Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

İNSAN İLE HAYVAN ARASINDAKİ FARK EDEPTEN İBARETTİR

Muharrem Günay 5 Kasım 2018 Pazartesi 13:13:02
 

İnsan ile hayvan arasındaki en belirgin fark edeptir. Mevlana hazretleri: “İnsanın edepten nasibi yoksa insan değildir; İnsanoğlu ile hayvan arasındaki fark edeptir. Gözün aç ta bak kelamullaha bütün ayetleri edepten ibarettir”; “Edep ve küstahlıktan güneş tutulmuş; şeytan, cür’et ve terbiyesizliğinden dergâh-ı ilâhiden kovulmuştur” der.
İmam Kuşeyri ise “Ey Rabbim! Beni her ne cezâ ile cezâlandırırsan cezâlandır, yalnız hicap (utanma) zilleti ile cezâlandırma” diye dua etmiştir.
Milli şairimiz Mehmet Akif ise edep ve hayadan nasibini almamış okumuşlara: “Ne İbrettir kızarmak bilmeyen çehren, bırak kardeşim tahsili; Git önce edep, hayâ Öğren!” demiştir.
Hayâ, mutasavvıflar tarafından değişik açılardan ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu açıklamalar, bazen en çok hayâ edilmesi gereken Hakk Teâlâ, bazen halk, bazen de her ikisi üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Zinnûn-i Mısrî, hayâ konusunda şunları söyler:
 “Geçmişte Rabb Teâlâ’ya karşı işlediğin günahların verdiği sıkıntı tesiri ile kalpte oluşan bir heybetin varlığına hayâ denir. Yani, ‘Allah beni gördüğü halde ben bu işleri nasıl yaparım!’ demek hayâdır.” Zinnûn, ‘aşk, hayâ ve havf’ üçlüsünü bir diğer sözünde şöyle bir araya getirmiştir: “Aşk konuşturur (bir şeyi seven onu çok anar), hayâ susturur, havf (Allah korkusu) hüzünlendirir.”
Seriyyu’s-Sakatî, zühd ve verâ ile bağlantılı olarak hayâ ve üns hakkında şöyle der:
“Hayâ ve üns, kalbin kapısını çalarlar. Eğer burada zühd (dünya sevgilerinden uzaklaşma) ve verâ (şüpheliyi terk etme) bulunursa konaklarlar. Aksi halde çekip giderler.”
Fudayl b. İyâd, beş şeyin şekavet ve bedbahtlık alâmeti olduğunu söyleyerek bunlar içerisinde hayâsızlığı da sayar. Bunlar kalp katılığı, ağlamayan göz, hayânın azlığı veya yokluğu, dünyaya rağbet, ihtiras ve tûl-u (uzun) emeldir.
Yahya b. Muâz, “Bir kimse itaat halinde Allah’tan hayâ ederse, o kimse günah işlerken Allah ondan hayâ eder (de günahına bakmaz).” demiştir.
Cüneyd-i Bağdâdî’ye hayâdan sorulduğunda hayânın ortaya çıkış şekline işaret ederek şu cevabı vermiştir: “Önce Allah’ın nimetlerini, sonra da ibadet ve ameldeki kusurları görmektir. Bu iki durum arasından bir hâl doğar ki, ona hayâ adı verilir.”
Vâsıtî de; “Allah’a verdiği sözü bozan ve günahlara dalan kişi, hayânın kalbi yakmasından hâsıl olan zevki tadamaz” diyerek her güzel ahlâkta olduğu gibi hayâda da Allah’a yakınlık ve manevî zevkler bulunduğunu ifade etmiştir.
Denilmiştir ki: Hayâ sahibinin alâmeti; utanılacak bir yerde ve durumda görülmemesi, Allah Teâlâ’nın azameti karşısında kalbin sıkılması hadisesidir. Zira hayâ edenden sel gibi ter boşanır. Bu da o kişide bulunan faziletin eseridir.(Kuşeyrî, Risale, terc. Süleyman ULUDAĞ, Dergâh Yay., İst. 1991, s. 360-363.)

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti