Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

Sürsün 19 Mayıslar “Sabah-I Haşre” Kadar

13 Kasım 1918 Salı günü… Adana treni girdi puflaya puflaya Haydarpaşa İstasyonu’na. Orta vagondan siyah kalpaklı, beyaz kordonlarla süslü üniformasında madalyalar bulunan,  siyah parlak çizmeli subaya yol verdi istasyondaki kalabalık…

“Mustafa Kemal Paşa geldi işte dedi kalpaklı bir orta yaşlı bir adam yanındaki gence..

Çanakkale Savaşları’nın Anafartalar Kahramanı, Suriye  Cephesi’nin “Yıldırım Orduları Gurup Komutanı Mustafa Kemal Paşa,  kendisine merakla ve hayranlıkla bakanların arasından hızla yürüdü; rıhtıma yanaşan Kartal İstimbotu’na doğru… Beyaz mermer merdivenlerden inerken Boğaz’ın mavi sularına baktı hüzünle…Birbirine paralel bir rota ile limana doğru yol alan  siyah gövdeli 55 düşman gemisinin, zafer bayrakları açarak İstanbul Boğazı’na girdiklerini gördü…

“Düşman gemileri İstanbul’da/Dalgalar vallahi inanmaz” diyecektir Fazıl Hüsnü Dağlarca yıllar sonra..

İstimbot ,bu düşman gemilerinin arkasından dolaşarak yol aldı köprüye doğru… Karaköy, Köprü ve Eminönü rıhtımları yabancı denizci askerlerle doluydu; İngiliz, Fransız ,İtalyan, Hindu, Senegalli..…Yeşil, sarı, mavi renkli bayraklar  asılmış binalar, sarhoş asker haykırışları ve kilise çanlarının kulakları sağır eden sesleri, arasında  indi vapurdan  Mustafa Kemal Paşa ve yaveri Cevat Abbas Bey’e  dönerek “Geldikleri gibi giderler” dedi… Paşa’nın bu  kararlık ve metaneti, yaverin karamsarlığını gidermeye yetti…

Gittiler nitekim  9 Eylül 1922 günü İzmir’den,  6 Ekim 1922 günü de İstanbul’dan …

“Gökyüzünde kara kara bulutlar/Hayın mı hayın!/Başımıza nerden geldiniz…

Bir gün gelir hesabını sorarız/Buralarda durmayın” dizeleriyle tarihe not düşer Cahit Külebi..

“Mütareke İstanbul’u bir esir şehirdir” artık. Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul’a indiği o günlerde bir  Türk-Müslüman İstanbul vardır ki Beşiktaş’tan, Haliç boyunca Kasımpaşa’dan Eyüp Sultan’a ve oradan İstanbul’un yedi tepesini ve bu tepelerin mermer taçları olan kubbeleri, minareleri de koynunda toplayarak karşı yakada Beylerbeyi’ne, Kandilli’ye, Beykoz’a kadar uzanan bu İstanbul kan ağlar…Çileli harp yılları bu İstanbul’u yiyip bitirmiştir… Bu bölgenin mekanları harap, halkı bîtâbtır… Dullar, sakatlar, sokaklarda aç dolaşan, hâlâ siperlerdeki lime lime elbiseleriyle işsiz güçsüz dolaşan eski yedek subaylar, birlikleri lağvolmuş muvazzaf subaylar Müslüman İstanbul’u doldurmuşlardır tıklım tıklım… Hayal kırıklığı, ümitsizlik, kin , nefret ve inilti…

Bir de kozmopolit İstanbul vardır…Örneğin Şişli! O zamanki Şişli, İstanbul’da devrin türedilerinin, harp zenginlerinin, Rum Ermeni tüccarların ne oldukları ne iş gördükleri belirsiz kozmopolit tiplerin kaynaştığı yerdir Hain ve kozmopolit Beyoğlu, bütün kirlerini sokaklarına kusmuştur. İş hanlarından, yüksek binalardan ve şüpheli apartmanlardan sarkıtılan yabancı bayraklar; hele Yunan bayrakları yerlere kadar uzanıyordu… Rıhtımlarda, yollarda düşman askerleri kol geziyordu..

İşte 13 Kasım 1918’den 16 Mayıs 1919 tarihine kadar İstanbul’da kalan  ve bu süreçte padişah ve halife Vahdettin, Sadrazam Damat Ferit Paşa ve Osmanlı yönetiminin durumunu analiz eden Mustafa Kemal Paşa, 16 Mayıs 1919 günü Atatürk, “Orduları dağıtılmış, tersanelerine girilmiş, bütün kaleleri zaptedilmiş, halkı harâp ve bîtâb düşmüş her köşesi bilfiil işgal edilmiş” bir ülkenin 38 yaşında bir generali olarak binmişti Bandırma Vapuru’na…

İşte bu olumsuzluklar içinde  Atatürk, eşsiz dehâsıyla ulusumuzu tek bir hedefe yönlendirerek   bir kurtuluş  mücadelesi vermişti… O güne kadar ve o günden sonra böyle şerefli ve ahlaki bir mücadeleye tanıklık etmedi dünya tarihi…

Sürsün sabah-ı haşre kadar bu 19 Mayıslar… Sürsün dünya döndükçe…

2024 yılından 105 yıl önceye baktığımızda “İmkânsız diye bir şey yoktur ;mucize biraz geç gelir” sözü geliyor aklıma… “Hayret bir şey” sözü çok yaygındı bir zamanlar.. Evet “Hayret bir şey”… “Ulusal egemenliğe dayalı kayıtsız şartsız bağımsız bir devlet kurmak”…

Tarihin akışını değiştiren bir büyük Türk, bir dünya lideri  Atatürk, ileriyi gören,  bugün bizi hayretlere gark edecek kadar isabetli gören bir dâhi..

O’nun, “Türk istiklâlini ve Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etme” görevini Türk gençliğine vermesini bugün daha iyi anlıyoruz. Çünkü, ruh ve kafaları özgür ve  aydınlık düşüncelerle, beslenmiş genç kuşaklar taşıyacaktır ülkemizi ve ulusumuzu  çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne…

Yazıyı söz ustası bir şâire bırakarak noktalayalım:

“Mustafa Kemâl’in gözlerinde

Mavi bir ummân var

Mustafa Kemâl’in ellerinde

Zafer çiçekleriyle bezenmiş bir dal

Bir güneş gibi doğacak Samsun ufkundan

19 Mayıs sabahı Mustafa Kemâl”

(Özker YAŞİN)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER