Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SUSMAK KONUŞMAKTAN HER ZAMAN ÜSTÜNDÜR

“Biliyorsan konuş, bilmiyorsan sus” İlkesi en güzel ilkelerin başında gelir. İbn Ömer’e on mesele sorulursa yalnız birine cevap veriyor, dokuzunda susuyordu.
Fakihler arasında ‘bilmiyorum manasına gelen lâ edrî lafzını kullananlar, ‘Biliyorum mânâsına gelen Edrî lafzını kullanandan daha fazlaydı.
Süfyân-ı Sevrî, İmanı Mâlik, İmam Ahmed, Fudayl b. İyaz, Bişr el-Hafî bunlardandı.
Abdurrahman b. Ebİ Leylâ şöyle der: ‘Medine’nin şu mescidinde Hz. Peygamber’in 120 arkadaşına yetiştim. Onlardan her hangi birine, bir hadîsin mânâsı veya bir fetva sorulduğu zaman arkadaşından, buna cevap vererek sualin manevî yükünden kendisini kurtarmasını rica ederdi’.
Başka bir ibarede de şöyle denmiştir: ‘Fıkhî bir mesele onlardan birine havale edildiği zaman, herkes bir diğerine devreder, sonunda döne dolaşa ilk sorulana geri dönerdi. O zaman cevap vermek durumunda kalırdı.
Hz. Peygamber’in mübarek arkadaşları dört vazifeyi birbirlerine havale ederlerdi:
1. Namazda imam olmayı
2. Bir ölünün vasiyetini yerine getirmek görevini üstlenmeyi
3. Emanet saklamayı
4. Fetva vermeyi (İ.Gazali, İhya, cilt:1)
İbn Hasin şöyle buyurmuştur: ‘Zamanımızdaki âlimlerin, sual sormaya gelenlere hemen fetva verdiklerini görürsünüz. Hâlbuki bu husus, Hz. Ömer devrinde bizzat kendisinden sorul saydı, o, Bedir savaşına iştirâk etmiş bütün sahabîleri toplar, onlarla iştişare eder ve sonra cevap verirdi.
Demek ki, ilim sahiplerinin en bariz vasıflarından biri de susmaktır. Ancak zaruret hâli hariç…
Nitekim bir hadîs-i şerîf te şöyle buyurulmaktadır:
Kişiyi sükût ve zâhidlik içinde gördüğünüz zaman, ona sokulunuz; çünkü ona hikmet telkin olunuyor. (İ.Gazali, İhya, c:1)
Nasraddin Hoca’dan Düşünmek Üstüne Bir Fıkra
Nasraddin Hoca bir gün pazara çıkar, bakar ki küçücük bir kuşa elli altın isterler. Der ki “Bu küçücük kuş elli altın ederse benim hindi niye 200 altın etmesin.” Hindiyi kaptığı gibi pazara koşar ve “200 altına hindi” diye bağırmaya başlar. Bu durumu görenler: “Hoca Efendi, hindinin 200 altın ettiği nerde görülmüştür ki 200 altın istersin” derler. Hoca hemen cevap verir: “Şu küçücük kuş elli altın ederken benin koskoca hindi niye 200 altın etmesin.” Derler ki “Hocam o kuşun adı papağandır, o konuşur”. Hoca hazır cevaptır: Benim hindi de düşünür” der. Aslında bu fıkrada Hoca der ki “Düşünmek, konuşmaktan her zaman üstündür”. Çok konuşmak yerine çok düşünmek dileği ile…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER