Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt

Kaybettiklerimiz

Şehir hayatı, kalabalıklaşan nüfus, geçim derdi, iletişim araçlarının çoğalmasıyla insani ilişkilerimizin azalması, insanoğlunu kendi kendine yeten bencil, egoist bir varlığa dönüştürdü.
Önce bizi biz yapan değerleri tükettik, misafirperverlikten başlayıp berekete kadar uzanan çizgide çok mevzi yitirdik. Her şeyimiz var ama, geçinemiyoruz diye ağlıyoruz.
Misafiri nimet bilen anlayışın misafirliğinin sonuna yaklaştığımız bu günlerde “bereket” de azalmadı mı sizce?
Bereket de misafirmiş sanki!
Büyük şair ve mutasavvıf Feridüddin Attar “Cevâhirnâme” isimli eserinde şöyle der: “Kardeş, misafiri hoş tut. Misafir Allah vergilerinden bir nimettir. Misafir, rızkını beraberinde getirir. Sonra ev sahibinin günahını götürür. Oğlum, sende yiğitlik, akıl ve idrak varsa misafirin değerini bil. Misafire karşı ikramlı ol. Kâfir bile olsa, git hemen kapıyı aç.”
Evlerimizdeki misafir odaları bile tıpkı bir misafir gibi çıkıp gitmişken hayatımızdan misafirliğin her türlüsünü sorgular olduk artık.
Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı; Bir kere Misafire çıkmış adın; İstesen de istemesen de gideceksin.
Öyle de oldu; tüm misafirler tek tek çıkıp gitti, gitmeye de devam ediyor hayatımızdan.
Her şeyin zekâtı kendi cinsinden olurmuş. Evin zekâtı da içerisinde misafir ağırlamakmış.
Eskiden misafir misafirliğini bilir, ev sahibi ev sahipliğini bilirdi. Misafir yük değil, eve bereket getiren, rızkı artıran bilinirdi. Halk arasında, “Misafir rızkıyla gelir, bir kısmını yer, çoğunu ise eve bırakır gider” anlayışı ile “Babanın, misafirin ve mazlumun/ zulme uğrayanın duası reddedilmez” düşüncesi hakimdi. Misafir geldiğinde yemekler değişirdi, genelde etli olur ve mutlaka tatlı yapılırdı. Ya şimdi?..
Bu günlere nasıl ulaştığımızı düşününce merhum “Bilge Kral” Aliya İzzetbegoviç’in şu tespitlerini hatırlamak gerekiyor zannımca;
“İnsanları genel olarak inanan ve inanmayanlar olarak ayırırız.
Bunun içinde en kalabalık olan, üçüncü topluluk eksiktir.
O topluluk, kendini inanan sayan ve öyle ifade eden fakat hakikatte öyle olmayan kimseler topluluğudur.
Onlar az ya da çok Allah’a ibadet eden, dinin belli bazı “adet” ve sembollerini yerine getiren, ticarette son derece soğukkanlı olarak aldatan, vicdan azabı duymadan başkasının sırtından geçinen, bin sene yaşayacakmış gibi hayatlarını, mallarını ve makamlarını yitirmekten korkan veya kendilerinden güçlü olanlara yalakalık yapan kimselerdir.
Bu tip insanların belirgin özellikleri korkudur.
Hayat için korku, mal için korku, makam ve mevki için korku.
Bütün bu korkular arasında bir tek korku eksiktir: Allah korkusu.
Bu ruhla ikiyüzlü atmosferde kendi nesillerini büyütürler.
Bugünkü İslam dünyası içinde hiçbir yerde dine adanmışlık yok.
Sadece prensip olarak din öne çıkarılır ancak dinin somut taleplerinin pratikte bu kadar az yerine getirildiği görülmemiştir.
Bu çelişki İslam ülkelerinin çoğundaki vaziyeti açıklayabilir.
Dikkat edin ki Kur’an okunmak yerine, güzel sesle seslendirilip yorumlanmaktadır.
Böylece ne Araplar ne de Arap olmayanlar artık onun manasına ulaşmıyorlar ve Kur’an’ın benzersiz melodisinde, artık hiç kimse emredici ve kesin, bazen tatlı tatlı uyaran ve davet eden bazen ise tehdit eden yüksek sesle haykıran fakat her zaman ve yeniden tüm insan hayatının değişmesini talep eden hükümlerini tanıyamamaktadır.”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti