Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Türkiye İş Bankası 100 Yaşında

Kurtuluş Savaşı sona ermiş, Cumhuriyet ilan edilmişti. Şimdi, yeni Türkiye devletini, aşılması gereken ekonomik ve sosyal sorunlar bekliyordu. Bu dönemde tasarrufu teşvik ederek toplanacak fonlarla bütün ekonomik faaliyet kollarını finanse edebilecek, gerektiğinde çeşitli alanlarda sanayileşme hareketinin başlatılmasına kendi kaynaklarıyla katılabilecek milli bir kuruluşun doğması ve milli bankacılık sisteminin oluşturulması ihtiyacı derin bir şekilde hissediliyordu.
İş Dergisinin Kasım 1988 tarihinde yayımlanan 265. Sayısında, millî bir bankanın kuruluş ihtiyacıyla ilgili yazının bir bölümünde şunu okuyoruz:
“Atatürk İzmir’de konakladığı Uşşakizade Muammer Beyin evinin selamlık kısmında özel odasında çalışırdı. Bakanlarla Atatürk sık sık çalışma odasında görüşürdü. Celal (Bayar) Bey de sık çağırdığı bakanlarındandı. Gene böyle bir gün, Celal Bey önce Atatürk ile, onun çalışma odasında görüştü. Muammer Bey ile Celal Bey arasında Atatürk’ün 250 bin lirasının nasıl değerlendirilmesi gerektiği üzerinde konuşuldu. Muammer Bey, ihracat ve ithalatın yabancılar tarafından yapıldığını hatırlatarak bu işleri yapacak bir Türk şirketinin kurdurulmasını önerdi. Celal Bey de bankacılık işlerinin de yabancılar elinde olduğunu hatırlatarak, bir banka kurulmasının yararlı olacağı fikrini söyledi. Sonunda da görüş birliğine vardılar.”
Celal Bayar’ın daha sonraları yaptığı bir açıklamaya göre, kurulacak olan millî bankaya “Türkiye İş Bankası” adının verilmesi önerisi, Maliye Bakanı Hasan Saka’ya aitti.
Cumhuriyet döneminin ilk ulusal bankası olan İş Bankası, Atatürk’ün direktifleriyle İzmir Birinci İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. İş Bankası ilk Genel Müdürü Celal Bayar’ın liderliğinde iki şube ve 37 personel ile hizmete başladı. Nominal sermayesi 1 milyon TL’ydi. Bu sermayenin fiilen ödenen 250 bin TL’lik bölümü ise bizzat Atatürk tarafından karşılanmıştı.
Banka binası inşaatının temel harcı niteliğinde olan 250 bin lirayı Atatürk koymuştu ama mütevazı bir bankanın kurulması için bile bu para yeterli değildi. Para bulmak için neler yapıldığını Celal Bayar şöyle anlatmıştı:
“Sermaye bir milyondu. 250 bin lira hazırdı. O nispeten fazla para, dışardan on para yok. Müessis hissesi, bir hisse 1000 liraydı. Müessisler bulacağız ve Yönetim Kurulunu oluşturacağız Hiç kimse yanaşmıyor. Diyorlar ki ‘Ne kadar böyle bir işe girdiysek, hiçbirinin neticesi çıkmadı, bu da onların devamı… Ecnebi bankalar nezdinde, Banque d’Athens var, İtalyanların bankaları var, Fransızların bankaları var. Onlar bizim Türklere, hatır için, Kızılay’a 1000 lira teberruda bulunur gibi, müessis hisselerini verdiler. Ben de şahsımı kullanarak, hatta Atatürk’ün nüfuzunu kullanarak 1000’er lirayı böyle topladım.” (İş Dergisi, Sayı 240, Ekim 1986, s. 4).
9 Eylül 1924 günü, İstasyon Caddesi üzerindeki ilk binasında düzenlenen bir törenle Bankamızın açılışı yapıldı. Açılış törenine devlet erkânı, hükümet üyeleri, mebuslar, kordiplomatik ve Ankara eşraf ve tüccarı davetliydi. Davetli sayısı 150’yi bulduğundan, bu kadar kişiyi alacak salon bulunamamış, davetliler gruplar halinde ağırlanmıştı. Törende limonata ve pasta dağıtılmış, bu açılış için toplam 120 lira masraf yapılmıştı!…
Türkiye’de tüm bankacılık işlemlerini gerçekleştirmek, sınai gelişmeyi başlatmak, ulusal tasarrufları harekete geçirmek, temel ekonomik atılımları finanse etmek ve kredi ihtiyaçlarını karşılamak, yeni kurulan bir ülke için yaşamsal önemde etkinliklerdi.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada pek çok alanda olduğu gibi finansal sektörde de hızlı gelişmeler kaydedilmiş, yeni teknolojiler, kriterler ve metotlar oluşturulmuştu. Ülkemiz bu yenilik ve gelişmelerden tümüyle yoksun olduğu gibi bu alanda çalışacak yetişmiş elemanlar da yoktu. İş Bankası dönemin bu zor ekonomik koşulları altında çalışmalarına başladı.
Sağlam bir zemine oturtulduğu günden bu yana Türkiye İş Bankası, amaçlarını gözden kaçırmadan sürekli güçlenerek büyüyen ender kurumlardan biri oldu…
***
Defalarla söylendi ve yazıldı ki, Ülkemizin önemli bir kısmı, yabancı işgal orduları tarafından işgal edilmiş, onlarla eşik güçlerle savaşabilme şansı da kalmamıştı. Böyle bir aşamada Hindistanlı Müslümanlar (Pakistan)’ın gönderdikleri parasal destek, adeta can simidi olmuştu. Bu kardeş ülkeden gelen paranın bir kısmı savaş araç ve gereci olarak satın alma işlerinde kullanılmış, bir kısmı da İş Bankasının kuruluş sermayesine eklenmişti.
Tarihi kaynaklara göre, Hindistan Müslümanları işgale karşı yürütülen Kurtuluş Savaşı sırasında, Emir Ali başkanlığında Hint Hilafet Komitesi (Indian Committee of the Caliphate) aracılığıyla bir yardım kampanyası başlattı. 1 İngiliz Sterlini’nin 9 Osmanlı Lirası’na denk geldiği o günlerde, 1.5 milyon sterlinlik yardım toplandı ve bu para, Milli Mücadelenin kahramanı Mustafa Kemal Paşa’ya gönderildi. Kısaca vurgulamak gerekirse, bugün Türkiye’mizin ekonomik, sosyal ve hatta kültürel kalkınmasına büyük katkıları olan Türkiye İş Bankası’nın hamurunda, Hindistan Müslümanlarının (yani Kardeş Pakistan’ın) mayası bulunmaktadır.
***
Türkiye İş Bankası kültür faaliyetlerinde benim de naçiz katkılarım vardır…
Türk kültür ve sanatının gelişmesinde önemli katkıları olan Merhum Dr.Mehmet Önder, Kültür Bakanlığı Müsteşarlığı görevini bitirip emekliye ayrılınca, hiç ara vermeden Türkiye İş Bankası Genel Müdürlüğü Kültür ve Sanat Müşavirliğine atandı. O tarihe kadar, gerektiği şekilde etkili çalışmalar yapamamış olan, Bankanın bu birimi Merhum Mehmet Önder’le büyük bir ivme kazanmış, peşpeşe gerçekleştirdikleri etkinliklerle, iz bırakan başarılara imza atmışlardır.
O aşamada yayını başlatılan, bir kültür ve sanat dergisinin yayını başlatılmış, ben de bu derginin yazı kurulunda yer alıp, hemen her sayısında değişik konuları içeren bir makale yazıp yayımlamıştım.
Ayrıca, o tarihlerde Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’nun Başkanlığını yaptığım için, İş Bankası Kültür ve Sanat Müşavirliğinin düzenlediği, halkbilim içerikli bazı yarışmalarda, seçici kurul üyeliğine beni de almışlardı. O yarışmalar sayesinde birçok defa bir arada olabilme fırsatı ve onurunu elde ettiğim, TBMM Eski Başkanlarından Merhum Ferruh Bozbeyli ile dostluk ilişkisi kurmuştum. Ferruh Beyin eşleri Güngör Hanımefendi, Afyonkarahisarlı ve mahalleden komşum idi, birkaç resepsiyonda, onunla da görüşebilme olanağını bulmuştum.
Bankanın kültür faaliyetleri içerisinde yer almam, benim “Nasreddin Hoca’nın Dünyası” adlı kitabımın, (UNESCO 1996 Nasreddin Hoca Yılı vesilesiyle) Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (Yayın No:348) arasında basılıp yayılmasına da yol açmıştı.
İşte bu müstesna Bankamız, bugün 100. Doğum yıldönümünü idrak etmektedir. Kutluyor ve daha nice yüzyıllara ulaşmasını temenni ediyorum.

 

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER