Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Kemal DEMİRKIRKAN
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

CEMAAT YURTLARI

Bundan tam 188 gün önce Adana’nın Aladağ ilçesinde meydana gelen yangında 11’i çocuk 12 kişinin hayatı sona erdi. Çocuklarımızı kaybetmenin acısı hepimizin içini yaktı. Çocuklarımız büyük ihmaller sonucu vefat etti. Bu ne ilk ne de son oldu. Hemen ardından Konya’da kız öğrenci yurdunda yangın çıktı.
Nihayet Aladağ yangın faciasıyla ilgili dava başladı. Davanın ilk duruşmasında, sanıklar kendi sorumluluklarını reddederek, olayı TEDAŞ’a, itfaiyenin yetersizliğine ve yurtta kalan çocuklara bağladılar. Yangın merdiveni kapılarının kapalı olması yurtta kalan çocukların suçu imiş! Aslında yangın söndürme tüpleri varmış da, o gün bakıma gitmiş! Yangın elektrik sayacının değiştirilmesi nedeniyle çıkmış! Aladağ sanıklarına göre kendilerinden başka herkes suçlu.
Sekiz cemaat yurdunun bulunduğu Aladağ’da yıkılan devlet yurdu yerine yenisinin yapılması ancak yangın sonrası akıllara geldi. Yangın sonrası başlatılan yurt inşaatı yeni öğretim yılı başına yetişiyor. Aslında olayın bam teli ailelerin söylediklerinde saklı. Aileler ilçe Milli Eğitim Müdürünün yönlendirmesi ile çocuklarını bu yurda gönderdiklerini ifade ediyor. Anaların, babaların isyanı içler acısı. Bir baba;”Benim kapıma kadar geldiler yalvardılar. 2 sene çocuklarımı onlara vermedim. Ama daha sonra yurt bulamayınca vermek zorunda kaldım. Bu din meselesi yüzünden yaktılar iki çocuğumu da. Şu anda davacı olmayalım diye bize para teklif ediyorlar, korkutmaya çalışıyorlar.” Diğer baba;“Köy okulumuz kapatıldı. Köyden hergün gidip gelmek zor. İlçede Süleymancılara ait yurt, ücretsiz. Ben gariban bir insanım. Biliyorum,ama çarem yok.” diyor.
***
Başlayan dava ile ülkemizin birçok acı gerçeği, suratımıza bir tokat gibi çarpıyor.
Ailelerin çaresizliği ve bu çaresizlik üzerinden gelecek inşa etmeye, okulları siyasetin arka bahçesi yapmaya çalışan bir zihniyet…
Cumhuriyetin en temel kanunlarından olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu hiçe sayılarak,bilinçli olarak köy okullarını kapatan, köyde öğretmenin yerini, cami imamlarının almasını sağlayan bir zihniyet.
Köy okulları kapatılsın, öğrenciler ilçe ya da ildeki okullara taşınsın. Peki bu öğrenciler nerede kalacaklar? Devlet yurdu yok. O zaman ilk yapılacak şey iktidarın 15 yıldan beri yaptığı gibi, bir yandan değişik isimler altında devletten ciddi maddi destekler sağlanan ve küçücük yerlerde bile bıtırak gibi türeyen cemaat yurtlarını tek seçenek haline getirerek, köy okullarından ilçe ve ile gelen öğrencilerin, cemaat yurtlarında kendi müfredatları ile eğitilmesini sağlamak.
Bir yandan Ergenekon, Balyoz vb davalarda sadece ordumuz hedef alınmadı. Prof. Mehmet Haberal, Prof. Fatih Hilmioğlu, Prof. Erol Manisalı, Prof. Türkan Saylan gibi Atatürkçü, Cumhuriyet sevdalısı aydınlarımız, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi dernekler de zan altında bırakıldı. Başkanları, yöneticileri medyada değersizleştirildi, hapse atıldı. Bu dernekler çalışamaz hale getirildi.
Bunları yapanlar, FETÖ ile aynı menzile farklı yollardan gittiklerini ifade edenler, Cumhuriyete karşı yapılan bu sessiz darbeye karşı “Ülke bağırsaklarını temizliyor” demedi mi?
Diğer yandan, Afyonkarahisar Belediyesi “dar gelirli ailelerimizin çocuklarına eğitim desteği vermek” amacıyla kurulmuş Bilgi Evleri’ni, cemaatlerin kontrolündeki vakıf ve derneklere “İrfan Okulları” yapıyor gerekçesiyle emanet etmeye devam ediyor. Geçen hafta Belediye Meclisi Sahipata’da bulunan Necip Fazıl Kısakürek Bilgi Evi’ni sosyal donatıları ile birlikte İlim Yayma Cemiyeti’ne verilmesini kararlaştırdı.
İşte sorunun ana kaynağıtam da burası. Siyasetin arka bahçesini doldurmak, belli bir ideolojiyi savunacak kindar nesiller yetiştirmek!
Evet başarmak üzeresiniz. Bu ülkenin en az yarısı diğer yarısından nefret ediyor.
Oysa yapılması gereken ne?
Dünyayı yeniden keşfetmeye gerek yok. Eğitim alanında yapılması gereken öncelikle, yaşanılan tecrübelerden faydalanmak. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir”  “Kalkınma köyden başlar” sözleri ışığı altında, tüm dünyaya model olan Köy Enstitüleri eğitim sistemini günümüzün şartlarına uyarlayarak, yeniden başlatmak.
Köylerimizi okulla, ders araç gereçleri ve öğretmenle donatmak.
Üniversite çağına kadar yurtların sadece devlet tarafından açılabileceğine karar vermek. Tüm cemaat yurtlarını derhal kapatmak.
Son söz; üreten, düşünen, sorgulayan ve eleştiren nesiller yetiştirmeyi hedefleyen laik bir eğitim sistemi kimseyi korkutmasın. Ülkemizin geleceği ancak bu yolla aydınlanır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER