Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NAMAZ- ZEKÂT İLİŞKİSİ

Muharrem Günay 1 Haziran 2019 Cumartesi 10:31:47
 

Kur’an-ı Kerim’de. 28’i namazla birlikte olmak üzere 32 yerde zekât emri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli âyetlerde geçen  “infâk” emri zekâtı da kapsamaktadır.
Kur’an-ı Kerim’in ikinci suresi olan Bakara suresinde bir mü’minde bulunması gereken özellikler sıralanmaya başlanırken hemen üçüncü ayette  “O (takvâ sahibi) kimseler ki, gayba (Allah’a, meleklere, âhirete, vahye, Allah’ın takdirine) inanırlar, namazı dosdoğru/gereğine uygun kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden de (gereken yerlere Allah için) verirler.” (Bakara 2/3) buyrulmuştur.
Zekâtın ve infakın üzerinde bu kadar çok durulması onun dinimizde büyük önem taşıdığını göstermektedir. Birçok ayeti kerimede zekât verilmesi emredilmiş, hakkıyla zekâtı verenler övülmüş ve kıyamet gününde büyük mükâfatlara nail olacakları müjdelenmiştir. Zekât verme emrinin hemen namazın ardından, namazla birlikte “Namazı ikame et, zekâtı ver” şeklinde emredilmesi zekâtın önemi ve namazla ilişkisi açısından ayrıca dikkate değerdir.
Namaz genellikle bireysel bir ibadet olduğu halde, toplumsal yönü de oldukça önemli olan bir sosyal ibadettir. Zekât ise toplumsal bir ibadet olmanın yanında, bireysel yönleri de bulunan bir ibadettir. Uhrevi tarafı bir yana namaz, insanın bu dünyaya ait işlerini, aile hayatını, iş hayatını da düzene sokar ve insana bir şahsiyet ve duruş kazandırır. Zekât ise, insanlardaki merhamet duygularını tatmin etmekten ziyade, toplumun sosyal ve ekonomik açılardan kalkınmasını sağlar ve toplumdaki tabakalar arasında, özellikle zenginlerle yoksullar arasında köprü vazifesini görerek, güçlü bir bağın kurulmasını sağlar. Bu sayede, hem insan onurunu zedeleyen yoksulluğun oluşmasını engeller, hem de muhtemel toplumsal çatışmaların önüne geçer. Bu açıdan bakıldığında, İslâm’ın köprüsü olarak nitelendirilen zekâtın, gerçekten toplumdaki tabakalar arasında bir köprü vazifesi gördüğü ve toplumsal mesafeleri küçülttüğü ve toplumda sosyal barışı sağladığı görülür. Namaz ve zekâtın Kur’ân’da genellikle birlikte zikredilmesinin bir nedeni, ikisinin birlikte insana ve topluma yaptığı katkıdan dolayıdır. Ayrıca, bir arada zikredildikleri yerlerde namazın zekâttan önce anılmasının bir hikmeti ise, hem namaza hem de insana öncelik verilmesi gerektiğidir. Ahlaklı bir insan ve ahlaklı insanlardan oluşmuş bir toplumun oluşması için işe insandan başlamak gerekir. Namazla bir şahsiyet kazanan ve topluma yararlı bir kişi haline gelen insan, zekâtla da toplumsal ve ekonomik kalkınmaya hizmet eder.
Namaz ve zekât sadece Ümmeti Muhammede özgü ibadetler değildir. Hz. Âdem’den itibaren bütün peygamberler ve insanlar namaz ve zekâtla emrolunmuş olup, Peygamberimizden önceki Peygamberlerin şeraitlerinde de bu ibadetler vardı. Ancak, özellikleri ve uygulanış biçimleri farklıydı. İsrailoğulları’na hitaben Kur’ân’da şöyle bir ayet vardır: “ve egımissalâte ve êtuzzekâte verkeû mearrâkiîne/Namazı İkâme edin, zekâtı verin ve rükû edenlerle birlikte rükû edin!” (Bakara: 43). Benzeri durumlar zekât için de geçerlidir.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER