi,1 646,9 km2. Türkiye’nin iki katı) olarak tanımlanır. Bu bölgeler Türk milletinin tarihi kökeni bakımından, ayrı bir önem taşır. Bu bölge Türk milletinin, doğuş ve dört bir yana yayılış merkezi olarak kabul edilir. Bu bölgeler, bugün Sincan-Uygur (Şinkiang-Uygur Özerk Cumhuriyeti adıyla, Çin’in işgalindedir (Doğanay, 2011, s.137) Atalarımız yukarıda ana hatları ile verilen bölgelerde büyük devletler ve medeniyetler vücuda getirdiler. 20. yüzyılda Osmanlı devletinin yıkılışı ve Sovyetler Birliğinin kuruluşu ile Türklüğün acı ve ayrılık günleri başlamış oldu. 1923 yılında verilen Millî Mücadele sonrasında Türk ve Türkiye adıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruldu. Orta Asya ve Kafkaslar başta olmak üzere diğer soydaşlarımız ise maalesef özgürlüklerini yitirdiler. Bu durum 1990’lı yıllara kadar sürdü. Aynı durum Balkanlarda, Ortadoğu’da, Rusya Federasyonu’nda ve Doğu Türkistan’da yaşayan soydaşlarımız açısından halen devam etmektedir.
Orta Asya ve Kafkaslarda 1990’lar itibariyle ortaya çıkan yeni durum Türkiye’ye çok önemli ve yeni bir stratejik kapı açtığı gibi çok önemli sorumluluklar da yükledi. 90’lı yıllar; yıllar boyu komünist Rus yönetimi altında ezilen ve inim inim inleyen Türk devlet ve topluluklarının özgürlüklerini kazandıkları yıllar olmuştur. 70 yıllık komünist rejimin çökmesiyle birlikte esmeye başlayan hürriyet rüzgârları aynı zamanda Türk Dünyası’nın birliğine ve Türklüğün adalete ve hakka dayanan bir dünya nizamı kurmasına fırsat tanımış oldu. Türkiye’nin bu duruma hazırlıklı olduğu ve geçen zaman diliminde Türk Dünyası’nın işte, dilde, fikirde birliği konusunda başarılı ve yeterli adımlar attığı maalesef söylenemez. Az da olsa dil, kültür ve eğitim alanında atılan adımlar gelecek açısından sevindiricidir. En azından başta Azerbaycan, olmak üzere diğer Türk Cumhuriyetlerindeki “Biz bir millet iki ayrı devletiz” görüşü bile geleceğimize ümitle bakmak açısından önemli bir gelişmedir.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER