Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

AHLÂK İLE İMAN ARASINDAKİ İLİŞKİ

Muharrem Günay 10 Ocak 2017 Salı 12:24:30
 

İman ve amel, bir bütünü oluşturan parçalar değil, ayrı ayrı şeylerdir. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de:  “ İnnellezîne âmenû ve amilussâlihati…/ İman edip sâlih amel işleyen, namaz kılan ve zekât verenler var ya onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” (Bakara 2/ 277.) buyrulmuş, amel, iman üzerine atfedilmiştir. Arapça gramer kuralına göre ancak ayrı ayrı manada olan şeyler birbirine atfedilebilirler. Daha açık bir ifade ile eğer amel imanın bir parçası olsaydı “İnnelleziİne âmenû/ İman edenler” ifadesinden sonra “ ve amillussâlihati/ sâlih amel işleyenler” denmesine gerek kalmazdı.
Dinden çıkmak Başka
Günahkâr Olmak Başkadır
İman ettiği halde amel etmeyen, iyi ameli az fakat kötü ameli çok olan Müslüman Kâfir olmaz, sadece günah işlemiş olur.
Bu konuda farklı görüşler olmakla beraber Ehl-i Sünnetin görüşü, farz olan ibadetleri yapmamak ve büyük günah işlemek insanı dinden çıkarmaz, günahkâr yapar. Dinden çıkmak başka, günahkâr olmak başkadır.
İman ve ibadet esasları ile ahlakî buyrukları kesin çizgilerle birbirinden ayırmak mümkün değildir Sahaları ayrı gibi görünürse de birbirleriyle kaynaşmış durumdadırlar
İmanın olgunluğu ahlakın güzelliği ile ilgilidir. Hz Aişe Validemiz anlatıyor: Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “İman yönünden müminlerin en olgunu ahlâkı en güzel olanlarıdır En hayırlınız da kadınları için hayırlı olanınızdır.” (Tirmizi, Rıda11)
Ahlâkın iman ile olan münasebetini şu hadisi şerifler çok güzel açıklıyor: Peygamberimiz buyuruyor: “Hiç biriniz, kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe iman etmiş olmaz.”(Buharî, İman, 7; Müslim, İman, 17)
Buradaki “İman” dan maksat olgun imandır Yani bir kimsenin olgun manada iman etmiş olması kendisi için istediği iyilik ve güzellikleri din kardeşi için de istemesi gerekir.
Bir başka hadisi şerifte ise:
“İman, yetmiş küsür derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah (Allah’tan başka ilah yoktur)” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.” (Buhârî, Îmân, 3; Müslim, Îmân, 57, 58.) Buyurmuşlardır.
Hadislerde kişideki iman ve teslimiyetin mükemmelliği ahlakının mükemmel olmasıyla ilişkilendirilmiştir. Kişi ahlakî kurallara ne kadar riayet ediyorsa imanı o kadar kuvvetli, ne kadar ahlâkî zafiyeti varsa o kadar iman zafiyeti var demektir.   
“Bir sahâbî Peygamberimiz (a.s.)’e;
 İslam nedir? Diye sorar. Peygamberimiz,
“Güzel söz söylemek ve yemek yedirmek, insanlara ikramda bulunmaktır” cevabını verir. Sahâbî,
 “İman nedir?” diye sorar, Peygamberimiz,
 “Sabırlı ve hoşgörülü olmaktır” cevabını verir. Sahâbî,
“Hangi İslam (müslüman) daha faziletlidir?” diye sorar. Peygamberimiz,
“Elinden ve dilinden müslümanların zarar görmediği kimse”  cevabını verir. Sahâbî,
“İman(ın gerektirdiği hangi davranış) daha faziletlidir?” diye sorar. Peygamberimiz,
  “Güzel ahlaktır” diye cevap verir. Sahâbî,
“Hangi namaz daha fazîletlidir?” diye sorar. Peygamberimiz,
“Kıyamı uzun olan namazdır?” cevabını verir. Sahâbî,
“Hicretin hangisi daha fazîletlidir?” diye sorar. Peygamberimiz,
“Rabbinin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir” cevabını verir….” (Ahmed, IV, 385.)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER