Dün bazı müspet düşünceli uzmanları pek dinleme fırsatı bulamazdık. Bugün artık tecrübeli, bilgili, görgülü kişilerin oturumlarını da televizyonlardan izleme imkânı bulabiliyoruz. Birkaç gün önce T.R.T. Haber’deki bir programa geç saatlerde bir miktar kulak verdim. Üç beş yaşlı, mesleğinin ehli ve kendi konularında tebarüz etmiş kişiler dünyamızın geçmişinden, hali hazır durumundan ve geleceğinden bahsediyorlardı. Anladığım kadarını sizlere özetlemek istedim. Bu uzman kişilerin ortak görüşleri şöyle idi.
İslâmiyet insanoğlunun dünya ve ahirette mutlu olabilmesi için Yüce Yaratan tarafından Kur’an ile bildirilmiş esasların hepsini içerisine alan en son ilâhi dindir.
Bu dine dayalı olarak kurulan Osmanlı Devletinde de insan oğlunun dünya ve ahiret hayatında mutlu olabilmesi esas alınmıştır. Bazı konularda bu düşünce gelişime mani olsa da bu düşünce icraatta devamlı hakim olmuştur.
Başka toplumlarda bu düşünce dışında gelişen toplumlar küresel kapitalizm düzen ve teknoloji gelişimleri ile toplum gelir dağılımını tamamen bozmuş zengini çok daha zengin, fakiri de çok daha fakir hale getirmiştir. Evet. Zenginleyen kesim ziyadesiyle gelişime katkı sağlarken diğer taraf da çok daha ezilmiştir.
Osmanlı’da bu yoktu. Genellikle gelir dağılım düzeyi toplumda çok farklı değildi. Bir tarihte Londra’nın nüfusu beşyüz bin iken fakir dilencilerin sayısı elli bin idi. Aynı tarihde dünyanın en kalabalık kenti olan yedi yüz bin nüfuslu İstanbul’da dilencilerin sayısı sadece üç yüz kadardı. O dilenciler de gayrimüslim cemattendi. Müslüman cemaatten hiçbir dilenci yoktu. Durum Anadolu’daki şehirlerde de aynıydı. Zaten İslâmiyet bir günlük nafakası olan kimselerin dilenmesine de müsaade etmiyordu. Bir tarafta kapitalizm sistemin eseri nüfusunun onda biri dilenci olan bir toplum; diğer tarafta İslâmın eseri olan dilencisi olmayan bir toplum…
Bir konuşmacı şöyle bir hadise anlattı: “Zannederim Sultan Aziz zamanında Beykoz fabrikası çalışıyor; fakat zarar etmekteydi. Fabrikanın kâra geçebilmesi için batılı uzmanlardan görüş alında. Uzmanlar fabrikanın kâra geçebilmesi için için günde altı, yedi saat çalışan işçilerin her gün on beş saat çalışmaları gerektiğini yetkililere bildiriyorlar. Padişah: “Geçici kısa bir ömür için bunca kişiye böyle bir işkence yapmak doğru değildir.” deyip batılıların görüşünü uygun bulmuyor.
Kapitalizm, emperyalizm, sanayi devrimi maalesef mutluluğu toplumun büyük bir bölümünün elinden almaktadır. Küresel kapitalizm hızla erimektedir. Kendi ülkelerinde bile infialler artmıştır. Bunun yanında İslamiyet yüzyıldır hızla gelişmektedir. Bu gelişimin ön safında da Türkiye bulunmaktadır.
Halen Türkiye insanlık için bir ümit kapısı olmuştur” denilmiştir.
Ancak Kapitalizm sistem dengeleri bozup onlarda olumlu veya olumsuz gelişimler artınca bizim de bu gelişimi yakalamamız için hızımızı artırmamız gerekiyor. Bu günkü zorlanmalarımızın sebeplerinden birisi de budur. Genel bir tökezleme olmadan bunu da atlatacağımıza inanıyorum. İnşAllah yarınlar bizim, Türkiye’nin olacaktır. Saygılarımla.
01.08.2018
ASAYİŞ
10 Haziran 2023GÜNDEM
10 Haziran 2023GÜNDEM
10 Haziran 2023ASAYİŞ
10 Haziran 2023ASAYİŞ
10 Haziran 2023UNCATEGORİZED
10 Haziran 2023UNCATEGORİZED
10 Haziran 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.