Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ONLAR SIKINTIDA, DARLIKTA SABREDERLER, SAVAŞTA DİK VE ONURLU DURURLAR

Muharrem Günay 14 Kasım 2016 Pazartesi 13:41:52
 

Müslüman sıkıntıda, darlıkta sabreden, Allah yolunda mücadelede dik duran, yaratılmıştan değil yaratandan korkan, onurlu ve vakarlı insandır. Yüce kitabımızda bu konuda şöyle buyruluyor:
“İyi bilin ki Allah’ın dostlarına korku yoktur. Onlar üzüntüye de uğramazlar. Veliler Allah’a imân edip O’nun emirlerine aykırı hareket etmekten sakınan insanlardır. Onlara dünya hayatında da âhirette de müjdeler vardır.” (Yunus 10/ 62,64)
“Sabret. Senin sabrın da ncak Allah’ın (yardımı) iledir. Onlar (kafirler)dan dolayı kederlenme; kurmakta oldukları tuzaklardan dolayı kaygı duyma. Çünkü Allah ittika edenler ve muhsinlerle beraberdir“
“Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin” (Al-i İmran 3: 200) ” (Nahl 16: 127,128)
Nitekim Kur’an’da şöyle buyrulur: “Ey iman edenler, sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurlu ve zorludurlar. Allah yolunda mücâhede ederler ve bu hususta sataşanların sataşmasına aldırmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah ihsanı boldur ve her şeyi hakkıyla bilir. Sizin dostunuz Allah’tır, O’nun Rasûlüdür ve Allah’a tam olarak teslim olan namazlarını hakkıyla kılan, zekâtlarını veren müminlerdir.”(Mâide 5/ 54–55)
Bu âyetlerin işaretine göre Allah’ın dostluğuna erebilmenin şartlarından biri de Allah’ı sevmek O’nun tarafından sevilmek, müminlere karşı tevâzu, kâfirlere karşı vakar sahibi olmaktır. Allah yolunda kınayanın kınamasına aldırmadan hizmet sevdâlısı olabilmektir. Bu mazhariyete erenler Allah dostluğuna lâyıktır. Müfessirler bu ayet-i kerime ile övülen milletin Türk milleti olduğunu belirtirler. Türk milleti tarih boyunca kâfirlere karşı onurlu ve zorlu olmuş, dik durmuş, Müslümanlara karşı merhametli ve yumuşak başlı olmuş bir millettir.
Bu âyetlerden Allah dostluğunun hem kesbî (Sonradan kazanılan), hem de vehbî (Allah tarafından verilen) bir yanının olduğu anlaşılmaktadır. Kınayanın kınamasına aldırmadan hizmet sevdalısı olma çabası kesbî olabilir ama Allah tarafından sevilmek ve izzetle taltif edilmek elbette Hak vergisidir. Allah Teâlâ, vehbî olan Hak sevgisine ermede de bize bir yol ve adres göstererek buyuruyor ki:
“Ey Rasûlüm, de ki: “Ey insanlar, eğer Allah’ı seviyorsanız, gelin bana  uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.” (Âl-i İmran 3/ 31) Bu âyete göre Allah’ı sevmenin ve Allah tarafından sevilmenin yolu, Allah Rasûlü’ne  uymaktan geçmektedir. O’na uymadan Allah sevgisine erişilmeyeceğinden Allah dostluğu bir bakıma Peygamber’e tâbi olma ön şartına bağlanmıştır.
Bir başka âyette yine “yüzünü ihsân duygusuyla Hakk’a döndüren kimsenin ecrinin Rabbı katında olduğu ve böylelerinin korkudan ve üzüntüden uzak bulunacakları” (Bakara 2/ 111–112)  anlatılmaktadır.
Buhâri’nin rivayet ettiği bir hadis-i kudside Allah Rasulü, Rabbından naklen şöyle buyurmaktadır:
“Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse Ben ona harb ilan ederim. Kulum kendisine farz kıldıklarımdan daha sevimli bir şeyle bana yaklaşamaz. Kulum nafilelerle bana yaklaşmaya devam eder. Nihayet Ben onu severim. Ben onu sevince de onun görmesi, duyması, tutması, yürümesi benimle olur. Benden bir şey isteyince dileği kabul edilir. Bana sığındığında onu korurum.”(Buharî, Rîkak, 38)

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER