Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Kışlada Bahar Ve Hancı Şiirlerinin Şairi Bekir Sıtkı Erdoğan

Şair Bekir Sıtkı Erdoğan’ın kimi şiirlerini yazıldığı yıllarda ezberlemiştim. Sonra şair ile tanışıp, kimliğini de öğrenince onu insan olarak da sevmiştim. Ayrıca Bekir Sıtkı Bey, benim meslektaşım, yani askerdi.

1926 yılında Karaman’da dünyaya gelen Bekir Sıtkı, benden 11-12 yaş büyüktü. Be nedenle ben, daha ilkokul sıralarında onun şiirleriyle karşılaşmış ve ilerleyen yıllarda onun “Kışlada Bahar”, “Hancı” ve “Binbirinci Gece” gibi şiirleriyle karşılaşmış ve bu şiirleri ezberleyip, belleğime nakşetmiştim. Hancı ve özellikle Kışlada Bahar şiirlerinin bestelenmesiyle, bu şiirlerin dizeleri dudaklarımızdan düşmez hale gelmişti. Tabii, sözümün burasında, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 50.yıldönümü vesilesiyle açılan yarışmada, “Ellinci Yıl Marşı” ile aldığı birincilik ödülü ve o şiirin Necil Kâzım Akses gibi bir dâhi müzik insanımız tarafından bestelenmiş olması, deyim yerindeyse, Bekir Sıtkı Erdoğan’ı ölümsüzlüğe ulaştırmıştır.

Onu ilk kez, Hisar Dergisinin Ankara’da düzenlediği bir şölende tanıdım. Zira o da Hisar grubu şairlerinden idi. Beyefendi tavırlarıyla, tevazu ve nezaket içre konuşmaları ve davranışlarıyla, saygı duyulacak bir kişilikti. Çok konuşmuyor, sıra ona gelince birkaç cümle ile diyeceklerini deyip, şiirini okuyordu. Ben o ve benzeri toplantılarda birçok defa bulunma şansını elde etmiş, yaşça benden büyük olan Orhan Şaik Gökyay, Mehmet Çınarlı, Osman Attila, Feyzi Halıcı, Gültekin Samanoğlu, İlhan Geçer gibi usta şair ve yazarlarla kurulan dostlukla, uzun yıllar aralarında bulunma mutluluğunu yaşamıştım.

Bugün bu değerli asker şairi, vefatının onuncu yıldönümünde anarken, onunla nerelerde birlikte oldum, belleğimde kalan konuşmalarımız var mı idi, gibi hususları yazmak istedim. Evet, birlikte olduğumuz zamanlar oldu. Bunlar, kimi zaman kalabalık toplantılar, ya da ayak-üstü sohbetlerdi. Ama birisi var ki onu daha iyi tanıyıp, daha çok sevmeme neden oldu…

Sanırım, şiirsever okurlarımız arasında Yaşar Faruk İnal adını bilenler ve hatta onu tanıyanlar vardır? Yaşar Faruk O yıllarda YOZ-KOOP kısa adıyla bilinen Yozgat Kooperatifler Birliği tarafından düzenlenen bir şiir yarışması nedeniyle, Yozgat’a bir sefer düzenlemişti. Bu nedenle İnal’ın oluşturduğu listede ben de yer almış ve 1973 yılının Nisan ayında, bir otobüsle Ankara’dan hareketle, Yozgat’a ulaşmıştık.

Bu Yozgat seferimizde yer alan Orhan Şaik Gökyay, Arif Nihat Asya, Osman Attila, Bekir Sıtkı Erdoğan, Mehmet Çınarlı, Coşkun Ertepınar, İlhan Geçer, Güzide Taranoğlu, Yaşar Faruk İnal, Yahya Akengin, Fügen Topsever vb. gibi şairlerin şiirlerini okudukları şiir şölenini Düzenleme Kurulunun arzuları ile ben yönetmiştim.

Yozgat’taki şiir şöleninde, şiir okuyan bir de Yozgatlı şair vardı ki, Abbas Sayar adlı bu şair, grubumuzdaki herkesi etkilemişti. “Yılkı Atı” adlı eseriyle, de ülkemiz genelinde ismini duyurmuş olan Abbas Sayar’ı yakından tanıyan Orhan Şaik Gökyay, yüksek bir sesle “Hisarcılar, tanıyın bu adamı ve sahip çıkın!..” demişti. Bunun nedeni, Hisarcıların sağ, Abbas Sayar’ın sol tandanslı olması idi, ama iki taraf da vatan sever, milliyetçi idi ve Orhan Şaik Hoca, Abbas’ın, sol kesime kaptırılmamasını istiyordu…

Bekir Sıtkı Erdoğan o şölende, benim çok sevdiğim ve bir asker olarak da etkilendiğim, o tarihlerde hayli popüler olan şu şiirini okumuştu:

KIŞLADA BAHAR

Kara gözlüm, efkârlanma gül gayrı!
İbibikler, öter ötmez ordayım.
Mektubunda diyorsun ki: ‘Gel Gayrı! ‘
Sütler kaymak tutar tutmaz ordayım.

 

Ah çekerim resmine her bakışta!
Bir mahzunluk var o boyun büküşte.
Emin ol ki, her sigara yakışta,
Sanki, duman tüter tütmez ordayım…

 

Mor dağlara, karargâhlar kurulur;
Eteğinde bölük bölük durulur…
On dakika istirahat verilir;
Tüfekleri çatar çatmaz ordayım! ..

 

Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde;
Sabır, sebat etmez gönül yurdunda!
Akşam olur, tepelerin ardında,
Daha güneş batar batmaz ordayım…

 

Aramıza dağlar girmiş koskoca!
Meraklanma, gönlüm dağlardan yüce…
Bir gün değil, beş gün değil, her gece,
Yatağıma yatar yatmaz ordayım…

 

Bahar geldi; koyun, kuzu koklaştı,
İki aşık, senelerdir bekleşti…
Kara gözlüm, düğün dernek yaklaştı;
Vatan borcu biter bitmez ordayım! ..

 

Yozgat günlerimizde, daha çok şiir sevenler ve öğrenciler arasında okunan şiirler arasında Bekir Sıtkı Erdoğan’ın şiirlerinin yanısıra, örneğin Arif Nihat Asya’dan “Bayrak” şiiri, Orhan Şaik Gökyay’dan “Bu Vatan Kimin” şiiri     daha çok istenmiş ve alkışlanmıştı. Ama bu iki müstesna şairimiz, önce başka şiirlerini okuyup, Bayrak ve Vatan şiirlerini sona bırakıyorlardı…

Bekir Sıtkı Erdoğan’dan istenen şiirlerden birisi de pek çok kişinin belleğinde yer etmiş olan “Hancı” şiiri idi.

HANCI

Gurbetten gelmişim, yorgunum hancı
Şuraya bir yatak ser yavaş yavaş
Aman karanlığı görmesin gözüm
Beyaz perdeleri, ger yavaş yavaş

Sıla burcu burcu… İlle ocağım
Çoluk çocuk hasretinde kucağım
Sana her şeyimi anlatacağım,
Otur baş ucuma, sor yavaş yavaş

Güç bela bir bilet aldım gişeden
Yolculuk başladı Haydarpaşa’dan
Hancı n’olur, elindeki şişeden
Birkaç yudum daha ver yavaş yavaş

Ben o gece, hem ağladım, hem içtim
İki gün, diyardan diyara uçtum
Kayseri yolundan, Niğde’yi geçtim
Uzaktan göründü, Bor yavaş yavaş

Garibim, her taraf bana yabancı,
Dertliyim; çekinme, doldur be hancı
İlk önce kımıldar hafif bir sancı
Ayrılık sonradan kor yavaş yavaş

Bende bir resmi var, yarısı yırtık
On yıldır evimin kapısı örtük
Garip bir de sarhoş oldu mu artık
Bütün sırlarını der yavaş yavaş

İşte hancı ben, her zaman böyleyim
Öteyi ne sen sor, ne ben söyleyim
Kaldır artık, boş kadehi neyleyim
Şu bizim hesabı, gör yavaş yavaş

 

Yozgat seferimizde ve zaman zaman Ankara’da gerçekleştirilen şiir şölenlerinde dikkatle izlediğim Bekir Sıtkı Erdoğan ile ilgili olarak, benim belleğimde yer eden izlenim odur ki, askerlik mesleğinin onun üzerinde bıraktığı etki öylesine büyüktür ki, hangi topluluk içerisinde olursa olsun, ciddi ve seviyeli duruşunu asla terk etmemiştir.

Şiirlerinde daima, geleneksel Türk şiirinin esintileri egemen olmuş ve bu yüzden bestekârlar, onun şiirlerine nota yazabilmek için, çaba harcamışlardır. Nitekim Cumhuriyetimizin 50.Yıldönümü için açılan şiir yarışmasında şu dizelerle başlayan şiir, birincilik ödülüne layık görülmüştür:

Müjdeler var yurdumun toprağına taşına
Erdi Cumhuriyetim elli şeref yaşına
Bu rüzgârla şahlanmış dalga dalga bayrağım
Başka bir tuğ yaraşmaz Türk’ün özgür başına.

Cumhuriyet, özgürlük, insanca varlık yolu
Atatürk’ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu

Vefatının 10.yıldönümünde rahmet ve özlemle andığımız büyük şairimize, bir kez daha Allah’tan Rahmet diliyor, asla unutulmaması için, sık sık anmamız gerektiğini belirtmek istiyorum.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER