Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Elif Çaylıoğlu

İnsanın İdrak Yolculuğu 2

İnsan, yaratılışta Tiyn Suresi 4. ayetinden öğrendiğimiz “ahseni takviym” algı ileydi ki bu algısıyla Rabbi Allah’ı, kendini ve çevresini doğru anlıyor, anlamlandırıyordu. Dünyaya gelişiyle birlikte insan yeni bir algı daha edindi, daha doğrusu Kur’an’ın ifadesiyle söylersek algısı bozuldu. Bu yeni algı Tiyn Suresi 5. Ayetten öğrendiğimiz “esfele safiliyn” hale ait algıdır ki Kur’an bu algıya bir isim vermiş, onu ayetlerinde “Dunillah ve duniHİ” kelimeleriyle bize öğretmiştir. Çok önemsememiz ve manasını mutlaka anlayıp hayat tarzı haline getirmememiz gereken “DuniHİ algı” bize Kur’an ayetlerinde defalarca anlatılır ve öğretilir. Bu ayetlerimizdeki dunihi algı kesinlikle “ALLAH’IN DIŞI VAR ZANNI İLE OLUŞAN” algıyı ifade eder.
“Rabbinin kitabından sana vahyolunanı tilavet et. O’nun kelimelerini değiştirecek yoktur ve dȗniHİ (Allah’ın dışı algısıyla müstakilen var zannederek) sığındıkları yoktur.” (Kehf-27)
“De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah’a karşı beni kurtaracak yoktur ve dȗniHİ (Allah’ın dışı algısıyla müstakilen var zannedilenler) sığınak değildir; sığınılacak Allah’dır.” (Cinn-22)
Dȗnillah iddianın bir zanna dayalı algı olduğu, olmayan bir şeyin zannı ve algısı olduğu Kur’an’da şöyle de belirtilmektedir:
” De ki: Dȗnillah (Allah’ın dışı algısıyla müstakilen) var zannettiklerinizi çağırın (bakalım)! (O var zannettikleriniz) ne Semavat’ta ne Arz’da zerre ağırlığınca bir şeye maliktir (müstakil varlıklarını gösterecek bir delilleri yoktur). Onların, bu ikisinde bir ortağı da yoktur ve O’nun (Allah’ın) bunlardan (yani müstakilen var ve muhtar zannettiklerinizden) bir yardımcısı da yoktur.” (Sebe-22)
“Geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneş’i ve Ay’ı boyun eğdirmiştir. Her biri belirlenmiş bir ecele akıp gider. İşte budur Allah; Rabbiniz! Mülk O’nundur. DȗniHİ (Allah’ın dışı algısıyla müstakil var zannedilip) isimlendirdikleriniz, çağırdıklarınız bir hurma çekirdeğinin zarına bile malik değillerdir (müstakil varlıklarının delili yoktur; yani onları müstakilen var zannetmenizle ilgili deliliniz yoktur).” (Fatır-13)
“Hakk Da’vet (ancak) O’nundur/O’nadır. DȗniHİ (algı ile müstakilen var zannederek) çağırdıkları ise onlara hiç bir şekilde icabet edemezler. (Onların hali) ancak, ağzına ulaşsın diye iki avucunu suya doğru uzatanın durumu gibidir. (Halbuki suya ağzını dayamadıkça) o (su) ona ulaşacak değildir. Kafirlerin duası (gayreti) ancak sapıklıktır ve boşadır.” (Ra’d-14)
“Onlardan kim; ‘Muhakkak ki ben dûniHİ bir ilahım derse (Allah’ın dışı var sanarak, bu algısıyla kendisinin müstakilen var ve muhtar olduğunu zannederse) biz onu cehennemle cezalandırırız. (İşte bu algılarıyla nefslerine zulmeden) zâlimleri böyle cezalandırırız.” (Enbiya-29)
“(Onlar) kendilerine ızz (izzet, itibar ve kuvvet vesilesi) olsun diye dȗnillah (algı sonucu müstakilen var ve muhtar güç zannettikleri) ilahlar edindiler. Hayır, (zannettikleri gibi değil)! (Müstakillik ve Muhtariyet verdikleri) onların ibadetlerini (iddialarını, hayat tarzlarındaki paylarını) inkâr edecek ve onlar üzerine zıd (heva ve heveslerinin tersine) olacaktır.” (Meryem 81-82)
Dunihi algı Allah’ın dışı var sanmak ve bu sanışa göre görmek, duymak, konuşmak ve yaşamaktır. Yaşarken ilahlık hissiyatıyla yani kendimizi ve varlıkları Allah’ın dışında müstakilen var ve muhtar zannedip o sanışla yaşamaktır. Bu algı dünya hayatına gelişimizle aktifleştiği için yaşarken bu algıyı fark edip bundan kurtulma çabasına girmemiz gerekir. Aksi halde o kötü hastalığın tüm organları sarması gibi dunihi algı da tüm hissiyatımızı ve dolayısıyla tüm davranışlarımızı ele geçirir. Bundan acilen kurtulmanın kısa yolunun KONUŞMA DİLİ olduğunu lütfen önemle hatırlayalım ve bunu kendimize gün içinde hep hatırlatalım ki dunihi algıya ait kasıtla kelime, cümle söylemeyelim, söylemişsek hemen tövbesine girelim… Öncelikli mücadelemiz inşaAllah bu olsun. Allahım bu gayreti bize lütfet, kolaylaştır ve dilimiz/konuşmamızla ilgili cihadımızda bize çok kolay ve çok güzel bir zafer nasip ediver (amin).
Ayetlerde bahsedildiği gibi dunihi algıda yaşarken ilah edinilen şeylerin (ki en başta kişinin kendini müstakilen var ve muhtar zannederek kendini ilah edinmesinin) ne Semavatta ne de Arz da müstakil varlıklar olduklarını gösterecek delilleri (delilimiz) yoktur. Evet, bütün kullar Rabbimizin yaratmasıyla O’nun ilmine vardırlar. Bu varlıkları Allah’ın ilmindedir, O’nun dışında, O’ndan müstakil değildir. Çünkü Allah dışı ve içi (yani sınırı) olmayan Ehad’dir!
İnsanın ilah edindikleri insanlık tarihi boyunca isim ve şekil değiştirse de asıl edinilen ilah işte kişinin bu müstakillik zannıdır. Bu zannın kendisine edindiği oyuncakların öne çıkışları tarihte ve toplumlarda değişmiştir. Örneğin cahiliye devri Arapları putları ilah edinirken, günümüzde ilahlık hissiyatının oyuncakları teknoloji, kariyer, iş, sosyal statü, “başkaları ne der” duygusu yani görünüm, ev, araba ve diğer parametreleriyle lüks yaşantı, başarı, mal mülk, çocuklar, eşler… olabilir; yani günümüzde veya gelecekte insan kendi ilahlığını avutma ve tatmin etmede farklı gereçler, oyuncaklar edinebilir.
Dışarıdaki yaşantıda kabul edilen normlar üzerinden bir yaşantı onaylanırken, bu kabullere uymayan yaklaşımlar, algılar tepki ile karşılanmaktadır. Bu durum başkasının onayını alma yönünde bir ilahlık hissiyatı olarak insanı sarıyor ve insan hep müstakilen var ve muhtar zannettiği “başkaları”nı memnun edebilmek için “Hak olan nedir, doğru algıya uygun olan hangisidir?”i düşünmeden ve sorgulamadan hareket edebiliyor. Mesela evlenecek olanların evlilik hazırlıklarına bakın. Gençlerin hayatlarına destek olup kolaylaştırmak yerine, düğün (nikah merasimi değil de düğün) hazırlıklarında işlerin cidden zorlaştırıldığı bir süreci kolayca görebiliriz. Bu sadece ekonomik imkân veya imkansızlıkla alakalı bir durum değil! “Başkaları ne der” diyen ilahlık hissiyatının bu konudaki tatminiyle ilgilidir. “Düğünde en az şu kadar altın takılmalı, oturacağı ev şöyle olmalı, düğün şurada yapılmalı, gelin arabası şöyle olmalı, şöyle süslenmeli, şehrin en prestijli caddelerinde kornalarla şu kadar süre dolaşılmalı, gelenler ve taktıkları kameraya alınmalı” gibi say say bitmez işlerin mutlu bir evlilikle ilgisi ilişkisi nedir ve var mıdır acaba? Efendimiz (sav) kızı Fatıma’nın nikah merasiminde nasıl kolay ve güzel oluru bize öğretmişken, Billahi imana talip olan bizlerin dunihi algımızı güçlendirebilecek gösterişe, görünmeye dayalı bir merasimi arzu ediyor olmamız da ayrı bir ilahlık hissiyatı göstergesi olabilir. “Gizli Muhtariyet” haline gelen tanrılığı da önemsemek, tanımak ve bulmak bu yolda olan için önemlidir. Bu önemsenmez de etraf akıntısına kapılınırsa, “başkaları ne der” kaygısıyla tükenmiş bir ömür bizi bekliyor demektir (muhafaza buyur lütfen Allahım). Dikkat ederseniz belirli bir yaşı aşan büyüklerimizde bazen şöyle serzenişler duyarız: “Bu yaşıma kadar o mutlu, şu mutlu olsun diye yaşadım, kendim için bir şey yapamadım, hayat geldi geçti, ben hep başkası için yaşamışım.” Buradaki serzeniş aslında dunihi algıda bir hayatı yaşamanın pişmanlığıdır. Bu örnek üzerinden anlamaya çalıştığımız sonu hüsran olan bu algıyı bizim acilen fark edip hayatımızdan söküp atmamız ondan kurtulmamız gerekiyor ama işleri oluruna yani dışarıdaki hayatın akışına bıraktığımızda bu kurtulma hiç de kolay değildir. Çünkü dışarıdaki yaşantının önceliği “Rabbim bana bu konuda ne diyor? Nasıl bir algı ile yaşarsam Rabbim benden razı olur?” değil. Dışarıda öncelik “El alem ne der?” kaygısı! Bu sebeple her konu “el alem” dediğimiz, “başkaları” dediğimiz dunihi bir ilahı tatmin etmek üzere çözülmeye çalışılmaktadır. Bunu da normal karşılıyor insan, çünkü Allah ve O’nun razı olduğu idrak bilinmeyince, bilinen şeyler öncelik oluyor. Eğer “Allahım seni doğru tanımalıyım ve bu tanıyışa göre de yaşamalıyım” demişsek tüm seçimlerimizde bizim hareket noktamız “Rabbim Allah bana bu konuda ne diyor, neyi öneriyor?” olur, olmalıdır. Ama seçimlerimizi başkaları için yapıyorsak kaçınılmaz olarak dunihi algıda yaşıyoruz demektir, dunihi ilahları tatmin etmek için yapıyor ve yaşıyoruz demektir. Tam de bu sebeple, bu tehlikeden korunabilmede bize şifa, gıda ve ilaç olacak yukarıdaki ayetleri gözümüzün nuru haline getirelim inşaAllah.
Allahım, lütfunla bizi hem esas şirkten hem de onun oyuncakları olan ikincil şirklerden kurtarıver, uzak tutuver, bizi daim koruyuver ve Billahi anlamda razı olduğun bir iman ve hayat tarzını bizlere geri dönüşsüz şekilde ikram ediver (âmin).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti