Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Burak Aydın

BİRLİK

“Kıssadan hisse” çıkartılan hikayeler edebiyatımızın ve basın tarihimizin bir çok evresinde kendine önemli bir yer bulur. Mevlana Hazretleri’nden halk edebiyatına kadar her alanda “kıssadan hisseler”i bulabiliriz.
Bugün sizlere “KELİLE ve DİMNE”den (KELİLE ve DİMNE, Çeviren: Y. Kenan Necefzade, İst. 1967) bir kıssa (hikâye) naklederek hisseyi okuyanlara bırakmak istiyorum.
Hikâye şöyledir:
Çalı kuşu (toygar) ormanda çalılar arasına yuva yapar, yumurtlar ve kuluçkaya yatar. Yuvasından ayrıldığı bir anda fil otlarken yuvaya basar, çalı kuşunun yumurtalarını kırıp yavrularını öldürür. Çalı kuşu yuvasına döndüğünde fâciayı görür, bunu filin yapmış olduğunu tahmin ederek doğru filin yanına gider ve:
Ey büyük fil! Ne diye benim yuvamı çiğnedin. Niçin yumurtalarımı ezip yavrularımı öldürdün? Acaba bunun sebebi beni küçük ve zayıf görmen, beni hor ve hakir görmen midir? diye sorar.
Bu sorulara filin verdiği cevap şöyledir: Evet, iyi anlamışsın. Bunu bilmeyecek ne var! Sen nesin, kimsin ve ne oluyorsun?
Çalı kuşu üzgün bir halde olup bitenleri hemcinslerine anlatır. Onlar da “Haklısın ama biz âciz kuşlar file ne yapabiliriz ki” derler.
Bunun üzerine çalı kuşu, karga ile saksağana: “Gelin beraber filin yanına gidelim, siz filin gözlerine birer gaga darbesi indirin, sonra ben yapacağımı bilirim” der.
Karga ile saksağan, çalı kuşunun söylediğini yaparak filin gözünü kör ederler. Gözü kör olan fil el yordamıyla ormanda karnını doyurmaya devam ederse de susuzluğa bir çare bulamamıştır. Bunu tahmin eden çalı kuşu kurbağalara giderek derdini anlatır. Kurbağalar da “İyi ama biz kocaman file ne yapabiliriz?” derler.
Çalı kuşu, “Sizin yapacağınız şey çok basit, der. Şu uçurumun kıyısına varıp orada viyaklayın yeter.” Kurbağalar çalı kuşunun dediğini yaparlar. Susuzluktan yanan fil su bulabilmek ümidiyle kurbağaların sesinin geldiği yöne doğru ilerler ve gözü görmediği için uçurumdan aşağı düşerek ölür.
Çalı kuşu onun ölüsü üzerinde kanat çırparak şöyle der:
“Ey büyüklüğüne mağrur fil! Beni hor gördüğün yetmezmiş gibi yüzüme karşı da bana hakarette bulundun. Oysa esas olan güçlü olmak değil, akıllı olmak ve aklını kullanmaktır. İşte netice!..”
Gücüne kuvvetine güvenen zalimler karşısında “Güç onların elinde biz ne yapabiliriz ki” diyerek suspus olan mazlumlar… Sözüm sizedir. Uzak tarihimiz de, yakın tarimiz de böylesi hikayelerle doludur. Türkiye’ye karşı binbir oyunun oynandığı, gücüne güvenen zalim ülkelerin millitimizin başına çorap örmeye çalıştığı bu günlerde görüyoruz, duyuyoruz, “Dünya devlerine biz ne yapabiliriz?” diyenleri. Önce kendimize güvenmeli, kendimizden olanlara inanmalı, kendi değerlerimize yaslanmalıyız. O zaman “dev”lerin uçuruma nasıl gittiğini hayal etmek zor değil.
Bu millet tarihin hiç bir döneminde acizliği kabul etmedi. Bundan sonra da etmeyecek. Nice filleri uçurumun dibine gönderdi, yine gönderebilir. Yeter ki birlik olalım…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti