Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

Üstünlük Türklerde İdi

Türk ordusu İstanbul önlerine geldiği zaman Bizans’ın elinde sadece çevresi surlarla çevrilmiş, adaletsizliğin ve ahlaksızlığın hüküm sürdüğü bir şehir kalmış, şehrin Anadolu ve Rumeli yakaları çoktan Türk toprağı olmuştu. Rumlar birçok kuşatmadan şehrin surları sayesinde kurtulmuş, şimdi de bu surlara ve Avrupa’dan gelecek yardıma güveniyorlardı. Oysaki onları ne surlar ne de Avrupa’dan gelen yardımlar kurtaracaktı.
Tarihi kaynaklardan öğrendiğimize göre Türkler, İstanbul’un fethinden önce top teknolojisine sahiptiler ve top kullanıyorlardı. Bulundukları bölgelerdeki madenler de bu imkânı sağlamıştı. Osmanlılar Rumeli’de Haçlılara karşı vermiş oldukları mücadelede ve kazandıkları zaferlerde top tekniğinden çok yararlanmışlardır. Özellikle I. Kosova savaşında Türklerin zafer kazanmasında topların çok büyük bir etkisi olmuştur. Türkler I. Kosova savaşında topun çok önemli bir silah olduğunu anladılar ve top teknolojisini geliştirmeğe karar verdiler. Çünkü Bizans’ın kalın ve sağlam surları ancak çok gelişmiş, büyük toplarla delinebilirdi. Bu sıralarda başını Mimar Muslihiddin ve Saruca Paşa’nın çektiği çok sayıda topçu ustaları da mevcuttu. Topçu ustalarının harıl harıl çalıştığı bir dönemde Macar asıllı topçu ustası Urban da Osmanlılara iltica etti. Fatih güçlü topların dökülmesi için her türlü imkânı sağladı. Kısa zamanda Edirne’de adına “Şâhi” denilen ve menzili 1.500 metre olan toplar döküldü.
“Tarih kitaplarında adına Şahi ve Şahin denen topların Urban tarafından yapıldığı yazılmıştır. Oysa tarihçi Schulzberger anlatmıştır ki, topların alaşım, döküm ve hatta balistik hesapları da bizzat Fatih tarafından yapılmıştır.”(Bardakçı, 1994, s.12) Bu topların barut haznesi çok geniş olduğundan ancak iki saatte doldurulabiliyor ve Şâhi top bu nedenle ancak günde 8-10 defa atış yapabiliyordu. 1452 yılının yaz ve kış aylarında Edirne hummâlı bir savaş hazırlığı geçirdi. Edirne’de top dökümü için bir “Topçular sınıfı” kuruldu. Yapılan toplar arasında “Havan Topları” da vardır. Böylece havan topları tarihte ilk defa Türkler tarafından yapılmış oldu. Sırada surlara çıkmayı kolaylaştıran dört katlı “Yürüyen Kuleler” vardır. Türk teknoloji harikaları bununla da bitmeyecek, binlerce fıçı birbirine bağlanarak Haliç üzerinde bir köprü yapılacaktır. Bu köprü beş askerin yan yana geçebileceği genişlikte ve 700 metre uzunluğundadır. Bu köprü üzerinden kısa bir süre zarfında karşıya geçirilen toplar sayesinde, İstanbul surlarının en alçak ve zayıf yerleri ateş çemberine alınmıştı. Bizans’ın ünlü tarihçisi Dukas, Fatih’in bu köprü ile gelmiş, geçmiş bütün cihangirleri geride bıraktığını itiraf eder. Bizans başına gelenleri anlamıştır. Bu gün askeri müzede bulunan zinciri Haliç arasına gerer. Fatih bunun için de hazırlıklıdır. 70 parçalık ince bir donanma karadan indirilir ve Haliç’in ortasında Bizans’ın şaşkın bakışları arasında boy gösterir. 70 parçalık donanmanın karadan denize indirilebilmesi için gerekli topografik inceleme, engebelerin tesviyesi, kaymayı önleyecek yerlere taş döşenmesi, kızak, makara ve tekerleklerin ve kullanılacak yağın kalınlık derecesi bile Fatih tarafından düşünülmüş ve hesaplanmıştır.
Başta Akşemseddin, Molla Gürâni, Molla Fenâri olmak üzere nice İslâm âlimleri, dervişler, şeyhler, dedeler, babalar bu kutsal cihada davet edilmişti. İstanbul sadece II. Mehmed’in değil; İstanbul’un fethini müjdeleyen Hz. Muhammed’in de Kızılelma’sıydı. Bu ordu Fatih Sultan Mehmed’in değil, Hz. Muhammed’in ordusuydu. Bu askerler Türk askerleri değil Allah’ın askerleri idi. Artık Bizans’ın yapacağı fazla bir şey yoktur. 800 yıllık İslâm Ülküsünü engelleyecek hiçbir güç yoktur. Türkler İstanbul’u fethetmeğe hem mânevi açıdan hem de teknolojik açıdan hazırdırlar.
İşte bu şartlarda İstanbul önlerine gelen Türk ordusu, İstanbul’u kuşatmış ve savaş 6 Nisan 1453 günü başlamıştır. Bir taraftan toplar gülle, mancınıklar taş yağdırıyor, surlar üzerinde gedikler açılmaya çalışılıyordu. Bu şekilde surlar iyice dövüldükten sonra 23 yaşındaki genç padişah ilk hücum emrini verdi. Bu hücum gece yarılarına kadar devam etti. Boğaz boğaza çarpışmalar oldu. Rumlar canlarını dişlerine takarak İstanbul’u müdafaa ettiler. Mayıs ayının ilk haftasında Fatih, surlar üzerinde yeterli gedikler açıldığına karar verdikten sonra tekrar hücum emrini verdi. Böyle birkaç defa hücum edilmesine rağmen İstanbul’un düşmediğini gören ve atını denize sürerek:

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER