Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

HZ. PEYGAMBER’İN ÖRNEK AHLAKI VE ŞAHSİYETİ (3)

Muharrem Günay 21 Ocak 2017 Cumartesi 12:14:05
 

Hazreti Ömer, Resûl-i Ekrem’in odasını şöyle anlatıyordu:
“Resûl-i Ekrem’in sırtnda bir ihramı vardı. Bir tarafta çıplak bir sedir, üzerinde deriden bir yatak, bir köşesinde bir avuç yulaf, bir post, boş bir su tulumu gördüm.” Bu görünüş karşısında ağladım. Resûl-i Ekrem sebebini sordu: “Üzerinde yattığınız yatak, vücudunuzun üzerinde iz bırakmış. Bütün malınız bu oda içinde. Kayserler ve Kisralar, dünyanın bütün zevkini sürdükleri halde, siz, Allah’ın peygamberi, böyle bir hayat geçiriyorsunuz!” diye cevap verdim. O zaman, Resûl-i Ekrem:”Ey Hattapoğlu! İstemez misin ki, bu dünya onların olsun, âhiret nimeti de bizim olsun!” buyurmuştu. Sevgili Peygamberimiz (sav): “Dünya eşyasının bana ne lüzumu var? Benim, dünya ile alâkam, yolunda giderken bir ağaca rastlayan, öğle vakti dinlenmek için o ağacın gölgesine sığınan, sonra yine yoluna devam eden bir yolcunun alakası gibidir” derdi. Hz. Âişe diyor ki: “Peygamberimizin vefatı zamanı, evimizde yiyecek olarak, bir miktar yulaftan başka bir şey yoktu.” Sevgili Peygamberimiz: “Bu dünyada bir misafire bu kadar eşya kâfidir” derdi.
Hâlbuki devletin hazinesi, Resûl-i Ekrem’in emrindeydi. Fazla olarak, kendisine ashabın zenginleri, her şeyi seve seve sağlarlardı. İslâm tarihçileri derler ki: “Cenâb-ı Hak, bütün dünyadaki hazinelerin anahtarlarını ona vermiş, fakat o reddetmişti.
Kibirlenmekten nefret eder, kibirle imanın bir kalpte birleşemeyeceğini söyler; kimseye karşı ululuk taslamaz; fakat düşmanları karşısında da ezilip küçülmezdi. Otoritesini sürdürmek için sunî ve zorlama tedbirlere başvurmaz; meclislerde boş bulduğu yere otururdu. Dalkavukluktan nefret ederdi. Kendisine bir ilâh gözüyle bakılmasına asla razı olmaz; kendisinin de bir insan olduğunu, sadece Allah’ın korumasıyla hata ve günahtan kurtulabileceğini hiçbir kaygıya kapılmadan samimiyetle ifade ederdi. Halkın arasına katılır; insanlarla olan ilişkilerini herhangi bir insan gibi sürdürür; hastaları, dostlarını, komşularını ziyaret eder; müslümanların acı ve tatlı günlerini paylaşmaktan geri kalmazdı.
Resûlullah’ın aile hayatı son derece muntazamdı. Eşlerine saygı gösterir; haklarına riayet eder; hatta geceleyin ibadet etmek istediği zaman bile eşinden izin alma inceliğini gösterirdi. Aile bireyleriyle şakalaşmayı sever, nâdiren vuku bulan aile içi tatsızlıkları anlayışla karşılar, ikazlarını incitmeden, medenîce yapardı.
Din ve dünya işleri arasında ideal bir uyum kurması, onun en önemli özelliklerinden ve başarısının sebeplerinden biridir. Bir hıristiyan olan müsteşrik M. G. Demombynes, Muhammed (s. 599-600) isimli önemli eserinde, İslâmiyet’in Hıristiyanlığa üstünlüğünü ve Hz. Peygamber’in başarısının sebeplerini şöyle anlatıyor: “Îsâ’nın vaazında öbür dünya için hazırlık, bu dünyanın nimetlerinden vazgeçmekle başlar. İslâm’da ise kesinlikle böyle bir şey yoktur… İslâm’a göre, iyi bir şekilde kullanmak şartıyla hiçbir nimet kötü değildir.”
Bazı sahâbîler, ebedî kurtuluşlarını kazanabilmek için geceleri hep namaz kılacaklarını, gündüzleri oruç tutacaklarını, evlenmeyeceklerini, evli olanlar eşlerine yaklaşmayacaklarını söylemişlerdi. Hz. Peygamber bu gelişmeyi duyunca onları şu sözlerle uyardı: “Sizin şöyle şöyle söylediğinizi duyuyorum. Bakın, yemin ederim ki ben, Allah’a hepinizden daha çok saygılıyım. Bununla birlikte oruç tuttuğum günler de olur, tutmadığım günler de. Namaz da kılarım, uyku da uyurum. Kadınlarla da evlenirim… Kim benim sünnetimden (yolumdan) yüz çevirirse benden yüz çevirmiş olur.” (Buhârî, “Nikâh”, 1). “Dünyada zühd içinde olmak, helâli haram saymak değildir” (Tirmizî, “Zühd”, 29).

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER