Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ALPLER -GAZİLER VE AHİLER DEVLETİ OSMANLI (II)

Ahi kelimesinin kökeni hakkında ileri sürülen iki görüş vardır. Bunlardan birincisi Ahi Arapçadaki kardeş manasına gelen “ahî” kelimesinden gelmektedir. İkinci görüş ise kelimenin Divân-i Lügati’t- Türk ve Atabetü’l-Hakayık gibi kaynaklarda geçen ve Türkçemizin en eski sözcüklerinden birisi olan “eli açık, cömert” anlamlarına gelen “akı-akî” kelimesinden geldiği görüşüdür. Akı kelimesi Türkçede çok sık görülen bir ses olayı olan (k<h) değişmesiyle “ahı” şeklini almıştır.
Kavramsal çerçevede kelime olarak “ahi” kelimesinin kaynağı hakkında iki farklı görüş vardır. Divânü Lügati’t-Türk ve Atabetü’l-Hakâyık gibi kaynaklardan hareketle ileri sürülen görüşe göre “ahi” kelimesi, Türkçe “eli açık, cömert” anlamlarına gelen “akı” kelimesinden gelmektedir. Diğer bir görüşe göre ise kelimenin kaynağı, Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahî” kelimesidir. Neşet Çağatay, “Bir Türk Kurumu Olan Ahilik” adlı eserinde, “ahi” kelimesinin “akı”dan geldiği görüşünü benimserken daha önce kaleme aldığı “Fütüvvet-Ahi müessesesinin Menşei Meselesi” adlı makalesinde “ahi” kelimesinin Arapça erkek kardeş anlamına gelen “ahî” kelimesinden alındığını ifade ettikten sonra Fransız Türkolog Jean Deny’nin “ahi” kelimesinin “akı”dan geldiği görüşünü naklederek kendisinin de bu görüşe yakın olduğunu hissettirir. Etimolojik olarak “ahi” kelimesinin Türkçe kökenli olduğunu ileri sürenlere göre, “akı” kelimesindeki “k” harfi Anadolu’da bir söyleyiş tarzı olarak “h” şeklinde telaffuz edilmesiyle kelime “ahı” şekline dönüşmüş ve kelime zamanla yerini Arapçadaki kardeşim anlamına gelen “ahî” kelimesine bırakmıştır. “Ahi” kelimesinin “akı” kelimesinden kaynaklandığını benimseyenlere göre, “ahi” sözcüğü “kardeş, kardeşim” anlamında olmuş olsaydı “Ahilik” de “cömertlik” değil “kardeşlik” anlamında kullanılması gerekirdi. Neşet Çağatay’ın naklettiğine göre, “ahi” kelimesinin, zannedildiği gibi Arapça “ahî” kelimesinden değil, Türkçe “eli açık, cömert” anlamlarına gelen “akı” kelimesinden geldiği görüşünü ilk ortaya atan ise, Fransız Türkolog Jean Deny’dir. Diğer taraftan “ahi” kelimesinin “akı” kelimesinden kaynaklandığı görüşü üzerinde durulurken kelimenin Arapça’ya “akı” kelimesinden “ahî” olarak geçtiğini söyleyenler de vardır.
Ahi kelimesinin Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahî” kelimesinden kaynaklandığı görüşüne gelince, “ahî” kelimesi Arapçada neseben erkek kardeş, sıddîk (dost) ve sâhib (sohbet edilen) gibi anlamlara gelmektedir. Kelimenin aslı bağlanacak ip demek olan “el-ehiyye” kelimesinden alınmıştır. Istılah olarak M. XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, kelimeye bir “y” ilavesiyle, Anadolu’daki fütüvvet birliklerine verilen bir isim olarak fütüvvet mukabili kullanılmıştır. Gölpınarlı’ya göre “ahi” kelimesi, Türkçe “akı” kelimesinden gelmiş olabileceği gibi, fütüvvetnâmelerde Ahi Ferec Zencânî (ö. h.457/1065) gibi daha erken dönemlerde “ahi” lakabıyla anılan şahısların isimlerinin geçmesi, fütüvvet ehlinin birbirlerini kardeş saymaları ve fütüvvet ehli hakkında “filanın ihvanından” sözünün kullanılması gibi hususlar, kelimenin Arapça “ahî” kelimesinden geldiği mülahazasını da kuvvetlendirmektedir (Çakmak, 2014/1, s.145-146).
Ebu Abdurrahman es-Sülemî, fütüvvet konusunda yazılan ilk eser olarak bilinen Kitabü’l-Fütüvve adlı eserinde fütüvveti, Allah’ın emirlerine uyma, güzel ibadet, her kötülüğü bırakma, açık ve gizli ahlâkın en güzeline sarılma olarak tarif eder. Sülemî’nin, kitabında yer verdiği fütüvvet esaslarından bazıları ise; doğruluk, vefa, cömertlik, güzel huy, göz tokluğu, dostlarla şakalaşma, arkadaşlarla iyi geçinme, kötü söz dinlemekten kaçınma, iyilik yapmayı arzulama, güzel konuşma, ahde vefa, Allah’ın emaneti olan aile efradına ve hizmetçilere iyi muamele, çocukları terbiye etme, büyüklere karşı edepli davranma, kin, aldatma ve buğzdan uzaklaşma, Allah için dost ve Allah için düşman olma, malını ve varlığını dostlara açma, misafirlere hizmet etme, kötülüğü iyilikle karşılama, tevazua sarılma ve kibirden kaçınmadır (Çakmak, 2014/1, 147-148).
Burada fütüvvet kavramının iki boyutu ortaya çıkmaktadır ki, birincisi, Allah’ın emirlerine uyma ve güzel ibadet; ikincisi ise, güzel ahlâktır. Diğer bir ifadeyle bu, insan-Allah ilişkisi ve insan-insan ilişkisi boyutunda fütüvvettir ki, birincisi ubudiyet” (kulluk) bilinci olarak idealize edilen kemâle erme, ikincisi ise, buna bağlı olarak insanlığa dönük insani ilişkilerde mükemmelliği sergilemedir. Şu halde “fetâ” Allah’a karşı kulluk bilincinde olan ve Allah’ın yarattıklarına karşı da davranışlarında mükemmel ve erdemli kişidir. Fetâdan beklenen sadece mü’mine karşı cömertlik, iyilik ve yardımsever olması değil, bütün varlıklara karşı bu tavrını sürdürmesidir (Çakmak, 2014/1, s. 147-148).
Sülemî’nin kitabında fütüvvetin gereklerinden olarak bahsettiği şeyler, benzer değerler olarak Ahiliğin kaynağı olan Fütüvvetnamelerde ahilerin uyması gereken fütüvvet esaslarıdır. Fütüvvetnâmelerde Ahilerin neler giyip giyemeyeceği, giyeceği şeylerin şekli, rengi ve cinsi gibi birçok kurala varıncaya kadar “Ahi”de bulunması ve bulunmaması gereken hususlara yer verilir. Örneğin Ahinin üç şeyi açık, üç şeyi kapalı olmalıdır. Açık olanlar, eli açık olmalı (cömert olmalı), kapısı açık olmalı (konuk sever olmalı), sofrası açık olmalı (ikramı herkese) olmalıdır. Kapalı olanlar ise, gözü kapalı olmalı (kimseye kötü bakmamalı ve kimsenin ayıbını görmemeli), beli kapalı olmalı (kimsenin ırzına, namusuna, haysiyet ve şerefine göz dikmemeli), dili kapalı olmalı, yani kimseye kötü söz söylememelidir (Çakmak, 2014/1, s. 149).
Ahîlik mevcut fütüvvet geleneğinden büyük ölçüde etkilenmiş, eski Türk töre ve geleneklerinden beslenmiş ve kendine özgü yöntem ve kurallar geliştirerek Anadolu’da toplumsal, kültürel, ekonomik ve en önemlisi siyasî hayatı yönlendiren bir kurum olmuştur.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti