Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

ATATÜRK VE HALKÇILIK II – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 12 Kasım 2010 Cuma 02:00:00
  Gökalp, “Halkçılık” kavramını bir başka yazısında şöyle açıklar: “Birtoplum içinde değişik sınıflar birbirini sömürür veya yok etmeğeçalışır, örneğin dünyanın her yerinde zenginler ve ayrıcalıklarsınıfı, çiftçi sınıfını sömüre gelmiştir. Buna karşılık, Avrupaülkelerinde işçi sınıfı, burjuva sınıfını yok etmeğe çalışmaktadır.Görülüyor ki, bir toplumun sınıfları, aralarında uzlaşma çözümübulunmayan düşman guruplar gibidir. Oysa toplumun değişik meslek gu-rupları, karşıt ve düşman olacakları yerde, birbirlerine muhtaçoldukları bilinciyle dostluğu öngörmelidirler. Bir toplumda terzikunduracısız, kunduracı terzisiz, fırıncı kasapsız, şair filozofsuz,doktor avukatsız, o da doktorsuz kalmayı hiçbir zaman istemez. O haldesınıflar kalkıp ta onların yerini güçlü konumlarla meslek guruplarıalırsa, toplumda bir birini yok etmeğe çalışanların yerini de dostlukarayanlar alır. Avrupa’da esen milliyetçilik ve milli devletçilik rüzgârları,Avrupa’nın batısında olduğu gibi doğusunda da tesirlerini gösterdi.Avusturya- Macaristan imparatorluğundan sonra sırasıyla Rusya veOsmanlı imparatorlukları da çözüldü. Müslüman olmayan unsurlar milliduygularının tesirleriyle Osmanlı’dan ayrılarak bağımsız birer devlethaline geldiler. Osmanlı’nın Müslüman unsurunu meydana getirenTürkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Araplar arasında din bağından başkabir ortak değer yoktu. Hepsinin dilleri, kültürleri ve ırkları ayrıayrıydı. Devletin esas unsurunu oluşturan Türk milleti ve Türk adıçeşitli sebep ve şekillerde eziliyor ve hor görülüyordu. Halk ağırvergilerle ezilip, askere giderken, ilmiye sınıfını oluşturan dinadamları ve medrese mensupları, vergi vermedikleri gibi askere degitmezlerdi. Osmanlıyı oluşturan Müslüman ve Müslüman olmayantoplulukların bizi birer birer terk etmeleri sonucu devleti kurtarmak ve cumhuriyeti kurmak görevi Türk milletine kalmıştı.İşte GÖKALP’IN “Halkçılık” ilkesi, tıpkı TÜRKÇÜLÜK- MİLLİYETÇİLİK ilkesi gibi gerçek yankısını 23 Nisan 1920’de ATATÜRK’ÜN önderliğinde açılan TBMM’de buldu. Halkçılık ve Milliyetçilik ilkesinin bütün temelkuralları Milli Mücadelenin ilk günlerinden itibaren uygulamaya kondu. Kurtuluş savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti her hangi bir sınıfın değil topyekûn bir milletin eseri ve zaferidir. Halkçılık Halkla Beraber Olmak Demektir. Halkçılık ilkesi sınıf mücadelesi yerine, dayanışma ve yardımlaşmayı, gelir dağılımında adaleti, kanun önünde eşitliği, demokrasinin ve laiklik ilkesinin nimetlerinden eşit ve adilce yararlanmayı, eğitimde imkân ve fırsat eşitliğini, dine ve dince kutsal sayılan değerlere saygıyı, ülkenin idaresinde halka doğru gitmeyi- halktan ilham almayı gerektirir. Atatürk’e göre: “İlham ve kuvvet kaynağı milletin takendisidir.” Atatürk, aydınların halka doğru gitmesine ve aydın-halkkaynaşmasına ve uyumuna büyük bir önem verirdi. Atatürk aydınlara bu konuda şöyle vasiyette bulunur: “Biri çoğunluğu oluşturan avam-halk, diğeri azınlığı oluşturan münevverler-aydınlar, bozuk zihniyetli milletlerde büyük çoğunlukbaşka hedefe, aydın denen sınıf başka zihniyete sahiptir. İkisi arasında tam bir zıtlık, tam bir muhalefet vardır. Aydınlar halkı kendi hedefine sevk etmek ister. Halk kitlesi ve avam ise bu aydınlar sınıfına tabi olmak istemez. O da başka bir yol tayinine çalışır Aydınlar telkinle, uyarma ile çoğunluğu kendi maksadına göre, ikna edemeyince, başka yollara başvurur. Halka hâkimiyet kurmaya ve zor kullanmaya kalkar. Asıl burada önemli noktaya geldik. Halkı ne birinci usul ile ne de tahakküm ve zor kullanmakla kendi hedefimize sürüklemeye muvaffak olmadığımızı görü-yoruz neden? Arkadaşlar! Bunda muvaffak olmak için aydınlarla halkın zihniyet ve hedefleri arasında bir uyum olması lazımdır. Yani aydınlar sınıfının halka telkin edeceği hedefler-ülküler halkın ruh ve vicdanından alınmış olmalı. Hâlbuki bizde böyle mi olmuştur? O münevverlerin telkinleri gösterdikleri hedef ve ülküler milletimizin vicdanından, ruhundan alınmış ülküler midir? Şüphesiz hayır! Aydınlarımız içinde şüphesiz ki çok iyi düşünenler vardır. Fakat genellikle şu hatamız vardır ki yaptığımız ve yapacağımız işlerde temel olarak kendi memleketimizi, kendi tarihimizi, kendi an’anelerimizi, kendi özelliklerimizi ve ihtiyaçlarımızı almayız. Aydınlarımız, belki bütün cihanı, b��tün diğer milletleri tanır, lakin kendimizi bilmeyiz. Aydınlarımız “Milletimi en mutlu millet yapayım” der. “Başka milletlernasıl olmuşsa onu da öyle yapayım” der. “Fakat düşünmeliyiz ki böyle bir yöntem hiç bir devirde başarılı olmuş değildir. Bir millet için saadet olan bir şey, diğer millet için felaket olabilir. Aynı sebep ve şartlar birini mutlu ettiği halde, diğerini mutsuz edebilir. Onun için bu millete gideceği yolu gösterirken; dünyanın her türlü ilminden, keşif-lerinden, ilerlemesinden yararlanalım. Fakat asıl temeli kendiiçimizden çıkarmak zorundayız. Milletimizin tarihini, ruhunu, geleneklerini, sahih, salim, dürüst bir bakışla görmeliyiz. İtiraf edelim ki, hala ve hala aydınlarımızın gençleri arasında halka uygunluk mevcut değildir. Memleketi kurtarmak için bu iki zihniyet arasında birliği sağlamak gerekir. Bunun içinde biraz halk kitlesinin yürümesini hızlandırması, birazda aydınların çok hızlı gitmemesilazımdır. Lakin halka yaklaşmak ve halkla kaynaşmak daha çok ve daha ziyade aydınlara düşün bir görevdir.” (Söylev ve Demeçler cilt 2/140)Halkçılık halk için halkla beraber olmak, ilhamını halktan almak ve halk gibi yaşamak demektir. Halkçı olduğunu iddia eden kadrolarınhalkla, halkın hayat tarzı ve inançları ile ters düşmemesi gerekir. Halkçılık, Atatürk’ünde belirttiği gibi, ilham ve kuvveti halktanalmaktır. “İlham ve kuvvet kaynağı milletin ta kendisidir.”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER