Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

Ya İstanbul Beni Alır, Ya Da Ben İstanbul’u!

Ya İstanbul beni alır, ya da ben İstanbul’u! Diyen Fatih, deliye dönmüş ve hocası Akşemseddin’den fethin bir an önce gerçekleşmesi için himmet buyurmasını istemiştir.
Henüz şehzadelikte iken hocası Akşemseddin’den “Elem çekme begüm, İstanbul fethi size nasip olacak” diye müjde alan Sultan Fatih, 28 Mayısı 29 Mayısa bağlayan gece bir müjde daha alır. Akşemseddin:
“-Yarın sabah şu kapıdan (Topkapı) hisara yürüyüş ola. İzni Hüda ile bâb-ı zafer feth olup ezan sadâsı ile surun içi dola. Gün doğmadan Gâziler sabah namazını hisar içinde kılalar” diyerek kat’i müjdeyi ve günü bildirdi. (Turan, 1969, c, 2, s.55)
Padişah II. Mehmet ve hocası Akşemseddin, bu son hücumun başlayacağı gece sabahlara kadar Allah’a yalvarmışlar ve dua da bulunmuşlardır. Şafakla birlikte, top sesleri, tekbirler ve mehterin vurduğu coşturucu marş sesleri altında Türk ordusu hücuma geçti. Artık bu iman ordusu karşısında Bizans’ın yapacağı bir şey yoktur.
Gerçekten 29 Mayıs 1453 gecesi ilahi müjde gerçekleşiyor, Allah, Allah sesleri ve tekbirlerle, tıpkı Hz. Peygamberin hadislerinde belirttiği gibi gâziler sabah vaktinde surları aşmış bulunuyorlardı.
Hücum kollarının birisinin başında bulunan Ulubatlı Hasan, üç hilalli Türk sancağını surların tepesine dikmiş ve kendisi de bu sırada atılan oklarla şehadet şerbetini içmiştir. Onu bir sel gibi akan gaziler takip etmiş, böylece İstanbul’un fethi gerçekleşmiştir.
Abdurrahim Mısri Hazretleri de İstanbul’un Fethinde Hazır Bulunmuştur
Akşemseddin Hazretlerinin talebesi olan ve bugün Mısri Camisi olarak bilinen camide medfun bulunan Afyonkarahisarlı alim Abdurrahim Mısri Hazretleri de hocası Akşemseddin Hazretleri ile birlikte İstanbul’un fethine katılmıştır.
Bütün İslâm dünyasını sevince boğan bu fetih için yazılan:
“Feth-i Kostantin’e fırsat bulmadılar evvelûn
Fetih idüp Sultan Muhammed yazdı, tarih, âhirun” (Hoca Sadettin Efendi, 1974, c, 2, s.286).
Beytinin sonundaki “âhirun” kelimesi de tıpkı Kur’an-ı Kerim’deki Sebe suresi 15. ayette geçen “Beldetün tayyibetün” kelimesi gibi ebcet hesabı ile fetih tarihi olan Hicrî 857’yi, (Miladi 1453’ü) gösterir.
İstanbul’un fethi ile bin yıllık Bizans tarihin derinliklerine gömülüyor, İslâm’ın sekiz yüz yıllık ülküsü gerçekleşiyor, İstanbul Kızıl Elması da Türklerin eline geçiyor ve Türk ve dünya tarihinin yeni ve parlak bir devri başlıyordu. Padişahım çok yaşa! Padişahım çok yaşa! Sesleri içerisinde şehre giren Fatih, Allah’ın ordusu ve İslâm’ın askerleri ve Hz. Peygamberimizin övdüğü askerler olmak şerefine erişen gâzilere şöyle sesleniyordu:
“Ey kahraman mücahitler! Allah’a hamdü senâlar olsun. İşte bundan böyle sizler Kostantiniyye Fatihlerisiniz. Hz. Peygamberin, Kostantiniyye şehri elbette fetholunacaktır. Onun fethine muvaffak olan hükümdar, ne güzel hükümdar ve askerleri ne kahraman askerlerdir” buyurduğu ve Lisan-i Peygamberin şereflendirdiği şerefli askerler siz oldunuz. Gazanız mübarek olsun. Zinhar çocukları, din adamlarını, sizinle harp etmeyen insanları öldürmeyin, kadınlara dokunmayın. Peygamberin size layık gördüğü şerefe layık olasınız” (Kitapçı, 1996, c, 2, s.146)
Hz İsa’nın ruhaniyetine sığınan ve Meryem Ana’nın gelip te kendilerini kurtaracağına inanan Hristiyan halk Ayasofya’ya doluşmuştu. Fakat Rumlar karşılarında Meryem Ana’yı değil Fatih Sultan Mehmed Han’ı bulmuşlardı. Ayasofya’nın yanına gelen genç padişah atından indi; Allah’a şükrederek yere kapandı, sonra Ayasofya’ya girdi. Patrik ve halk yerlere kapanarak ağlaştılar. Sultan Fatih, onlara elleriyle susmalarını emretti ve şöyle dedi:
“-Ayağa kalk! Ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki; Bu günden itibaren ne hayatınız ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabımdan korkmayınız” (Doğan, 1978, s.181).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER