Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

HADDİ AŞMAMAK

– 171-
Ayetlerle öğretilen dilin tefekkürüne devam ediyoruz:
Kehf-23: “Hiçbir şey için ‘onu yarın kesinlikle yapacağım’ deme.”
Bunu bize söylüyor. Tanrılıktan kurtulmak isteyen için çok açık bir öneri, esfele safiliyn yapıdan korunmak için açık bir öğüt, tanrılık iddiasına düşmemek için ikram edilen bir dil, bir hal.
Kehf-24: “Ancak “inşaAllah (Allah dilerse) şeklinde demen müstesna. Unuttuğunda Rabbini zikret, O’na dön ve “umarım Rabbim beni rüşt olarak bundan daha garibe hidayet eder” de (böyle duada bulun).”
Kehf-23 ve 24 bize dilimizi, idrakımızı alıştırmamız gereken bir seslenişi öğretiyor: Biiznillah. Bismillah der gibi! Amentü Billahi manasında bir iş yapıyorsanız o Biiznillah’tır. “B” Takdim Formu “BEN”in yaptıkları Biiznillah’tır. Bu idrakla “biiznillah yarın şöyle yaparız” derseniz güzel olur. Mesela salâta dururken “Allahım niyet ettim akşam salâtının farzını biiznillah ikame etmeye” demek, daha niyet ederken bu idrak önemli: Biiznillah niyet ettim. İlmullah’ta Allah’ın dileği olan, ilmî surete, kendini var sanan size Allah salât ikame etmeyi dilemiş, o dilek sizden salât ikamesi olarak o an açığa çıkıyor. Siz bu idrakla biiznillah salâttayım diyorsunuz. Bir de “Müstakilen varım ve muhtarım. Muhtar olan aklımı, irademi Allah için kullanıyorum. Ben iyi bir müslümanım, şimdi namaza duruyorum, yaptıklarım herhalde boşa gitmeyecektir” diyerek niyet etmek var. Bu namaz tanrılık kapsamındadır. İşte “Biiznillah” bunların hepsini siler atar!
SINIRIN ÖTESİNDESİN, FARK ET VE HİCRET ET!
“A” yapı “ben müstakilen varım ve muhtarım” diyerek tanrılık iddiasında bulunduğu için nefsine zulmetmiştir, vehmin zulmetini hayat edinmiştir. O esfele safiliyndir, haddi aşan ve asi de odur. “Haddi aşanlardan olmayın, Allah haddi aşanları sevmez” ayetlerini anlamak üzere “haddi aşma”yı tanımlayalım. İlmullah’ta Allah’ın dileğinin sureti olan ilmî surete, bu cüzi manaya Allah “kendini var san” dedi. Bu emrin sınırı şudur: Kendini bu ilmî suret şartlarında hisset, var san. Kendini var san ama o noktada dur, ileri gidip haddi aşanlardan olma. Had, hudut budur. Haddi aşmak “varım ve muhtarım” demektir. Onun kendini var sanması vehimdi, “varım ve muhtarım” deyince vehim halinden bir vehim daha üretti, vehmin zulmetine geçerek haddi aştı, var sanışını suiistimal etti, nankörlük yaptı.
“B” Takdim Formu”yla “BEN” diyen tanrılık iddiasında değildir, haddini bilir. Tanrılık iddiasıyla ilgili fiillerini fonksiyonsuzlaştıran kişi bu suiistimalden ve haddi aşmaktan kurtuluyor demektir, o artık doğru yoldadır, hidayet üzeredir, “ala sırat-ı müstakim”dir. “Haddi aşanlardan değilim” deyip ayetleri ötelemeyin, o hal üzereyiz. Haddi aşan hali çok seviyor, onu normal ve doğru sanıyoruz. Haddi aşmışlığımızın farkında değiliz. “Sınırı aşmam” demeyin, zaten sınırı geçiksin, aşacağın başka bir sınır yok. Sınırı geçik bir noktada olduğunun farkında değilsin. Sınırın ötesindesin, haddi aşmış olarak, sınırı geçmiş doğdun… Bu yüzden gel hicret et, haddi aşmış halinle kalma. Sınırın ötesindesin, fark et ve hicret et! Haddi aşmış halini fark etmiş kişiyi bir düşünün: Nasıl korkmaz? Nasıl korkmazsın, çünkü cehennemlik doğmuşsun! Ya böyle ölürsen? Sonsuza dek bir daha kurtuluş yok! Bu üniformayla (esfele safiliyn elbiseyle) ölürsem bir daha kurtuluş yok! Bu elbiseyi çıkarıp ölmeliyim. Bu telaşa girmişse insan nasıl korkmaz, nasıl titremez? Nasıl uykusu kaçmaz? Nasıl haşyet onu yakalamaz? Salâtta nasıl bu korkuyla durmaz? Nasıl bacağı titremez? Nasıl başka bir konu konuşabilir? Nasıl aklı başka bir yere gidebilir? Üstünde “haddi aşmıştır” elbisesi olduğunu nasıl unutabilir?
KENDİ VARLIĞINI ALLAH’A
EŞ VE ORTAK KOŞANLAR ASHABUN NARDIR

Mü’min-6: “Böylece, kâfir olanlar hakkında ‘onlar ashabun nar’ diye Rabbinin kelimesi tahakkuk etti.”
Kâfir kelimesinde artık hemfikiriz: Varlığını Allah’a eş ve ortak koşan kâfirdir. Ayeti bu mana ile okuyalım: Hüküm böyle çıktı: Kendi varlığını Allah’a eş ve ortak koşanlar ashabun nardır. Allah’ın kelimesi böyle tahakkuk etti: Kendisini Allah’a eş ve ortak koşarak yaşayanlar nar ehlidir. Allah onlara “ashabun nar” dedi, hükmü böyle verdi.
Maide-87: “Ey İman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı tayyibatı haram kılmayın ve haddi aşmayın. Muhakkak ki; Allah, haddi aşanları sevmez.”
Tayyibatı haram kılmayın demek, sizi hakikate ulaştıracak yolları tıkamayın demektir. Allah’ın helal, yapın dediği şeyleri yasaklayıp haram kılmayın, sizi Hakikat’e ulaştıracak yolları tıkamayın.
Vakıa 7-11: “Siz üç grup olacaksınız. Mutlu SAĞCI’lar (ashabul meymeneh), mutsuz SOLCU’lar (ashabul meş’emeh). Önde olan SABİKUN (her iki grubu da aşanlardır), onlar Mukarreblerdir.”
Hemen her gün okuduğunuz Vakıa Suresi’nin bu ayetlerindeki sağcı solcu günlük yaşantıdaki sağcı solcu denilenler değildir. Buradaki solu iyi idrak eden, vücudun sol tarafının küfürle, küfür üreten enerjilerle ilişkisini kurabilir. Ayetteki sağ ve sol, insanları küfür ehli ve küfür ehli olmayanlar diye, Allah’a kendisini eş ve ortak koşanlar ve koşmayanlar diye tasnif etti. Bir de bu iki grubu geçip gitmiş olanlar var: Mukarrebun.
“Ashab-ı nar ile ashab-ı cennet bir olmaz. Ashab-ı cennet kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Haşr-20).
Ayet sol ve sağa böyle isim veriyor ve bize öğüt veriyor: Ashab-ı nar halden mutlaka kurtulun, ashab-ı cennetle onlar bir olmaz.
AYETLER BİZE NASIL YOL GÖSTERİYOR?
Mücadele-19: “Şeytan onlar üzerine istila edip galip geldi de onlara zikrullahı unutturdu. İşte onlar hizbuş şeytandır. Dikkat edin, hizbuş şeytan hüsrana uğrayanların ta kendileridir.”
Şeytan kelimesini ileride fırsatımız olunca detaylandırırız, ama şimdi siz onu vehmin zulmeti olarak düşünürseniz ayeti kolay çözersiniz: Vehmin zulmeti onlar üzerine istila edip galip geldi de onlara zikrullahı unutturdu. Şeytan şeytaniyettir, vehmin zulmetidir, karanlığıdır, vehmi suiistimal etmektir. Şeytaniyet yani vehmin zulmeti galip gelince oluşan tablo bu: Zikrullah’ı unutmak! Zikrullahı unutturuyor. Unutan ne oluyor? Hizbuş Şeytan! Ayet, onlar şeytan taraftarı oldular diyor. Yani onlar vehmin zulmeti taraftarı oldular, o takımdalar. Bu takımın akıbeti nasıl? Hizbuş Şeytan hüsrana uğrayanların ta kendileridir: Eğer kişi vehmin zulmeti takımındaysa akıbet böyle!
Mücadele-20: “Muhakkak ki Allah ve Rasulü ile muhâddeleşenler (muhalefet edenler) işte onlar zeliller içindedirler.”
Bu grubun içine Allah ve Rasulü’ne muhalefet edenler, onlarla didişenler, bir mücadeleye girmiş olanlar, özellikle onları yok sayanlar girer. Bunlar zillet içindedirler; onlar zalimler oldular.
Mücadele-21: “Allah; “Ben ve Rasullerim mutlak galip geleceğim” diye yazmıştır. Muhakkak ki, Allah Kavi’dir ve Aziz’dir.” “Ben ve Rasullerim mutlak galip geleceğim” diye yazması yetmez mi?
Mücadele-22: “Allah’a ve onun Rasulü’ne iman eden bir kavmi, Allah ve Rasulü’yle zıtlaşanlarla (haddi aşanlarla, Kur’an ve Sünnet’le ters düşenlerle) sevişiyor bulamazsın. Velev ki; bunlar, onların babaları yahut oğulları yahut kardeşleri veya aşiretleri olsalar bile! İşte bunlar Allah’ın kalblerinin içine imanı yazdığı ve kendinden bir Ruh ile onları teyit ettikleridir. Allah onlardan Razı olmuş, onlar da Allah’tan Razı olmuş halde. İşte bunlar Hizbullah’tır (Allah tarafında olanlardır). Dikkat edin! Muhakkak ki; Hizbullah, kurtulanların ta kendileridir.”
Bu ayet, tanrılıktan kurtulmak için çok önemli bir öğüttür. Tanrılık iddiasında bulunan yapıyı fonksiyonsuz yaparken özellikle bu öğüt çok önemlidir. Öyle önemli ki, Allah’a ve Rasulü’ne iman eden bir kavmi, kendisini Allah’a eş ve ortak koşmayanları Allah ve Rasulü’nü yok sayanlarla, onlara muhalefet edenlerle sevişiyorlar bulamazsın; onlarla ortak bir işleri yoktur, onlarla yiyor içiyor göremezsin, onlarla yediği içtiği ayrı gitmiyor bulamazsın onları. Velev ki bunlar onların babaları yahut oğulları yahut kardeşleri veya aşiretleri olsalar bile! Kur’an yokmuş gibi yaşamak istemiyorsanız lütfen açıp bu ayeti okuyun. Ayetteki öğüde uyan için müjde şudur: Bunlar Allah’ın kalblerinin içine imanı yazdığı ve kendinden bir Ruh ile teyit ettikleridir. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah’tan razı olmuş halde! İşte bunlar hizbullahtır (Allah’ın tarafındadırlar). Dikkat edin muhakkak ki hizbullah iflah edenlerin ta kendileridir. Müjdeyi fark ettiniz mi?
Doğru yolda olmak nedir, kimler doğru yoldadır? “B” Takdim Formu “BEN”, varlığını Allah’a eş ve ortak koşmadan fiiller ortaya koyan doğru yol üzeredir. Ayetler bize bu konuda ne diyor bakın:
Yasin-4: Euzü Billahi mineş şeytanir raciym, Bismillahi’r Rahmani’r Rahiym. “Yasin vel Kur’anil Hakîm, inneke le minel murselin, ala sıratım müstakim: (Kesinlikle) size irsal edilen doğru yol üzeredir.”
Fatiha Suresi’nin 6. ayetinde “İhdinas sıratal müstakim” derken talep ettiğimiz doğru yoldur, onu istiyoruz. Salât ikame ederken Fatiha çok önemli bir hediyedir, çok önemli bir lütuftur ve esfele safiliynden kurtaracak çok önemli bir sığınaktır. Bu yüzden salâtlarda onu maksimum dikkatle okumalıyız. “Âmin” derken “Fatiha bitmiş” diye hatırlayan bir halde olmamalıyız. Her seferinde, onun bir dua olduğunu bilerek ve “ya cehennemlik olarak ölürsem” korkusuyla, bu cehennemlik elbiseden kurtulmak dileği, duası ve sığınışıyla okursak, işte o zaman “ihdinas sıratal müstakim” derken istediğiniz doğru yol, esfele safiliynden kurtulma yolu olur. Yani varlığınızı Allah’a eş ve ortak koşarak yaşamaktan kurtulmuş hayatı istediğiniz bir sığınış olur.

Edep; Ya Hu -171-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER