7 Kasım 2014 Cuma 02:00:00
  Afyonkarahisar Valisi Hakan Yusuf Güner, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yönlendirmesiyle, kentin turizm ve kültür alanında gelişmesi için düğmeye bastı. Bu konuda Vali Güner’i de, Başbakan Davutoğlu’nu tebrik etmeliyiz. Büyümek ve tanınmak isteyen bir şehrin yaralarına merhem olmaya çalışıyorlar.
Bununla birlikte şimdiye kadar düşünülmesi gereken onca meseleyi, sümenaltı yapan, yapılmasında etkin olan yetkililerimizi eleştirmek de bir borç. Vali Güner’in 3 ayda gündeme getirdiklerini, 30 yıl bu şehirde yaşayan bizler söylemediysek, sizler söylemediyse, onlar söylemediyse vay hâlimize!
Afyonkarahisar’ı simgeleyen küçük hediyelik eşyaların tasarlanmasını, satılmasını, hediye edilmesini düşündüysek bile hayata geçiremedik anlaşılan.
Afyonkarahisar’ın tanıtımı için markalaşma kavramı bir araç olarak kullanılabilir. Afyon, bir yol haritası belirleyip o harita çerçevesinde ilerlerse mutlaka istenilen yere gelecek. Tabii istenilen yer neresi? Onu da ayrıca tartışmalıyız.
Afyonkarahisar, turizm merkezi mi olmak istiyor?
Afyonkarahisar, öğrenci merkezi mi olmak istiyor?
Afyonkarahisar, kongre merkezi mi olmak istiyor?
Afyonkarahisar, memur ve emekli merkezi olmak mı istiyor?
Afyonkarahisar, kültürün nabzının attığı illerden biri mi olmak istiyor?
Afyonkarahisar, sanayisiyle öncü olan bir kent mi olmak istiyor?
Afyonkarahisar, sporla mı anılmak istiyor?
Vali Güner’in bu geminin kaptanlığını layıkıyla sürdüreceği, gemiyi açık denizlere ulaştıracağı görülüyor.
Ama gemi, sadece kaptandan ibaret değil.
Yerel idareciler, daire müdürleri, sanayiciler, işadamları, basın mensupları da gemide değil mi?
Akarçay’da çitlediği çekirdeklerin kabuklarını sağa-sola atan vatandaş; otomobilinin patlak egzozuyla “hava” attığını zanneden vatandaş, durak nedir/yaya nedir/ yol nedir bilmezden gelen sürücü…
Hepsi bu gemide.
Kaptan hazır da gemi “tayfa”sı olan bizler ne alemdeyiz?

YIKIM İÇİN SÜREÇ DEVAM EDİYOR

Afyonkarahisar Valiliği’nin eski binasının yıkımına, 29 Ekim’de temsili de olsa başlanacaktı. 29 Ekim’i geçtik; Kasım ayı içindeyiz. Yıkım başlamadı. Yıkım ile ilgili ihale 22 Ekim’de Afyonkarahisar Belediyesi’nde gerçekleşmişti. İhalenin bürokratik süreci devam ediyor. Sözleşme imzalandıktan sonra 90 gün içinde bu binanın yıkılması gerekiyor. Bu durumda 2015’in Mart ayında muhtemelen bina ortadan kalkmış olacak.

SPOR KOMPLEKSİ’NE BÜYÜK MAÇ TALEBİ

Afyonkarahisar’da inşa edilen Spor Kompleksi’nin 2015 yılının Mayıs ayında bitirileceği belirtiliyor. Umarım bir aksaklık olmaz. Çünkü Afyon’da son dönemde inşasına başlanan “proje”lerin sürüncemede kaldığını görüyoruz.
Spor Kompleksi, Mayıs ayında bitiriliyorsa, Haziran ayında da teslim alınır diye düşünüyorum. Bu durumda Afyonkarahisar’da sporun en gözde şubesi futbolla bir başlangıç yapabiliriz.
Türkiye Ziraat Kupası’nın final maçı, 3 Haziran 2015’te Bursa’da oynanacak. Türkiye Futbol Federasyonu’nun işleyişini bilmiyorum. Dolayısıyla, Kupa Finali’nin Afyonkarahisar’a getirilmesi için bir girişim yapılsa, maç Bursa yerine Afyon’a verilir mi, emin değilim.
Fakat nerede oynanacağı açıklanmayan bazı maçlar da var. Spor Kompleksi teslim alınsa bile biraz denenmesi için zaman gerekiyorsa, iki fırsat daha karşımızda: Türkiye A Milli Futbol Takımı, Avrupa Şampiyonası 2016 Turnuvası Grup Maçları çerçevesinde 3 Eylül 2015’te Letonya’yı, 6 Eylül 2015’te de Hollanda’yı ağırlayacak. Milli Takım’ın o günlere kadar bir iddiası kalır mı, kalmaz mı ayrı konu. Ama şimdiden Türkiye Futbol Federasyonu nezdinde lobi yapılarak bu maçlardan birinde Afyonkarahisar’ın evsahibi olması sağlanabilir. “Enişte”mizin forsunu kullanalım biraz.

ÜLKER, BİSKÜVİ MÜZESİ KURAR MI?

Ülker firmasının kurucusu Sabri Ülker’in hayatını anlatan kitabı okuduktan sonra düşündüm: Kütahya’dan Edirne’ye pek çok memlekette izi olan büyük bir firmanın, Afyonkarahisar’da niye hizmeti olmasın?
Gerçi süt imalatçılarının sütlerini Ülker topluyor, ama olsun. Şehrin gelişimine daha büyük katkılar da sunabilir Ülker firması.
Bu fikirden hareketle, Ülker firmasına bir elektronik posta yolladım. Elektronik postadaki ifadelerim şöyle:
“Sayın Ülker yetkilileri; Sabri Ülker’in hayatının yazıldığı kitabı severek okuyorum. Zaten Ülker’i tercih ediyordum, artık her Ülker ürününde aklımda Ülkerler’in çektiği bütün zorluklar beliriyor. Affınıza sığınarak bir istirhamım olacak. Ülker’in birçok ilde imzası bulunuyor. Lütfen Afyonkarahisar’da da etkili bir iziniz olsun. Hatta keşke Bisküvi Müzesi kursanız burada, ya da Kocatepe Üniversitesi’ndeki Aşçılık Bölümü’nde Bisküvi dersleri verseniz. İyi çalışmalar diliyorum.”
Ülker’den gelen yanıtı da paylaşıyorum:
“Nazik ve sıcak ilginiz için çok teşekkür ederiz. Önerinizi memnuniyetle okuduk ve Yöneticilerimizle paylaştık. Sizlerden gelen her türlü eleştiri, yeni fikir, öneri ve projeler daha iyiye ulaşma adına bizlere ufuk açmakta ve hep birlikte geleceğe yürüme azmimize güç katmaktadır.”

21 DEFA SU BASTI

İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün de binası olarak kullanılan Hattat Ahmet Karahisari Kültür ve Sanat Merkezi’nin geçici kabulü yapıldı; ancak resmi kabulü yapılmadı. Binadaki aksaklıklar zaman zaman basının gündemine gelse de, herhangi bir ilerleme var mı, yok mu bilinmiyor.
Binanın alt bölümünde Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı Afyonkarahisar Birimi bulunuyor. Birçok öğrencinin paylaşmayı öğrendiği, gönüllülerin kendilerini geliştirdiği TEGV, “su sorunu” ile karşı karşıya. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ndeki TEGV Birimi’ni bir dönemde 21 kez su bastı. Suyun lağımla karışması dolayısıyla da veliler, “Öğrencilerimiz hasta olacak” düşüncesiyle çocuklarını TEGV’e göndermiyor.
Afyonkarahisar’ın ufkunu gelişmesi için projeler üretmeye başlayan İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün bu sorununun çözülmesi lâzım. Afyonkarahisar Devlet Hastanesi’ndeki benzer “su sorunu”nun nasıl aşıldığını, Afyonkarahisar Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Ayhan Erenoğlu anlatabilir.