Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Agah Bıyıkoğlu

ULUSAL EGEMENLİK-PES ETMEYENLERİN HEDEFİ

Yıl 1920… Ülkemiz işgal ve istila altında… 250 bin kirli çizme var topraklarımız üstünde… 45 bin İngiliz, 60 bin Fransız 20 bin İtalyan 125 bin Yunan…

Düzenli ordu henüz yok… Bir taraftan Yunan ordusu ilerliyor vatanın bağrına doğru… Kuvay-ı Milliye-yerel güçler-direniyor, ancak İngilizlerin top, tüfek, araç, para ve gıda destekli düşmana karşı yetersiz… Bir taraftan da işbirlikçilerin çıkardıkları iç isyanlar ülkenin sırtına saplanan birer zehirli hançer…

15 Mart’ta İstanbul’daki “Meclis-i Mebusan” kapatılmış, tanınmış aydınlar, mebuslar işgalciler tarafından (İngiliz -Fransız-İtalyan) tutuklanarak Malta’da sürgüne gönderilmişlerdir. Bunlar arasında Afyon Mebusu Ali Çetinkaya da vardır… 16 Mart’ta da İstanbul resmen İngiliz askeri denetimine alınmıştır.

Ankara’da bulunan Mustafa Kemal Paşa, 19 Mart 1920’de tüm Anadolu ve Trakya’ya gönderdiği bildiride seçim yapılmasını, seçilecek milletvekillerinin Ankara’ya gelmesini “olağanüstü bir Meclis” toplanmasını ve “milletin kaderine el koymasını” istemiştir…

Tüm Anadolu’da sandıklar kurulur, halk iradesini temsil edecek milletvekilleri seçilir. Temsilciler Ankara’ya gitmek üzere yola çıkarlar…

İşte bu süreçte Ankara,  yorgun ve yoksul bir kenttir bozkırın ortasında… Konaklama, ısınma ve aydınlanma koşulları yetersizdir. Anadolu’nun en ücra köşelerinden kimi at sırtında kimi yayan yapıldak tozlu yollardan bin bir zorlukla Ankara’ya gelen temsilciler, yurtsever Ankaralıların evlerinde kalırlar. İstanbul’dan kaçan hükümet adamları, genç gazeteciler, Ankara’da görev almaya koşan kurmaylar, subaylar iş ve hizmet adamlarının çoğu yatak ve yorganlarını getirmişlerdir…

Mustafa Kemal Paşa ise bin bir zorlukla ve kurulan tuzakları yıkarak 27 Aralık 1919 günü Hey’et-i Temsiliye üyeleriyle birlikte Ankara’ya gelmiştir.

23 Nisan 1920 Cuma… Güneşli parlak bir gün… Hacı Bayram Veli Camii’nin önü tıklım tıklım dolu… Cuma Namazı kılınır ve sarıklı, kalpaklı fesli, mebuslar; vali ve yüksek rütbeli zabitler ve her yaştan binlerce insan Meclis’e yürüyor…

Kurbanlar kesildikten sonra Mustafa Kemal Paşa, iki üç basmaklı merdiveni çıkar, kırmızı beyaz kurdelelerle bağlanmış kapıya yaklaşır, elindeki makasla keser kurdeleyi ve Meclis’e girer; dudakları besmele ve hayır duayla kımıldamaktadır…

Mebuslar, Öğretmen Okulu’ndan getirilen sıralara otururlar, Sinop mebusu Şerif Bey en yaşlı üye sıfatıyla, Ankaralı vatansever marangozların yaptıkları kürsüye çıkarak açar ilk celseyi…

24 Nisan 1920 günü, yani Meclis’in ikinci oturumunda Ankara mebusu Mustafa Kemal Paşa söz alır… Bu onun Millet Meclisi’ndeki ilk konuşmasıdır. Sivil kıyafeti içinde oldukça zayıf yorgun hatta sıkılgandır; ancak yaptığı dört saatlik konuşma, onun yalnız siyasi hayatının değil, o gün bütün cepheleriyle meydan çıkan yeni kişiliğinin de önemli bir belgesi, yürüyeceği yolun da pusulasıdır…

“Memleketi dağılış ve çöküş tehlikesinden kurtarmak için, milletin bütün kuvvetlerini, esaslı bir teşkilat içinde birleştirmekten başka çâre yoktur.” Türk’ün İstiklâl Savaşı artık halka dayalı bir Meclis’le yürütülecektir. Bu karar Mustafa Kemal’in dehasının, ileri görüşünün bir ürünüdür.

Yazının giriş bölümündeki bilgilerden de anlaşılacağı üzere TBMM çok sıkıntılı ve zor koşullar altında açılmıştır. Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen ve parçalanan-dağılan Osmanlı İmparatorluğunun, mütarekeden sonra elde kalan çoğunlukla Türklerin yaşadığı son toprakları da yer yer işgal altındadır. Yunanlılar istila alanlarını genişletmişler İngilizler İtalyanlar ve Fransızlar da bulundukları bölgelerde zulüm etmekteler, Kars yaylası Ermenilerin elindedir.

İsatanbul’da saray ve Damat Ferit hükümeti yabancı düşmanlardan daha fazla azgın girişimlerle Milli İdarenii aleyhindedir… Hele hele iç isyanlar… Bizi düşmandan çok uğraştıran, askerimizi arkadan vuran hain ellerin kışkırttığı iç isyanlar…

Meclis içinde de kişisel ve siyasal hırs ve çıkar kavgaları… Mustafa Kemal Paşa’nın başarısız olmasını isteyenler, guruplar var…

Açıldığı günün bütün olumsuz ve sıkıntılı koşullarına, cesaret kırıcı olaylarına, ihanetlere rağmen sosyal yapısından gelen ruh, inanç, eğilim ve formasyon farklarını yenerek ülkenin kurtuluşu ve bağımsızlığı, neredeyse imkansız gibi görünen zafer üç yılda sağlanmıştır…

Bu sonuç, ulusal iradenin, ulusal egemenliğe ulaştığı geri dönülmez bir dönemeçtir… Bu sonuç pes etmeyenlerin ulaştığı parlak bir zaferdir…

“Dağ nice yüksek olsa yol onun üstünden aşmıştır. Ya bir yol bulmuş ya da bir yol yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa… Çünkü o, başarmak için doğmuştur başarısızlık için değil…

“Ankara’da Meclis’in kurulması Mustafa Kemal’in yaktığı Milli Mücadele ateşinde önemli bir dönüm noktasıdır. 23 Nisan aynı zamanda Atatürk’ün geleceğimize, çocuklarımıza olan güveninin de semboldür.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti