Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Namık Kemal Ve Afyonkarahisar

Dün olduğu gibi bugün de Namık Kemal’in Afyonkarahisar ile bağı olduğunu pek çok insanımız bilmiyor.  Oysa Namık Kemal’in çocukluk yıllarının bir kısmı Afyonkarahisar sokaklarında geçmişti.

Vatan Şairi namıyla maruf Namık Kemal’in henüz 5 yaşlarında iken ailesiyle birlikte Afyonkarahisar’a geldiğini,  dedesi Abdüllatif  Paşa’nın kentimizde Vergi Dairesinin sorumlu yönetmeni olduğunu Merhum Edip Ali Bakı Hocanın “Namık Kemal Afyon’da adlı kitabından öğreniyoruz.

Abdüllatif  Paşa 1845 yılında, daha Paşa olmadan Tırhala Sancağı Mal Müdürlüğü’nden Afyon (Karahisar) Sancağı Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. Bu münasebetle, Namık Kemal, annesiyle birlikte bir süre Dedesi Abdüllâtif Paşa’nın Afyonkarahisar’da, yanında  konuk olmuşlardır.

O arada Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra Hanım, hastalanmış, tedavi edilemeyince de   vefat ederek, Mevlevi (Türbe) Camii’nin avlusuna defnedilmiştir. Bugün de bu  Camiye giren herkes giriş kapısının yanındaki mezarında ebedi uykusunda olan, Fatma Zehra hanımı selamlayarak ibadet ederler.

Abdüllatif Paşa kızının mezar taşını dört parçalı olarak İstanbul’da yaptırır. Mezarına yerleştirir. Tekke 1874 ve 1902 yıllarında iki büyük yangın da harap olur. Mezar taşı antika olarak müzeye götürülür.

Hürriyet ve Vatan şairi Namık Kemal’in annesi Fatma Zehra hanım, müneccim başı, Mustafa Asım beyin de eşidir. Annesi Mahdume hanım tarafından özenle yetiştirilmiştir. Eşi de aydın bir kişiliğe sahiptir.

Fatma Zehra Hanım okuduğu kitapların Mevlevi tekkesine bağışlanmasını ister. Ölümü ile kitaplık, “vakıf kaydı ile” Tekkeye verilir. Ne yazıktır ki kitaplar yangınlarda kurtarılamamış ele geçen biri yazma diğeri basma iki kitap kalmış, onlar da  Gedik Ahmet Paşa İl Halk kütüphanesine verilmiştir.

***

Tanzimat döneminde yaşamış, Türk milliyetçiliğinin öncülerinden, Genç Osmanlı Hareketi mensubu, gazeteci, devlet adamı, ünlü yazar ve şair Namık Kemal kimdir? Neler yazmıştır? Namık Kemal eserlerinde neyi savunmuştur?…Ona neden Hürriyet ve “Vatan Şairi” denilmiştir?…

Namık Kemal 1840 yılında Tekirdağ’da dünyaya geldi. 18 yaşına kadar dedesi Abdüllâtif Paşa’nın yanında, Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli kentlerinde yaşadı. Arapça ve Farsça öğrendi. 18 yaşında geldiği İstanbul’daki Bâb-ı Âli Tercüme Odasında sekreter olarak çalışmaya başladı.
Osmanlı devletinde o güne dek duyulmamış “yurtseverlik”, “özgürlük”, “ulus” gibi  kavramlara yazılarında yer veren Namık Kemal Türk düşünce hayatına ve edebiyatına soktuğu bu kavramlar çerçevesinde “Tasvir-i Efkâr” gazetesinde hükûmeti eleştiren yazılar yazdığı için tutuklanmak istenildiğini öğrenince Paris’e kaçtı.

 

Genç Osmanlılar hareketine katılan Namık Kemal sonra Londra’ya geçti, “Muhbir” gazetesinde yazmaya başladı. Ardından ve “Hürriyet” isimli bir gazete çıkardı. Dönemin Zaptiye Nazırı Hüsnü Paşa’nın çağrısı üzerine İstanbul’a döndü. “İbret” gazetesinde yazdığı yazı nedeniyle İstanbul’dan uzaklaştırılmak için Gelibolu Valiliğine atandı. Orada yazmaya başladığı “Vatan Yahut Silistre” oyunu, İstanbul’da Gedikpaşa Tiyatrosunda sahnelendiğinde izleyicileri ayaklandıran olaylara neden oldu. Oyunu yasaklandı. İstanbul’a dönüp “İbret” gazetesinde yaşananları kaleme alınca gazeteyi çıkaran arkadaşlarıyla birlikte 1873 yılında Kıbrıs’ın Magosa kentine sürüldü.

Kuşkusuz şairin üzüntüsü kendisi için değil, vatan  için yanıp tutuşuyor ve diyordu ki;

“Ölürsem görmeden vatanda ümid ettiğim feyzi

Yazılsın senk-i kabrime vatan mahzun ben mahzun”

 

Namık Kemal, Magosa’daki iki katlı yapının alt katındaki zindana kapatıldı. Zaman geçtikçe Kıbrıs Mutasarrıfı Veyis Paşa tarafında üst kata çıkarılmıştır. Sürgün hayatına V. Murat’ın affıyla son verilmiştir. Ünlü şairin sürgün döneminde yaşadığı bina, günümüzde Namık Kemal Zindanı ve Müzesi olarak ziyaret edilmektedir.

Büyük Şair milliyetçi duygu ve düşüncelerinden dolayı çok sıkıntılar yaşamış ve bir keresinde, şu dizeleri de içeren bir şiir yazmıştır:

Zalim olsa ne rütbe bi perva

Yine bünyad-ı zulmü biz yıkarız

Merkez-i hâke atsalar da bizi

Küre-i arzı patlatır çıkarız

 

Birinci Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a döndü. Şûra-yı Devlet (Danıştay) üyesi oldu. Kanun-i Esasi’yi (Anayasa) hazırlayan kurulda görev aldı. 1877 Osmanlı-Rus Savaşı çıkınca II. Abdülhamid’in Meclis-i Mebusan’ı kapatması üzerine tutuklandı. Beş ay kadar tutuklu kaldıktan sonra mutasarrıf (Vali) olarak Midilli, Rodos, Sakız adalarına gönderildi ve 1888 yılında sürgünde öldü.

Namık Kemal, “Toplum için sanat” anlayışını benimsemiş ve sanatı, toplumun Batılılaşması için bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amaçlamıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, bir okul gibi görmüş, sahne dili ve tekniği yönünden başarılı eserler vermişti.

Romanları, tiyatro eserleri, şiirleri, eleştiri ve tarihi kitapları bulanan Namık Kemal’in, özellikle “İntibah” ve “Cezmi” isimli romanları ile “Vatan yahut Silistre” isimli tiyatro oyunu ve çok sayıda tarih kitabı ile bilinen değerli kalemerinin bu eserlerini, gençlik yıllarında ben de almış, okumuş ve kitaplığımda bulundurmuştum.

Örneğin Vatan Mersiyesi adını verdiği ünlü şiirini hiç unutmadım ve bugün dahi zaman zaman şu iki dizeyi terennüm ederim:

Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini

Yoğimiş kurtaracak bahtı kara maderini

Tabii daha sonraki süreçte, Büyük Atatürk’ün, bir vesileyle hatırlatılan bu şiir üzerine şöyle demişti:

Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini

Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER