Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy

Dostlar Merhaba

“Yeni bir gün doğdu merhaba

Dostlar merhaba

Yeni bir gün doğdu

Merhaba”

Merhum Barış Manço’nun bir şarkısından yola çıkarak 6,5 yıl sonra bu sütunlardan ‘Merhaba’ demek istedim.

Gazetecilik hayatıma devam ederken 6,5 yıla yakın ‘kurumsal iletişim’ tecrübesi yaşadım. Elbette her tecrübe, yeni bilgilerin öğrenilmesini sağlar. İnsan keşfederek kendini geliştirir; geleceğini şekillendirir.

Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası’na yeni geçtiğim günlerde gazeteci büyüğüm İbrahim Yüksel teşrif etmişti. İbrahim Ağabey, Afyonkarahisar Belediyesi’nin Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü kuran, sektörün sevip saydığı bir gazetecidir. Bana kendi tecrübelerini anlatırken gazetecilik mesleğine olan sevgisinin nasıl ağır bastığını anlatmıştı. O dönem kavramakta güçlük çekmiştim.

Ancak yıllar geçtikçe gazetecilik mesleğinin nasıl bir sevda olduğunu daha iyi anladım.

Gazetecilik mesleği yapma isteğim arttıkça Gazeteniz Kocatepe’nin sahibi, büyüğümüz Sezer Küçükkurt’un kapısını çaldım. Sezer Ağabey, zannederim 3 kere şu cümleyi kurdu: “Afyonkarahisar Ticaret ve Sanayi Odası şehrimizin önemli ve güzide bir kuruluşudur. Gazetecilik yapma isteğini anlıyorum, ama ATSO’daki görevin çok mühim. Görevini bırakma.”

Basın İlan Kurumu’nun Afyonkarahisar’da şubesi bulunduğu sırada Şube Müdürü olan, meslek büyüğümüz, Diyanet İşleri Başkanlığı Basın Müşaviri Burak Orhan’ın dediği gibi gazetecilik, kopması zor olan bir meslek.

İnsan gazetecilik ile ilgili bir hayat tarzını benimseyince, olaylara ve olgulara gazeteci gözüyle bakıyor. Öncesi nedir, sonrası nasıl olur; bir olayın kamuoyundaki yansıması nedir… Bu soruların cevaplarını bulma arzusu, gazetecinin can yoldaşı olur. Sorumluluğun kurumsallaştığı bir yerde ise düşünceleri yazılı olarak ifade edip kamuoyuyla paylaşmak mümkün olmuyor.

Velhasıl, gazetecilik yapma isteği ağır bastı. ‘Sevgiyle kalın’ diyerek 2018’in Ocak ayında veda ettiğim yuvam Kocatepe’ye ‘Dostlar merhaba’ diyerek dönmek nasip oldu.

Allah utandırmasın.

Bu süreçte eşim Elif Arısoy, oğlum Olcayto Arısoy ve tüm ailemin desteklerini hissettim. İlk teşekkürüm tabii ki aileme.

Kocatepe Gazetesi sahibi Sezer Küçükkurt ve Yazı İşleri Müdürü Burak Aydın, gazetemizin kapılarını bana açtılar; teşekkür ederim.

Yine bu süreçte meslektaşlarım, arkadaşlarım, büyüklerim, küçüklerim aradılar, sordular, destek verdiler. İsim isim yazarsam bir-iki kişiyi unuturum diye çekiniyorum; teşekkür ederim.

‘Bismillah’ ile başlayanı Allah utandırmazmış.

Vira Bismillah!

 

NE YAZMALI?

Ben gazeteciliği sadece haber yazma ve fotoğraf çekme üzerinden kurgularken, şimdi Afyon Kocatepe Üniversitesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğünü başarıyla sürdüren Taner Tükelay köşe yazmamı önerdi. Gazete 3 Yazı İşleri Müdürü olarak da arkadaşım olarak da bunu istiyordu. ‘Yapamam’ dedim, ancak yapamama eylemi içinde sıkışmadım. Elimden geldiğince yazmaya çalıştım. Köşe yazısı yolunu Tükelay açtı bana.

Kocatepe Gazetesi’nde ise Sezer Ağabey, köşe yazıları için sonsuz bir kredi açmıştı. ‘Milli ve manevi değerlerle ters düşmeyecek şekilde eleştirebilirsin, uyarabilirsin; doğrusunu gösterebilirsin” demişti. Bu cesaretle köşe yazılarıma devam ettim.

Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Öğretim Görevlisi Onur Bayram, Kocatepe’deyken ‘Yerel gazeteci yerel konuları yazmalı. Yaygın gazeteler zaten ulusal konulara değiniyor’ derdi. Ben bazen bu tavsiyeyi dinledim, bazen de ulusal konuları yazmak gayreti içine girmiştim.

Yine yerel ve ulusal gündemi takip etmeye çalışacağım.

 

İZLERKEN SIKILMADIĞIM KANAL: TV 8,5

Evdeyken televizyon izleme fırsatım oldu. Şunu açıkça söyleyeyim: Televizyonların gündüz kuşağı tam bir felaket. Gayrimeşru ilişkiler, cinayetler, kaçırmalar, kaçmalar… İşin ilginci, bu programların yayınlandığı bazı televizyonların sahipleri, “muhafazakâr” olarak bildiğimiz aileler. Hükümete açık bir destek veren bu ailelerin televizyonlarında oğlumla izleyemeyeceğim sahne ve hakaretlerin olmasını sindiremiyorum.

Gündüz kuşağından akşam kuşağına geçişte sıralanan yemek programları ise yine dedikodu, çekememezlik, kendini beğenmişlik ile Türk toplumunun temelini tehdit ediyor.

Saydığım gerekçelerle, televizyon başına geçtiğimde sadece TV 8,5’u izlemeye çalıştım. 1990’lardan, 2000’lerden futbol maçlarının özetleri beni mutlu etti. Evet, biliyorum: Eleştirmeye kalksak futbolun da popüler kültür unsuru olduğunu, kitlelerin bu spor dalı üzerinden uyuşturulduğunu hatırlatabiliriz.

Benimki ‘ehven-i şer’ cinsinden.

Zararlı bir cihaz hâline gelen televizyonun izlenebilir özetleri…

YORUMLAR

Bir adet yorum var

  1. İçinde doğup büyüdüğü dili en ince ayrıntısına kadar kullanabilmenin yanında meramını edebi ifadelerle iletebilen bir kardeşimin mesleğe dönüşüne sevinirken ömrü boyunca maruz kaldığı dili bile kullanmaktan aciz olmasına rağmen kendini “gazeteci” olarak tanımlayanların ışık hızında çoğalarak mesleki itibarı paspas ettikleri bir döneme şahit olmak zorunda kaldığımız için de üzülüyorum. Velhasıl kelam, hoş geldin DOST…
    Son not: “Aşağı bakarsan asla gökkuşağı bulamazsın.”
    Charlie Chaplin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti