27 Haziran 2011 Pazartesi 03:00:00
Ankara istikametinden gelip şehre giriş yapan hemşehrimiz anlatıyor: “Akşam üzeri bir çok şehir ve beldeyi geçtikten sonra hava karardığında memleketimize geldik. Küçücük ilçeler, beldelerin bile caddeleri ışıl ışıl iken, pırıl pırıl iken, Afyon’da bir loşluk hakim. Şehrin içi aydınlıktır dedik, onda da yanıldık. Yollar deseniz ona keza. Çukurdan, tümsekten, çamurdan, tozdan geçmek mümkün değil. Girdiğiniz cadde kazılmış, saptığınız sokak kapalı. Kiminde düğün var, kiminde çalışma. Trafik deseniz ne kural var, ne insana saygı. Trafik lambaları bile düzensiz. Kel dağlar arasında kalmış kör memleketim benim demekten kendimizi alamadık…” İşte memleketin hal-i pür melali…
Ankara istikametinden gelip şehre giriş yapan hemşehrimiz anlatıyor: “Akşam üzeri bir çok şehir ve beldeyi geçtikten sonra hava karardığında memleketimize geldik. Küçücük ilçeler, beldelerin bile caddeleri ışıl ışıl iken, pırıl pırıl iken, Afyon’da bir loşluk hakim. Şehrin içi aydınlıktır dedik, onda da yanıldık. Yollar deseniz ona keza. Çukurdan, tümsekten, çamurdan, tozdan geçmek mümkün değil. Girdiğiniz cadde kazılmış, saptığınız sokak kapalı. Kiminde düğün var, kiminde çalışma. Trafik deseniz ne kural var, ne insana saygı. Trafik lambaları bile düzensiz. Kel dağlar arasında kalmış kör memleketim benim demekten kendimizi alamadık…” İşte memleketin hal-i pür melali…