Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

Hadislerle İstanbul’un Fethi

Bizans’ı ve İran’ı ashabına ve ümmetine hedef gösteren, Türkler söz konusu olunca, “Sakın Türklere dokunmayın” diyen Sevgili Peygamberimizin Bizans ve İstanbul’un fethi ile ilgili çok sayıda hadisleri vardır.
Büyük hadis âlimlerinden İmamı Müslim, “Sahih-i Müslim” adlı meşhur eserinde şu hadis-i şerifi nakleder:
“Ebu Hureyre (r.a.) dedi ki Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kisra ölmüş (demek)tir. Artık kisra (İran Kisrası) öldükten sonra başka kisra yoktur. Bizans Kayseri helak olduğu zaman, ondan sonra kayser de olmayacaktır. Nefsim elinde bulunan Allah’a yemin ediyorum ki, Kisra ile Kayser’in hazineleri muhakkak ki Allah yolunda sarf olunacaktır.” (Sahihi Müslim, hadis no: 2918)
“… Ve Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kisra helak oldu. Sonra onun ardından başka kisra olmaz. Kayser de muhakkak helak olacaktır. Sonra onun ardından başka bir kayser olmaz. Yemin olsun ki Kisra ile Kayser’in hazineleri de muhakkak Allah yolunda taksim olunacaktır” (Sofuoğlu, s. 452-453)
İmam-ı Buhari, “Romalılarla Harpler Hakkında Neler Söylenmiştir” başlığı altında zikrettiği hadislerin birinde, Hz. Peygamberimize yakınlığı ile bilinen Ümmü Haramdan şu hadisi nakletmiştir:
“Hz. Peygamber, Ümmetimden (İstanbul’un fethi için) denizlere açılarak gazaya çıkan ilk askerler (Allah’ın rahmetine) uğrayacaklardır” demiştir.
Ümmü Haram:
“Ey Allah’ın resulü, ben onların arasın damıyım? Diye sordum” O da, “Elbette sen onların içinde olacaksın” buyurmuştur. Bundan sonra Hz. Peygamber, Kayser’in başkentine (İstanbul’a) gazaya çıkan ilk ordu da Allah’ın mağfiretine mahzar olacaktır” dedi. Ben de yine, “Ey Allah’ın resulü, ben onların içinde miyim?” Diye sordum. O da, “Hayır sen birinci (kafiledesin) buyurmuşlardır” (Kitapçı, 1996, s.199).
Hz. Peygamberimizin İstanbul’un fetih ediliş şekli ile ilgili hadisleri de vardır. Ebu Hureyre’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (Bir defasında), “Siz hiçbir tarafı kara, bir tarafı denizle çevrilmiş bir şehir duydunuz mu? Buyurmuşlardır. (çevresindekiler) “Evet Ey Allah’ın resulü (işittik) demişlerdir. Sonra Hz. Peygamber devamla, Beni İshak’tan yetmiş bin kişi işte bu şehre gazâ edip saldırmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Onlar gelip te şehri kuşattıklarında ne silahla çarpışacaklar ne de okları bir işe yarayacaktır. Ancak Allah’tan başka tanrı yoktur, Allah her şeyden büyüktür, diye tekbir getirip hücum edecekler, böylece şehrin iki yakasından biri düşecek (onların eline geçecek) tir.” (Sofuoğlu, 8. cilt, hadis no: 2920)
Bazı Tarihçiler “Beni İshak” diye isimlendirilen kimselerin Osmanlı Türkleri olduklarını belirtirler. Müneccimbaşı tarihinde Ertuğrul Gazi’nin nesebi hakkında bilgi verilirken şöyle denilmektedir:
“Ertuğrul’un nesebi konusunda tarihçiler ihtilaf etmişlerdir. İdris Bitlisi ve Müverrih Ruhi’ye göre -Hoca Sadettin Efendi de onlara uyar-, Ertuğrul’un nesebi, Ays bin İshak bin İbrahim aleyhisselama şöyle ulaşır…” Bir rivayete göre Koy Han (Kayı Han) Ays bin İshak aleyhisselamdır.”(Müneccimbaşı Tarihi 1. cilt, s.52) Ahmet Cevdet Paşa Süleyman Şah’ın soyunun kırkıncı göbekten İshak Peygamberin oğlu Ays’a ulaştığını belirtir (Kitapçı, 1996, s. 203).
İstanbul’un mutlaka fethedileceğini bildiren meşhur hadis-i şerif ise şu hadistir:
“İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden emir-sultan ne güzel emirdirsultandır. Onu fetheden asker ne güzel askerdir.”
İstanbul’un fethini kesin bir ifadeyle haber veren bu hadis, Kütüb-i Site döneminde, hattâ öncesinde tasnif edilmiş kaynaklarda yer almaktadır. Ahmet bin Hanbel’in Müsned’i ve bizzat Buhari hazretlerinin hadis ravilerini tetkik için yazdığı et-Tarihu’l Kebir ve et-Tarihu’s-Sağir’i, İbni Ebî Hayseme’nin Kitabu’t-Tarih, Bezzar’ın Müsned’i İstanbul’un fethini kesin bir dille müjdeleyen hadisimizin tasnif dönemine ait kaynakları olmaktadır. Daha sonraki dönemlerde Tebarani’nin el-Mu’cemu’l Kebir, İbni Kayyim’in Mu’cemu’s-Sahabe’si, Hâkim en-Nişaburi’nin Müsdetrek’i hadisimiz için önemli kaynaklardır (Çakan, s.50).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER