Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

Futbolda Çıkar Yol…

Dev bir sektör futbol… Oynayanı, yöneteni, antrenörü, izleyeni, çalışanı, malzeme alanı-satanı, reklamcısı, yayımcısı medyası… Dinamik bir sektör, her gün değişen, her gün büyüyen ilginç bir dünya… Bütün bileşenleriyle dönüp duruyor durmadan; hem kendi etrafında hem de bütün dünya etrafında… Tıpkı dünyamız gibi…
Ve bu futbolun ciddi ve neşter bekleyen yaraları var ülkemizde… En büyük yara ekonomik… Toplam borcumuz bir milyar Avroyu aşmış… UEFA’nın Finans raporuna göre Avrupa’nın en kötü öz sermayesine sahip 7 kulübünden 4’ü Türkiye’den… Yani 4 büyükler bu borcun sahipleri… GS, FB, BJK ve Trabzon… Eksi 814 milyon Avro ile listenin en altındayız… Transfer ve harcama hovardalığının dayandığı yer… Şu an kulüplerin gelirlerinin yarısı Bankalar Birliği’ne gidiyor…
Gel de çık işin içinden…
A takımlarının yanı sıra “Yıllardır alt yapılarla, genç takımlarla” çalışıyorum. Bu yıl özellikle alt yapılar üzerine hem pratik hem de teorik yönlerden güncelliyorum kendimi; bu konularda yazılmış araştırma inceleme raporlarını ve bitirme tezlerini okuyorum…
Altyapıdan oyuncu yetiştirme verimliliği üzerine düzenlenen araştırma raporlarına göre, Avrupa ligleri içinde Türkiye 31 ülke arsında 30. sırada… Alt yapıdan sayıca ve nitelikçe oyuncu yetişmemesinin yanı sıra kimi “genç yeteneklerin” a takımların da yeterince süre alamadıkları da ayrı bir sorun… Kimi takımların “Altyapı”, Özkaynak Düzeni” adlarıyla dikkati çeken organizasyonlar yapılar düzenledikleri görülse de bunlar kurumsallaşamadan âtıl halde bırakıldı. Örneğin BJK’da, Serpil Hamdi Tüzün Hoca’nın Özkaynak düzeni, Seyit Mehmet Özkan’nın önce Buca’da sonra da Altınordu’daki emekleri, Bursaspor’un, Gençlerbirliği’nin altyapıları…
Bugün GS, FB, BJK ve diğer süper lig takımlarının alt yapıları var; ancak A takımına yükselen oyuncu yok. BJK’nın Semih Kılıçsoy’u istisna bir örnek…
1970’li yılların ortalarına kadar Türkiye’de GS, FB, BJK gibi profesyonel belirli profesyonel takımların “Altyapı” benzeri “Genç Takım”ları vardı… Amatör takımların ne alt yapısı vardı ne de genç takımları…
TFF, bu eksikliği gidermek için her yıl “Genç Karmalar Türkiye Şampiyonluğu” organize ederdi. Ki bu karmalar o zamanın futbol okulları, futbol akademileri gibiydi…
Her ilde “Futbol Ajanları” (Futbol il Temsilcileri) tarafından seçilen 18 yaşından küçük futbolcuların oynadığı, “İl Genç Karmaları” gurup merkezlerinde maçlar yapar; oralarda birinci olan takımlar da Ankara’da Türkiye Şampiyonluk maçlarına katılırlardı…
Ben lise yıllarımda iki gurup merkezine gittim Afyon Genç Karmasıyla; ilki Manisa, ikincisi de Isparta ve bu gurupta şampiyon olarak gittiğimiz Ankara’nın daha yeni ışıklandırılmış, Türkiye’deki ilk çim sahalardan biri: 19 Mayıs Stadyumu…
30 yaşındaki genç Türkiye Cumhuriyeti’nin Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü ile TFF, 1963 yılında ülkenin çeşitli yerlerinden gelmiş genç futbolculara açmıştı projektörlerin aydınlattığı yemyeşil çim sahayı… Rüya görüyoruz gibi çıktık bu büyüleyici atmosfer içinde Ankara karmasının karşısına… Kimler yoktu ki bu takımda: Şükrü Birant sonradan FB’de oynadı yıllarca, milli oldu. Kaleci, Aydın Ankaragücü’nde; Onursal, Hacettepe’de oynadılar. Şimdilerin Anadolu Üniversitesi Profesörü Fethi Heper de Ankara karmasına çağrılmıştı, Eskişehirspor’da santrafor oynadı milli oldu.
Bu genç karma maçlarına hazırlıklar, yöneticiler, antrenörler takım arkadaşlarım… Hepsinin ayrı bir hikayesi var elbette; uygun zamanlarda bunları anlatmayı düşünüyorum…
Ankara’da uygun bir günde bütün takımları, Ankara Demirspor’un tesislerine götürüp “dökümanter” film izlettiler; ilk kez bir futbol belgeseli izliyordum. Filmde, Almanya’nın çeşitli yörelerinde Alman Futbol Federasyonunun antrenörlerince antrenman yaptırılan çocuk yaştaki futbolcuların topa vuruşları, stopları, driplingleri, duran topları kullanışları gösteriliyordu; Futbolcuların hemen hepsi benzer şekillerde pas, dripling, stoplar yapıyorlardı. Film de, “Önce insan yetiştiriyoruz” anlayışıyla verilen eğitimlerle birbirlerini hiç görmemiş belki de hiç görmeyecek olan futbolcuların gelişmeleri anlatılıyordu özetle…
İkinci Dünya Savaşı’nda çöken Alman sosyo-ekonomik yapısını, sanayisini, tarımını, ticaretini canlandırmak için “işçilerimiz ”, 1960’lı yıllarda akın akın gidiyorlardı Almanya’ya…
1966 ve 1970 Dünya kupalarında finallere kaldı Almanya; 1974’te de Hollanda kaptanı Cruff ile para tura atan Beckanbauer kaldırdı kupayı havaya… 1990 ve 2014 Dünya Kupalarını da kazandılar…
Almanya 1972’den beri her Avrupa Şampiyonası final turuna katıldı ve 1972, 1980 ve 1996 yıllarında Avrupa Şampiyonu oldu.
Belli ki Almanya, en az altmış yetmiş yıldır bulmuş çıkar yolu; kaliteli futbolcu yetiştirmek için erken yaşta yetenekler saptamış, bunları izlemiş, uygun eğitimlerle geliştirmiş söz sahibi olmuş Avrupa’da ve Dünya’da…
Biz de yapabiliriz… “İmkansız diye bir şey yoktur; mucize biraz geç gelir.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti