23 Mayıs 2014 Cuma 03:00:00
Ebu Dâvûd da bu hadis-i şerifi kaydederken Hz. Peygamberin: “Senin için bir ruhsat göremiyorum” dediğini kaydetmekte ve bu hadisi ibn Ummu Mektum’dan rivayet etmekte, bu müsaadeyi isteyenin de o olduğunu beyan etmektedir. (Ebu Davud, Salât 46; İbn Mâce, Mesâcid 17.)
İbni Abbas (r.a.)’dan da şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullâh (s.a) buyurdu ki: “Her kim ezanı işitirse (cemaate) gelmesini engelleyecek bir özrü yoksa…”
—Ashab-ı kiram: özür nedir diye sorunca, Hz. Peygamber:
“Korku veya hastalık” cevabını verir. “… Onun (tek başına) kıldığı namazı kabul olunmaz.” Ebu Muhammed Abdulhak der ki: bu hadisi Mağrâ el-abdî rivayet etmektedir. (Ebu Dâvûd, salât 46.)
Doğrusu ise, bunun ibn Abbas’a kadar ulaşan bir hadis olduğudur ve şöyledir: “Her kim ezanı işitir de (cemaatle namaza) gelmezse onun namazı olmaz.” Bununla birlikte Kasım b. Esbağ bunu kitabında zikrederek şöyle demiştir: Bize kadı İsmail b. İshak anlattı, bize Süleyman b. Harb anlattı, bize Şu’be, Habib b. Ebû Sabit’ten, o Said b. Cü-beyr’den, o İbn Abbas’tan rivayetle dedi ki: Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
“Her kim ezanı işitir de -özrü olmaksızın- gelmezse namazı olmaz.” Sıhhat bakımından bu senede diyecek yoktur. Çünkü Ebu ishak, Mağrâ el-Abdî’den, rivayette bulunmuştur.
İbn Mes’ud da der ki: Bizim gördüğümüz şu ki; Namazdan münafıklığı bilinen münafıklardan başkası geri kalmıyordu.(Müslim, Mesâcîd 256; Ebû Dâvûd, Salât 46; Nesâî, İmame 50.)
Peygamber (s.a) da şöyle buyurmuştur: “Bizimle münafıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmaktır. Münafıklar ise bu iki namaza gelip katılamazlar.”
İbnu’l-münzir der ki: Bizler Peygamber (s.a)’ın ashabından birden çok kimseden şöyle dediğini rivayet etmişizdir: “Her kim ezanı işitir de herhangi bir özrü olmaksızın cemaate gelmezse onun namazı olmaz.” Bunu rivayet edenler arasında, İbn Mes’ud ve Ebu Musa el-Eş’arî de vardır. Aynca Ebu Davud’un rivayetine göre, Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a) buyurdu ki: “Genç (sahabe)lerime emir vereyim, bana demet demet odun toplasınlar, sonra bir mazeretleri olmaksızın evlerinde namaz kılanların yanlarına gideyim ve onların başlarına evlerini yakayım diye içimden geçirdim.” (Buhari, “ ezan “, 29,34; Müslim, “ mesacid”, 251–254) İşte bu, cemaatle namaz kılmayı farz kabul edenlerin ileri sürdükleri delildir.
Bunlar zahirleri itibariyle vücub (farziyet) ifade ederler. Ancak cumhur (çoğunluk) bunları cemaatle namazlara katılma emrini te’kid edici/kuvvetlendirici ifadelerdir, diye yorumlamışlardır. Bu yorumlarına delil olarak da İbn Ömer ve Ebu Hureyre’nin (cemaatin faziletine dair az önce geçen) hadislerini göstermişlerdir. Ashab-ı kiramın konu ile ilgili söyledikleri sözleri ve hadis-i şerifte geçen “namazı olmaz” şeklindeki ifadeleri de mükemmellik ve fazilet ifade edecek şekilde yorumlamışlardır. Nitekim Hz. Peygamberin ibn Ummu Mektum’a söylediği: “O halde çağrıya cevap ver (yani cemaatle namaza katıl)” emrini de mendupluk (yapılması dince güzel olan şey) ifade edecek şekilde yorumlamışlardır.” Hz. Peygamberin: “… Diye içimden geçirdim” hadis-i şerifi kesin vücuba delil değildir. Çünkü böyle bir şeyi içinden geçirmiş fakat yapmamıştır. O bakımdan bu hadisi cemaatten ve cuma namazından geri kalıp katılmayan münafıklara bir tehdit şeklinde anlamak gerekir. Nitekim bu hususu Müslim’in Abdullah’tan yaptığı şu rivayet de açıklamaktadır:
Ebu Dâvûd da bu hadis-i şerifi kaydederken Hz. Peygamberin: “Senin için bir ruhsat göremiyorum” dediğini kaydetmekte ve bu hadisi ibn Ummu Mektum’dan rivayet etmekte, bu müsaadeyi isteyenin de o olduğunu beyan etmektedir. (Ebu Davud, Salât 46; İbn Mâce, Mesâcid 17.)
İbni Abbas (r.a.)’dan da şöyle dediği rivayet edilmektedir: Resulullâh (s.a) buyurdu ki: “Her kim ezanı işitirse (cemaate) gelmesini engelleyecek bir özrü yoksa…”
—Ashab-ı kiram: özür nedir diye sorunca, Hz. Peygamber:
“Korku veya hastalık” cevabını verir. “… Onun (tek başına) kıldığı namazı kabul olunmaz.” Ebu Muhammed Abdulhak der ki: bu hadisi Mağrâ el-abdî rivayet etmektedir. (Ebu Dâvûd, salât 46.)
Doğrusu ise, bunun ibn Abbas’a kadar ulaşan bir hadis olduğudur ve şöyledir: “Her kim ezanı işitir de (cemaatle namaza) gelmezse onun namazı olmaz.” Bununla birlikte Kasım b. Esbağ bunu kitabında zikrederek şöyle demiştir: Bize kadı İsmail b. İshak anlattı, bize Süleyman b. Harb anlattı, bize Şu’be, Habib b. Ebû Sabit’ten, o Said b. Cü-beyr’den, o İbn Abbas’tan rivayetle dedi ki: Peygamber (s.a) şöyle buyurdu:
“Her kim ezanı işitir de -özrü olmaksızın- gelmezse namazı olmaz.” Sıhhat bakımından bu senede diyecek yoktur. Çünkü Ebu ishak, Mağrâ el-Abdî’den, rivayette bulunmuştur.
İbn Mes’ud da der ki: Bizim gördüğümüz şu ki; Namazdan münafıklığı bilinen münafıklardan başkası geri kalmıyordu.(Müslim, Mesâcîd 256; Ebû Dâvûd, Salât 46; Nesâî, İmame 50.)
Peygamber (s.a) da şöyle buyurmuştur: “Bizimle münafıklar arasındaki fark, yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmaktır. Münafıklar ise bu iki namaza gelip katılamazlar.”
İbnu’l-münzir der ki: Bizler Peygamber (s.a)’ın ashabından birden çok kimseden şöyle dediğini rivayet etmişizdir: “Her kim ezanı işitir de herhangi bir özrü olmaksızın cemaate gelmezse onun namazı olmaz.” Bunu rivayet edenler arasında, İbn Mes’ud ve Ebu Musa el-Eş’arî de vardır. Aynca Ebu Davud’un rivayetine göre, Ebu Hureyre şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a) buyurdu ki: “Genç (sahabe)lerime emir vereyim, bana demet demet odun toplasınlar, sonra bir mazeretleri olmaksızın evlerinde namaz kılanların yanlarına gideyim ve onların başlarına evlerini yakayım diye içimden geçirdim.” (Buhari, “ ezan “, 29,34; Müslim, “ mesacid”, 251–254) İşte bu, cemaatle namaz kılmayı farz kabul edenlerin ileri sürdükleri delildir.
Bunlar zahirleri itibariyle vücub (farziyet) ifade ederler. Ancak cumhur (çoğunluk) bunları cemaatle namazlara katılma emrini te’kid edici/kuvvetlendirici ifadelerdir, diye yorumlamışlardır. Bu yorumlarına delil olarak da İbn Ömer ve Ebu Hureyre’nin (cemaatin faziletine dair az önce geçen) hadislerini göstermişlerdir. Ashab-ı kiramın konu ile ilgili söyledikleri sözleri ve hadis-i şerifte geçen “namazı olmaz” şeklindeki ifadeleri de mükemmellik ve fazilet ifade edecek şekilde yorumlamışlardır. Nitekim Hz. Peygamberin ibn Ummu Mektum’a söylediği: “O halde çağrıya cevap ver (yani cemaatle namaza katıl)” emrini de mendupluk (yapılması dince güzel olan şey) ifade edecek şekilde yorumlamışlardır.” Hz. Peygamberin: “… Diye içimden geçirdim” hadis-i şerifi kesin vücuba delil değildir. Çünkü böyle bir şeyi içinden geçirmiş fakat yapmamıştır. O bakımdan bu hadisi cemaatten ve cuma namazından geri kalıp katılmayan münafıklara bir tehdit şeklinde anlamak gerekir. Nitekim bu hususu Müslim’in Abdullah’tan yaptığı şu rivayet de açıklamaktadır: