Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MALAZGİRT ZAFERİ VE ALP ARSLAN (2)

Muharrem Günay 29 Ağustos 2018 Çarşamba 13:44:22
 

 “Türk ordusu, “Süleyman-Şah, Mansur, Porsuk, Bozan ve Sav tekin gibi seçkin kumandanların idaresinde, meşakkatlere tahammüllü ve çoğu Bozkır Muharebe usûlünce yetişmiş, ok atmakta mahir ve her birinin ayrıca birer yedek atı bulunan, serî manevra kabiliyetine sahip süvarilerden kurulu idi. Herhâlde buna Artuk Bey, Tutak ve diğer Türkmen beylerinin emrinde aynı derecede çetin ve akınlarda iyice pişmiş Türkmen birliklerini de ilâve etmek lazımdır. Disiplin altında hareket etmesini bilen Türk birlikleri arasında anlaşmazlık da yoktu. Müşterek gazâ fikri ve Anadolu’yu ele geçirme gayesi onları birleştiren unsurlardı. Anadolu’ya yöneltilmiş tahrip seferleri devamınca dâima teşebbüsü ellerinde tutmuş olan Türkler, son hesaplaşma saatlerinde de duruma tamamen hâkim bulunuyorlardı.Alp Arslan büyük muharebeyi Müslümanların mübarek günü Cuma’ya tasadüf ettirmiş ve ordusunun mâneviyatını takviye için, Abbâsi halifesi aracılığı ile, İslâm dünyasını âdeta seferber hâle getirmişti…”(İ. Kafesoğlu, Türk Dünyası El Kitabı, s:267)
Bizans ordusu sayıca çok kalabalık olmakla beraber, çoğu ücretli, din, milliyet ve ülkü bağı olmayan askerlerden kurulmuştu. Türk ordusu ise sayıca az olmakla beraber (50 bin civarında), Türk-İslâm Ülküsü yolunda tek vücut olmuş, mağlup oldukları zaman tüm Türk ve İslâm dünyasının yakılıp yıkılacağının bilincinde idiler. Türk ordusunun hedefi Anadolu’dan çıkmak değil; Anadolu’yu tamamen bir Türk yurdu hâline getirmekti.
Alp Arslan son olarak İslâmi bir hükmü yerine getirmek üzere barış teklifinde bulundu. Sultan, Halifenin elçisi İbn-i Muhalleban ile Sav tekin’i Bizans imparatoruna gönderdi. Mağrur komutan barış teklifini reddetti, hattâ küstahça İsfehan mı daha güzel, Hamedan mı diye sordu. İbn-i Muhalleban İsfehan cevabını verince, imparator, “Biz İsfehan’da, hayvanlarımız Hamedan’da kışlar” dedi. Türk elçisi Sav tekin ise, “Hayvanlarınızın Hamedan’da kışlayacağı belli ama sizin nerede kışlayacağınızı bilemem” diye çok güzel ve mânalı bir cevap verdi.
24 Ağustos günü barış teklifine ret cevabı gelince, iki ordu da savaş hazırlığına başladı. Sultan Alp Arslan’ın imamı Buharalı Muhammet b. Abdal Melik, “Ey Sultan! Sen, Allah’ın zafer vaadeylediği İslâmiyet uğruna cihat yapıyorsun, bütün Müslümanların minberde sana dua ettiği Cuma günü savaşa gir… Ben Allah’ın zaferi senin adına yazdığına inanıyorum…” dedi. (M.Doğan. Kur’ân-ın Gölgesinde ve Tarih Önünde Türk, s:106)
Çarşamba günü barış teklifine ret cevabı alınınca Sultan Türk ordusunu pusulara yerleştirdi. Bütün tedbirlerini aldı. Cuma sabahına kadar vurulan davul ve tekbir sesleri Bizanslıları korkutup şaşkına çevirdi.
26 Ağustos 1071 Cuma sabahı her iki ordu karşı karşıya geldi ve savaş düzeni aldı. Sultan Alp Arslan’ın ikinci defa yaptığı barış teklifi de reddedildi. Artık savaş kaçınılmaz olmuştu. Cuma namazı kılındıktan sonra, Alp Arslan beyazlar giyindi; Allah’a dua ve niyazda bulundu, atının kuyruğunu bağladı, kılıç ve topuzunu aldı. Bütün askerleri de aynı şeyleri yaptılar. Sultan Alp Arslan atına bindi ve son vasiyete benzer bir konuşma yaptı:
“Ey askerlerim! Eğer şehit olursam, bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere çıkacaktır. Melik şah’ı yerime tahta çıkarınız ve O’na bağlı kalınız. Zafer kazanırsak önümüzde çok hayırlı günler olacaktır…”(O.Turan, S.T.ve T.İ. M. s:183)
Davul, tekbir ve dua sesleri birbirine karışmıştı. Bu sesler sadece savaş meydanını değil bütün İslâm dünyasını kaplamıştı. Halife’nin isteği üzerine bütün camilerde okunan hutbelerde ve kılınan Cuma namazlarında Türk ordusu için dua edilmişti. İşte ellerin Yüce Allah’a açıldığı ve tekbir seslerinin cihanı kapladığı bir ortam içinde savaş başladı.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER